1| Lise mi dedin?

20 2 16
                                    

"Gözlerimin üzerine bağladığın benliğim, göz yaşlarımla parça parça akıyordu sanki dış dünyaya. Yanağıma firar ettiği an pisliklerle mücadeleye giriyordu. Baş edemiyor, saniyeler sonra insanların ezip geçtiklerini umursamadığı ayakkabılarının bastığı tozlu yolları ıslatıyordu. Benliğimi insanların ezdiği ve ezildiği tozlu yollarda parça parça tüketiyordum.

   Buna yardımcı olduğun için mutlu musun? diye sormak istedim sana defalarca. Ama korktum. Mutlu olmandan veya beni kırmandan değil. Mutlu olduğun için mutlu olmamdan korktum. Şimdi boğazımda bir yumru, kalbimde bir yumruk var. Gözümde parça parça benliğim, parçalı benliğimde senliğim var. Sırtımda binlerce hançer, hançerlerin ucunda gülüşün var. Sanki, seni bende daha derine işlemek için var tüm bu olanlar.

    Güçlü olmayı becermeye çalışmak değil benim savaşım. Ben zaten güçlüyüm ve ağladığım için mutluyum. Silmem göz yaşlarımı yanağımdan. Belki tozlu yollara düşmeden bana tutunurlar diye. Belki de insanlar görüp kendilerinden utanırlar diye...

Sokak Alfabesi..."

Elinde tuttuğu kâğıdın fotoğrafını çektikten sonra telefonunu cebine koyup kağıdı defterden ayırdı ve duvarlar için kullandığı özel bant yardımıyla tekin gözükmeyen bir sokağın duvarına yapıştırdı. Tekin gözükmeyen dediğine bakmayın, bu sokak sabahları iğne atsan yere düşmez derecede kalabalık, akşam ise kimsenin giremeyeceği şekilde tehlikeli olurdu. Ancak, burada tanıdık olduğu için ona pek tehlikeli gelmezdi.

Şu lanet şehirde önemsediği sayılı şeyler arasında yer alıyordu. Sokakta kimsenin olmadığına emin olduktan sonra oradan şans eseri geçiyormuş gibi rahat rahat yürüdü. Siyah topuklu ayakkabılarının sessiz ve karanlık sokakta bıraktığı tok sesi seviyordu.

15 yaşından beri arkadaşlarıyla buldukları fikirdi bu. Her hafta biri bir yazı yazar ve rastgele bir duvara yapıştırırdı. Bazen kâğıtlar yok olurdu bazen de altında teşekkür notları veya imzalar... Ama asla yerde görmezdi onları. Hatta sosyal medyada adlarına açılmış hayran hesapları bile vardı ama çoğu insanın sitemlendiği şey, neden ortaya çıkmadığı veya neden kitap yazmadığı olurdu. Sokak Alfabesi'nin yani.

Ancak hiçbiri neden genellikle kimsesiz ama aslında birçok insanın kalbiyle mühürlediği sokaklara yazdığını sormazdı. İşte insanlar böyleydi. Sadece kendilerini düşünürlerdi. Onu sadece çıkarları için sorgularlardı. Oysa onlar, kitap almaya bile parası olmayan insanlar tanıdılar. Gizemini yitiren şeylerin eskidiğini birçok şeyle yaşayıp gördüler.

Bir kitap yazacak olursalar, onu düşük -çok düşük- fiyatlarda satacakları için, insanlar, ona böyle bir paha verdiği için değersiz muamelesi yaparlardı. Okumaya tenezzül etmez, yargılarıyla cahilliklerini sürdürürlerdi. Toplumu saniyesinde değiştiremeyeceklerini anladıklarında yazarı değiştirdiler.

"İzbe! Hey, seni burada görmek beni şaşırttı doğrusu. "

"Nedense ben hiç şaşırmadım Tunç. " kinayeli ses tonu ve umursamayan bakışları karşısında bozuldu genç adam ama belli etmemek için omuzlarını dikleştirip boğazını temizlendi.

"Ah bebeğim, biliyorsun hep buralardayım ben. Ama dudaklarını özledim her zamanki gibi. " dedi piç gülüşüyle. Ellerini ceplerine koydu ve üzülmüş gibi dudaklarını büzdü İzbe. Bu çocukla dalga geçmek hoştu.

"Üzgünüm Tunç. Lezbiyenlerle uğraşmıyorum. " dedi ve onu alayla süzdü. Kızarıp yumruklarını sıkarken gözleri her öfkelendiğinde olduğu gibi kırmızı rengine bürünmüştü Tunç'un. Kızı omuzlarından tutup sinirle duvara yasladı ve ellerini duvara sabitledi. Ona böyle bir şey iddia etmemesi gerektiğini en iyi İzbe'nin bilmesi gerekirdi. Bekâretini alan adamı nasıl böyle yargılayabilirdi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 06, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sokak AlfabesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin