P.S. I Miss You

249 7 0
                                    

Sabah uyandığımda her şey farklı olacaktı ya da farklı olacağına inanıyordum. Sevgilimden ayrılmamın üzerinden tam 3 ay geçmişti , her gece ağlıyordum. Daha fazla acı çekmek istemiyorum. Buna dur demenin zamanı gelmişti.

Yatağımdan kalktım , sandalyeme gelişi güzel koyduğum sabahlığımı üstüme geçirdim ve banyoya yöneldim. Banyoda aynanın karşısına geçtim. Göz altlarımın ağlamaktan şişmesi beni rahatsız etmeye başlamıştı. Ne oldu bana ? Moda ve güzellik ikonu olan ben son 3 aydır , kendime hiç bakmıyordum. Tatilin tam ortasındaydık. Bu zamana kadar yalnızken yaptığım tek şey ağlamak haline gelmişti. Çünkü üzüntümü pek belli etmeyen , dışardan bakılınca hep gülen biriydim. Alışverişe Serena zorlamasa neredeyse hiç gitmeyecek bir hal almıştım. Arkadaş grubumuzdan da uzaklaştığımı fark ettim.

Yüzümü bol köpüklü suyla yıkadım ve yüzüme maske yaptım.Maske kuruması için 2-3dk beklemeliydim. Bir anda telefonum çaldı. Arayan en yakın arkadaşım Serena ydı. Telefonu enerji dolu bir sesle açtım.

" Günaydın bebeğim"

" Günaydın da iyi misin sen?"

" Evet , yaz tatilinin tam ortasındayız. Artık hüzünlü günlerden vedalaşma vaktim geldi de geçiyor. "

" Bunu duyduğuma cok sevindim"

" Deli gibi alış veriş yapmak istiyorum! Benimle gelmelisin. "

" Aman Tanrım , uzun zamandır senden bunu duymamıstım. Tabiki de gelirim "

" Süper. Tanrım maske yaptım , konusmakta zorluk cekiyorum. 1,5 saat sonra bizim iki sokak ilerideki Starbucks ta bulusalım. Bay"

" Tamam , görüsürüz"

Telefonu kapatıp hızlıca banyoya koştum. Lanet olası maske yüzümü yakmaya başlamıştı. Hemen yüzümü yıkayıp duruladım. Sanırım bugün alışverişten önce kuaföre de uğramalıydım ; tırnaklarımın maniküre ,saçlarımında bakıma ihtiyacı vardı. Ilık bir duş alıp, çiçek desenli askılı mini elbisemi üstüme geçirdim. Aynanın karşısına geçip sade bir makyaj yaptım. Hemen ayağıma sandeletlerimi geçirdim ve kendimi evden dışarı attım.

Bugün değişim günüydü! Kırmızı Ray ban gözlüklerimi takıp , 15 dakikalık yürüyüşten sonra Starbucks'a geldim. Karamelli Frappucino'mu alıp , dışardaki masalardan birine oturup Serena'yı beklemeye başladım. Ah, Serena yine geç kalmıştı. Telefonumu elime aldım uzun zamandır mesajlarıma tam olarak bakmamıştım. Ama her zamanki gibi mesajlardan önce eski sevgilim Louis'nin profiline baktım. Benden ayrıldıktan hemen 2 hafta sonra başka biriyle çıkmaya başlamıştı ve beni en çokta bu üzmüştü. 1 yıldır çıkıyorduk ve bunu yapması hiç hoş değildi. Lanet olası sürtük Jessie sevgilimi hemen kapmış. Neyseki bugün farklı olcaktı. Telefona dalmışken bir anda karşımda birinin dikildiğini farkettim. Serena gelebilmişti sonunda.

"Ah canım, gelebildin demek. "

" Beni azarlamayı bırakta hadi kalk bakalım. Alışverişe !"

Frappucino'mdan bir yudum daha alıp kalktım ve Serena'yı öpüp ,

"Önce kuaföre gitmeliyiz."

"Harika fikir Blair. "

Kuaföre doğru yürümeye başladık. Hava cok güzeldi. Serena ile Chuck'ın mükemmel bir ilişkisi vardı. Yürürken Serena'dan tatilin şu zamanına kadar yani 40 gün boyunca benimle olmadığı zamanlarda Chuck ile nerelere gidip , neler yaptıklarını anlatmasını istedim. Serena heyecanla anlatırken benim aklım yine Louis'deydi , acaba Jessie'yle gerçekten sevdiği için mi çıkıyordu? Her zaman ki gibi bu tip sorular aklımdaydı... Ama bugün farklı olacaktı. Serena'yı dinlemeye başladım. Biraz daha yürüdükten sonra :

"Blair işte burası benim yeni kuaförüm. Her şeyiyle mükemmel bir yer"

" Ah , Serena haydi içeri girelim"

....

2 saat boyunca kuafördeydik. Saçlarımın kırıklarını aldırıp, cilt bakımı yaptırdım. Ayrıca manikür - pedikürü de unutmamak gerek. Serena da 2 saat boyunca kapının yanındaki kırmızı koltukta oturup ELLE dergisine bakındı. Sıkıldığını fark etmiştim. İşim bitince kasaya doğru yöneldim o sırada Serena:

" Blair muhteşem olmuşsun. Yüzün yine ışıl ışıl. Çokta güzelsin, tabii her zamanki gibi " dedi.

Serena'ya bakıp bir kahkaha attım ve parayı ödeyip kuaförden çıktık.

" Blair nereye gidiyoruz. Chanel , Vuitton , Fendi ? Tüm özel tasarım kıyafetleri ve yeni gelen kıyafetler seni bekliyor bebeğim. Haydi ! "

diyip güldü Serena.

Ama ben acıkmıştım.

"Köşedeki pastaneden iki tane nutellalı kruvasan almak daha cazip geliyor Serena" dedim ve pastaneye girdin. Elimde kruvasanlarla pastaneden çıkınca Serena'nın telefonda biriyle konustuğunu gördüm. Beni görünce hemen telefonunu kapattı. Yanına gidip onun kuruvasanını verdim ve Chanel e koşar adımlarla yürümeye başladık. Sarı saçlarım hafif rüzgarda süzülüyordu. İşte bunu seviyorumm.

Chanel' de elimi attığım her şeyi aldım desem yeridir. Çantalar , güneş gözlükleri , elbiseler , ayakkabılar... Favorim parfümüm Coco Chanel Mademoiselle almayı da unutmadım tabi. Delice para harcadım tabii , rahatlamıştım. Babanızın Lufthansa gibi büyük bir hava yollarının ortağı olması bunu gerektirir. Alışverişten yorulmuştum. Serenay'la benim ellerim poşetlerle dolmuştı. Serena'ya dönüp :

" Bugünlük bu kadar yeter " dedim.

"Hahhaa , tamam. Akşama Chuck'la buluşcam , eve gidip hazırlanmam gerek zaten"dedi.

Orada vedalaştık. Hava muhteşemliğini koruyordu fakat kararmaya başlamıstı. Eve doğru mutlu bir şekilde yürümeye başladım. Eve yaklaşmıştım. Telefonum çaldı. Arayan annemden başkası değildi. Annemle bol kahkahalı bir şekilde konuşurken telefonu aniden kapatmam gerekti. Çünkü yalımın girişinin önünde duran Lou'dan başkası değildi. Elinde bir demet papatya ile beni bekliyordu. Gözlüğümü çıkardım ve ona şaşkın bir şekilde baktım. 3 aydır arayıp sormayan biri niye şimdi geldi ? Eve girmem gerekiyordu. Onu görmemezlikten gelerek girişe doğru yürümeye başladım...

P.S. I Miss YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin