Realize Me ( Kaisoo / Hansoo )

5.2K 139 12
                                    

Çift: Hansoo / Kaisoo

Kyungsoo ellerini ceplerine sokmuş, insanların heyecanlarıyla ısıttıkları sokakta tek üşüyen olarak evine doğru yürüyordu.Bugün 14 şubattı onunla tanıştıkları ilk gündü.Onlar da bugün de bir çok insanın olduğu gibi olmasa da ilginç bir şekilde tanışmışlar ve aşık olmuşlardı.
Apartmanının kapısından içeri girerken anılarıyla gözlerinin ucuna gelen yaşı geriye itti ve gülümesedi.Ağlama zamanı değildi kesinlikle gülmeliydi.Evet evet gülmeliydi.
Yavaş adımlarla evine girdi.
-----------
Kyungsoo evinde kaçarak geçirmeye çalıştığı 14 şubatı pencerenin önünden insanların mutlu görüntülerini izliyordu.Aslında şuan bu kadar yalnız olmaktan çok yakınmıyordu, arkadaşı Luhan’ın yoğun dışarı çıkmak için ısrarlarına rağmen kendisi evde kalmayı tercih etmişti..
İnsanlardan pek hoşlanmıyordu yada dışarı çıkmaktan.Bu yüzden editörlüğü seçmişti.Kitapları da çok sevdiği için onun için en uygunu buydu.
Elindeki sıcak kahve kupasından yayılan buharı izledi.Buhar soğuk cama değer değmez, camda izler bırakıyordu.Parmaklarından birini oraya götürüp çocukça çizgiler bırakmaya başladı.
Parmaklarını yaptığı işten çekince zilin çalmasıyla irkildi.
Bugün kim onu ziyarete gelmiş olabilirdi ki? Saate baktı 8.30’du.Kapıcıda olamazdı muhtemelen şuan karısıyla zaman geçiriyordu.
Şuan ki ekoseli pijaması ve yumuşak terlikleriyle oluşturduğu salaş görüntüye aldırmadan etrafa saçılmış kitapların arasından kapıya yöneldi.
Elini kapının kulbuna yerleştirip kapıyı açmasıyla kendini yerde bulmuştu.Hemde kendinden çok daha ağır bir bedenin altında.Gözleri şaşkınlıkla açıldı.
Göğsüne yaslanmış kafaya bakmak için doğrulmaya çalıştığından adamın üstünden yayılan içki kokusu ciğerlerine doldu.
‘Tanrı aşkına bu saatte kim içer ki?’
Üstündeki ölü ağırlığı ittip dizlerinin üstünde doğrulduktan sonra adamın yüzünü inceledi.Koyu ve pürüzsüz teni üstünde kapalı göz kapakları keskin gözlerininin habercisi gibiydi.Ve dudakları...Kyungsoo kafasındaki korkunun üstüne geçemeye çalışan isteği kovaladı.
Adam hiç hareket etmeden parkelerin üstünde yatıyordu.Endişeyle parmağıyla yumuşak yanakları dürttü.
‘’Hey!’’
Bir kere daha dürttü.
‘’Ölmedin değil mi?’’
Ölmüş olamazdı değil mi? Şuan evinin ortasında ölü bir adam yatıyor olamazdı değil mi?
Titreyen elleriyle bir kere daha dürtüklediğin de adamın yumduğu gözlerinden biri açıldı ve gülümsedi.
‘’S-sen kiğğmsin?’’ Ağzından çıkan kelimler kayıyordu.
‘’Sen kimsin?’’
‘’Seğğnnn kimsin?’’
‘’Asıl sen kimsin?’’
‘’Asssılll senn kiğğmmmsinnn???’’
‘’Polisi arayacağım.Evimde bir sarhoş var!’’
‘’Ben araayacağımmm.’’
‘’Hayır ben arayacağım.Benim evime gelen sensin.’’
‘’Pekiiiii’’
Adamın kafası bir kere daha düştü.Ve uyumaya başladı.
Kyungsoo önündeki deliye baka kalmıştı.
Neden bu saatte sarhoş bir şekilde ortalıkda dolaşıyordu ki? Hem de hiç tanımadığı birinin evne gelmişti.
Evleri karıştırmış olabilirdi.Kyungsoo’nun ölçemeyeceği dakikalar boyunca adamın uyanmasını bekledi.
Uyandığında adam olduğu yerden zorda olsa doğrulmaya çalışırken kafasını tuttu.Başının ağrıdığı belliydi.
Dizlerinin üzerine doğrulan adamın gözleri Kyungsoo’nun ayıcıklı terliklerine takılınca utanan Kyungsoo ayaklarını kapamaya çalıştı.
‘’Güzel terlik…Ben Jongin’’
Sesi bir anda düzelmişti.Sarhoş değil miydi?
‘’Bir arkadaşım göndermişti öylesine giyiyorum yani.Bende Kyungsoo.’’
‘’Başım ağrıyor neden buradayım?’’
‘’Bunu sana bende sordum.Kapımı açtığımda üstüme yığıldın.’’
Jongin bir anda gülmeye başladı.Gülerken ki beyaz dişleri tenine zıtlık oluşturuyordu.Ve gülümsemesi..
Bakışları yüzüne takılan Kyungsoo gözlerini bir anda ondan çekti.
‘’Şimdi gitmelisin’’
Jongin arkasında sakladığı beyaz zamnbaklardan oluşan ezilmiş demeti sonunda önüne alarak kafasını salladı.
‘’Ahh evet.’’
Yerden destek alarak kalkıp sallanarak ilk adımını atacağında bir kere daha yere yığıldı.
‘’Şapşal.’’
Kyungso yerdeki adamı bir kere daha kaldırıp zorla da olsa koltuğa oturttu.Kahveyle biraz daha ayılmasını sağladıktan sonra gönderebilirdi.Aklı da onda kalmamış olurdu.
Koltukta elinde çiçekle yayılmış adama bakıp seslendi.
‘’Sen burada kal iki dakikaya geliyorum toz kahveyle ayılırsın sonrada buradan gidersin.’’
Ve kıkırdama sesi.
Bu çocuk daha demin kendin de değil miydi?
İçeri gidip mutfak dolaplarından birinde olan toz kahveyi alıp bir peçetenin içerisine yerleştirdi.Toz kahveyi direk tadarsa ayılması çabuk olurdu.
Onu bıraktığı salona geri döndüğünde siyah kabanının içerisin de koltuğa yayılmış Jonginle karşılaştı.Gözleri kapalıydı ve terliyordu.
Yanına yaklaşarak oturdu.
‘’En azından kabanını çıkarmalıyız.Terliyorsun.’’
Ceset gibi yığılmış adamın üstünden kabanı çıkarmak için uzak olan koluna uzandığında Jongin’in burnu kafasına değdi.
‘’Güzel kokuyorsun.’’
‘’Beni koklamak yerine şunu üstünden çıkarmamıza yardım etsen.Hareketsiz bir gülle gibi duruyorsun.’’
Kabanı sonunda üstünden çıkarmayı başardıklarında Kyungsoo elindeki peçetenin içindeki toz kahveye daldırdı parmaklarını.
‘’Bu senin hemen ayılmanı sağlayacak.’’
Beyaz kahveyle kaplı parmaklarını Jongin’in kapalı dudaklarını aralandırarak Jongin’in ağzına soktu.
‘’Yut şunu.’’
‘’Acıı hoş değilll istemiyorum.’’
Jongin dilindeki kahveyi kusmak ister gibi tükürüyordu.
‘’Bunu içmezsen ayılamazsın.’’
Parmağnı bir kere daha kahveye daldırdı ve Jongin’in ağzına götürdü.
‘’Parmaklarının tadı daha güzel.’’
Kyungsoo ne yaptığını fark edip alel acele parmağını çekti.
‘’Sen kendin hallet.’’
Peçeteyi ona uzattı.Ne olmuştu da bu kadar içmişti.Hemde böyle bir günde.
Jongin peçeteye bakarken bir anda duraksadı.
‘’O beni bıraktı.’’
Kyungsoo bir anda ne dediğini anlamayarak ona baktı.
‘’Ha ne?’’
‘’Ben ona sürpriz hazırlamışken o beni terk etti.’’
‘’Bu yüzden içtin.’’
‘’Belki..’’
‘’Bu çiçeklerde onun için mi?’’
Jongin hala elinden ayırmadığı ezilmiş çiçeklere baktı ce kafasını evet anlamında salladı.
‘’Zambaklar her zaman en saflarıdır.’’
Jongin elindeki çiçekleri Kyungsoo’ya uzattı.
‘’Senin olabilir.Bunu ona neden aldığımı bile bilmiyorum o zambaklardan hoşlanmaz ki’’
Kyungsoo eline aldığı çiçekleri yüzüne yaklaştırırken gülümsedi.
‘’Sana yakıştı.’’
‘’Teşekkür ederim.’’
Kyungsoo utançla bakan yüzünü ve konuyu dağıtmak için öksürdü Kyungsoo.
‘’Biraz daha ağzına alsan daha iyi olacak.’’
Jongin kafasını anlıyorum anlamında salladı.
‘’Yardım edermisin? Etrafa baktığım zaman bile başım dönüyor.’’
Kyungsoo ne kadar utansada bir kere daha parmağını toz kahveye daldırdı ve Jongin’in ağzına götürdü.
Parmağına dolanan dili fark ettiğinde bir anda elini çekti.Kafasını kaldırdı.
‘’Sen!Sen ne yaptığını sanıyo…’’
Bir anda susmuştu.Çünkü Jongin’in yüzü kendi yüzüne çok yakındı ve gözleri sanki onu delip geçecekmiş gibi kendi gözlerine bakıyordu.
Jongin sakince nefes verdi.
Yüzüne çarpan nefesle irkildi Kyungsoo.
Nefesindeki alkol kokusunun yerine Kyungsoo’nun aldığı tek koku Jongin’in kişisel kokusuydu ve çok etkileyii kokuyordu.
Kendine doğru yaklaşan yüze izin verdi.
Dudakları, kendi dudaklarında hissettiğin de bir anda Jongin çekildi.
Ona sorar gözlerle baktı
Kyungsoo cevap olarak Jongin’in başladığı şeye devam etti.Bu ilginçtir ki bunu yapmakta yanlış bir şey görmüyordu.
Onu tanımıyordu onun kim olduğunu bilmiyordu.
Onu evine almıştı.
Ve şimdi de onun kendisini öpmesine izin veriyordu.
Belki buradan gönderdikten sonra bile kendini hatılamayack bir adamı mutlu ediyordu.
Uzun öpüşmeleri belki de çoğunuzun da düşündüğünden uzun sürdü.
Dakikalar değil 1 saat değil, 2 saat değil sabaha kadar sadece öpüştüler.
Hiç bıkmadılar.Birbirine değen dudaklarının tatlı tadı ikisine de sıkıcı gelmedi.
En son sabah evden çıkarken Jongin hala tam olarak ayık olmayan kafasıyla Kyungsoo’ya bir söz verdi.
‘’Seni bulacağım.’’
Günler geçti.
Belki de haftalar.
Kyungso’yu ne arayan oldu ne de soran.Aslında o da biliyordu kimsenin onu aramayacağını ama bir umut düşünmüştü.Belki arar belki onu bulur diye.
Bu umudunun gerekiz olduğunu biliyordu.Çünkü Jongin olarak çağırdığı çocuk başka birine aşıktı veonunla sadece acısını biraz daha dindirebilmek için bir gece boyunca birlikte olmuştu.
Elindeki kalemle işaretlediği satıra baktı.Cümlenin gidişatında kesinlikle bir sorun vardı.
Birkaç gündür aynı kitabın düzenlemesiyle uğraşıyordu.Aslında çok daha çabuk bitirebilirdi ama kiş afası faza doluydu.Kapının çalmasıyla oturduğu sandalyeden kalktı.
İstediği pizza gelmiş olmalıydı.
Yine dağınık kitapların üzerinden atlayarak salonu geçti.Kapıyı açmadan önce etraftaki yığınlara baktı.
Bir ara kesinlikle bunları toplamalıydı.
Kapıyı açtığında önüne bakmadan elindeki parayı uzattı.
‘’Ayıcıklı terlik! kesinlikle doğru evdeyim.’’
Kyungsoo karşısında gördüğü çocuk sayesinde şaşkına dömüştü.Bir kere daha terliklerini saklamaya çalıştı.
‘’J-Jongin..’’
‘’Kesinlikle doğru hatırlıyorum büyük dudaklar, büyük gözler, beyaz ten ve yanaklardaki hafif kırmızılık..S-sen çok güzelsin hemde pasaklı.’’
Kyungsoo’nun dik bakan bakışlarına aldırış etmeden devam etti.
‘’Evet ben! Seni bulacağımı söylemiştim.’’
‘’Ben sadece bir yalan olduğunu sanmıştım.’’
‘’Ben sözümü tutarım.’’
Jongin arkasındaki ellerini çıkarak Kyungsoo’ya elindeki beyaz zambakları uzattı.
‘’Aslında sana bir şey sormak için gelmiştim.’’
Hafif kızaran yanaklarına aldırış etmeden devam etti.
‘’Benimle çıkar mısın?’’
Kyungsoo ile Jongin üç koca yıl boyunca çıktılar.
Birlikte yaşadılar, birlikte yediler, birlikte uyudular ve birlikte nefes aldılar.
Kyungsoo Jongin sayesinde kendini kapadığı dünyaya açıldı.Editörlük dışında yazı yazmaya başladı.
Yazıları yayınlandı.
Çok ünlü olmasa da küçük bir hayran kitlesi kazandı.
Bunları hep Jongin sayesinde yaptı.
Çünkü Jongin ona her zaman 
‘Senin gibi biri asla evde saklanarak harcanmamalı.Sen mükemmelsin.’ Derdi.
O da Jongin’ e baktı ona güven verdi ve onu karşılıksız her şekilde sevdi.
Başta sadece birbirini hatırlamayla başlayan ilişki tamamen bir bağlılık ve derin bir aşka dönüştü.
Gerçekten olması gereken bu değil miydi zaten?
Birinin kendinden çok birini sevmesi.Beklenmedik ama olması gereken.

Her şey mükemmel giderken Kyungsoo’nun uyandığı bir sabah yanın da Jongin’in kendisine sabah kahvaltısı hazırlamak için alışverişe çıktığını belli eden bir not bırakmasıyla bozulmuştu.
O sabah Jongin eve hiç geri dönmedi.Gittiği marette yapılan soygunun ortasında rehin alınanlardan biri olmuş ve çocuklu bir kadına sıkılan kurşunun önüne geçip can vermişti.
----------
Şimdi Kyungsoo buradaydı. Onsuz geçirdiği üçüncü yılının ortasında yine bir 14 şubatta.
Kyungsoo kendini yıllardır eve kapatmıştı.Pek fazla görüştüğü yoktu.
Koltuğa yayıldı ve son üç yıldır yaptığı gibi camın önünde durdu.
Ağlamanın bir faydası olmadığını biliyordu.Yada onu unutmaya çalışmanın sadece dayanmaya çalışıyordu.
Bir anda telefonu titredi.
Luhan’dan mesaj gelmişti.Şimdiye kadar ki onu bırakmayan tek dostu.
‘’Kapının önündeyim.’'
Saate baktığında 8.30 olduğunu fark etti.
Kapıya doğru yönelip kapıyı açtığında ikisi birlikte yere yığıldılar.Kyungsoo sarı kafadan yayılan içki kokusunu fark etti.
Kabul etmeliydi ki Kyungsoo için bu gerçekten rahatsız edici bir dejavuydu.
‘’Sen içtin mi?’’
‘’Evvvvett !’’
Üstündeki Luhan’ı kaldırmaya çalışan Kyungsoo ona ayplarcasına baktı.
Yerden kaldırdı ve koltuğa götürdü.
‘’Neden yaptın bunu? Hemde böyle bir gündü.’’
Gözlerinin feri kaçmış gibi bakan çocuk ona gülümsedi.
‘’Bilmiyorum..Birini seviyorum Soo’’
Duyduğuyla biraz ihanete uğramış hissetmişti Kyungsoo.Luhan senelerdir onun yanındaydı ve kimseyle çıkmamıştı hemde o Jongin’le çıkarken bile hiç kimseyle çıkmamıştı.
Kyungsoo’da onun kolay kolay birinden hoşlanamayacağını düşünüp fazla yargılamamıştı.
Sonuçta Luhan mükemmel biriydi.Yakışıklı, zeki ve yetenekli.
Bir fotografçı olmasına rağmen oldukça da fazla para kazanan biriydi.
‘’Ama o beni fark edemiyor.’’
‘’Seni neden fark etmesin.’’
‘’Çok uzun süredir seviyorum Soo.Hem de çok uzun süredir.’’
Luhan kafasını koltuğa gömdü ve konuşmaya devam etti.
‘’Ama o başka birisine aşık oldu.Tam da ona itiraf edeceğim gün.
Ben onu ne kadar uzun süre bekledim biliyor musun?
Onu destekledim.Çünkü o aşıktı ve ben aşkın iki taraflı olduğuna inanırım.
Onun sevdiği çocukta ona aşıktı ve bir birlerini sevdiler.
Asla ve asla sesimi çıkarmadım…
Onlar birbirlerine aittiler.’’
Luhan’ın kafasını gömdüğü yerden tam belli olmasa da akıttığı yaşlar belli oluyordu.
‘’Sevdiği adamı kaybetti..Geldi ve benim kucağımda ağladı.’’
Kyungsoo duyduklarıyla girdiği şoktan dolayı dona kalmıştı.
‘’Ve ona açıklayamadığım yıllar boyunca bekledim.
İçtim çünkü onu hala seviyorum içtim çünkü onun beni kabul etmeyeceğini biliyorum.
İçtim çünkü o kendini bir eve kapadı ve insanların kendini unutmasını sağlıyor.
İçtim çünkü böyle sarhoşken bile onun evine gelebilecek kadar aşığım ona.’’
‘’Dur.’’Kyungsoo gözlerin deki yaşları tutamıyordu.
Luhan olduğu yerden kalktı ve sallana sallana Kyungsoo’nun önün de durdu.
‘’O senin böyle olmanı istemezdi Kyungsoo.
Kendini bir eve kapatarak yaşamanı istemezdi.’’
‘’Lütfen dur..’’Kyungsoo başını ellerinin arasına aldı.
‘’O her zaman senin gibi birinin evde harcanamayacak kadar mükemmel olduğunu söylerdi.
Haklıydı da .’’
Kyungsoo’nun başını havaya kaldırması için elleriyle çenesini kaldırdı.
‘’Bana izin ver, lütfen bana izin ver.
Onu hala sevdiğini biliyorum onu unutmanı sana asla söylemiyorum ama sadece bana da kalbin de bir yer açabilirsin.’’
‘’Onun bıraktığını ben koruyacağım, seni koruyacağım Soo.
Seni seviyorum.’’
Luhan dudaklarını yavaşça dolgun dudaklara değdirdiğinde beklemediği karşılığı aldı.
Bir 14 şubat daha aynı insanın hayatını değiştirdi.
Peki ya sizin 14 şubatınız nasıl geçti?

Realize Me ( Kaisoo / Hansoo )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin