P.S. I Miss You |Bölüm 2|

53 4 4
                                    

Girişe doğru hızlıca yürüyordum. Yanaklarımın kızardığını fark etmem pekte zor olmadı. Lou ise üzgün bir ifadeyle bana bakmaya devam ediyordu. Bu niye şimdi benim kapımın önüne gelmişti ki? Lanet olsun yağmur yağmaya başlamıştı.

-Temmuz ayında Manhattan da yağmurun yağması pekte alışıldık bir şey değildi. Yaz yağmuru işte- Durdum , çantamı açıp elimi içine attım ve anahtarımı aldım. Giriş kapısının önüne gitmek için tam Lou'nun yanından hızlıca geçerken , Lou kolumu tuttuğu gibi beni kendisine doğru çekti ve ;

"Konuşmamız lazım , Blair"

"Konuşacaknbir şeyin olduğunu sanmıyorum Lou!"

" A-ama , Blair lütfen. "

Kolumu halen tuttmakta kararlıydı. Artık canım yanıyordu kolumu bırakmalıydı.

" Lou kolumu bırak , canımı acıtıyorsun. Zaten yağmur da yağıyor. Senin hiç palavralarını dinleyecek durumda da değilim. "

O anda benim yan yalımda oturan Ted bana doğru yürümeye başladı. Yüzünde korkulu bir ifadeyle. - Ted fazlasıyla yakışıklıydı - Üstüne giydiği dar kesim Calvin Klein tişörtünün altındaki baklavalarını rahatca görebilirdiniz.

"Hey Ted , canım ben de senin gelmeni bekliyordum. Sonunda geldin bebeğim"

Ted bir an afalladı. Lou gözleriyle ateş kıvılcımları saçıyordu. Ted bana yaklaşıp " Bir sorun mu var? Blair. " dedi. Ben de gülerek " Hayır canım. Zaten Lou da gidiyordu. Hadi bebeğim senin için hazırladıklarımı görünce şoka gireceksin" diyip Ted'in elini tuttum. Kapıyı açtım ve Ted'i içeri doğru çekip kapıyı hızlıca kapattım. Sanırım Lou elindeki çiçeği yere fırlatmıştı. Ted şaşkın bir biçimde bana baktı.

"Blair , sorun ne?"

"Ted , sana bunları yaşattığım için özür dilerim. Lou benim eski sevgilim di" gözlerimin dolduğunu farkettim.

"Blair sakin ol. Önemli değil. Ne oldu sana bir şey mi yapmak istedi?" dedi ve eliyle göz yaşlarımı sildi.

"Hayır, sadece konuşmak istedi ama ben onunla konuşcak durumda değilim. Bu yaptığı da yüzsüzlükten başka bir şey değil açıkcası. İyiki geldin. Teşekkürler"

"Anladım. Teşekkür etmene gerek yok , komşuyuz burda" dedi ve bana göz kırptı. Bana göz kırpmıştı , çok çekiciydi!!

"Sana borçlandım. Akşam seni yemeğe çıkarsam?"

"Hahahaha bana uyar. Nereye gidiyoruz?"

"42. Cadde de yeni açılan şık bir İtalyan restaurantı var. Ne zamandır gitmek istiyordum. Bana eşlik eder misin?"

"Tabii ki. Akşam 8'de ordayım. Benim şimdi gitmem gerek. Akşam görüşürüz , Blair. "

"Görüsürüz" dedim ve Ted'i uğurladım. Kapıyı kapadığım an büyük bir çığlık attım. Ted ile buluşma ayarlamıştım ve bu Lou sayesinde olmuştu. O kadar mutluydum ki hemen Serena'ya mesaj attım.

"Serena , yan evimde oturan Ted vardı ya hani. Onunla bu akşam için buluşma ayarladım !! Bu arada Chuck ile iyi eğlenceler. " 2 dakika sonra cevap geldi.

"Blair , senin adına o kadar çok sevindim ki. İyi şanslar bebeğim. "

Saat akşam 6'ydı. Merdivenlerden hızla odama çıktım. Kendimi yatağıma attım. Ted'le buluşacaktım. Gülüyordum. Hemen giysi dolabıma yöneldim ve akşam için giysi seçmeye başladım. Tüm seçenekleri yatağımın üstüne koydum. Acaba ne giymeliydim? Fazla süslenmeli miydim? Spor mu giyinmeliydim? Hayır ama Ted gibi biriyle akşam yemeğine giderken dar blue jean ve salaş tişört giyinemezdim. Dolabımı alan talan ettim , yeni aldıklarımada göz gezdirdim. Kıyafet bulmam tam 1 saatimi aldı. Sonunda ne giyeceğimi bulmuştum. Krem rengi taşlı ve dar olan penyeden eteğimi giydim. Üstüme de askılı beyaz salaş tişört. Siyah siteletto ve çantamla güzel bir kombin yaptım. Baş parmağıma da gümüş yüzüğümü taktım. Akşamları hava estiği içinde parlak ceketimi aldım. Yarım saat içinde orda olmalıydım. Hemen sabahki makyajımı sildim ve bu geceye uygun makyaj yaptım. Aman Tanrım saat 8'e geliyordu. Hemen taksi çağırdım. 10 dk içinde orda olmalıydım. Taksi neyseki çabucak geldi ama ana yola çıkınca trafikle karşı karşıya geldik . Ted'i bekletmek istemiyordum. Neyseki saat 20:12 gib orda oldum.

Ted boş bulduğu cam kenarı bir masaya oturmuş ve beni bekliyordu. Hemen yanına gidip " Selam Ted , beklettim üzgünüm. Trafik vardı. "

"Önemli değil. Haydi oturda yemek yiyelim , açıktım. "

Gülümsedim ve oturdum. Garsonu çağırıp , siparişlerimizi verdik. Ted'in gözlerinin içine baktıkça içim kıpır kıpır oluyordu. Rahat olmaya çalıştım. Yemeklerimiz geldi. Yemeğimizin yanında şarap açtırdık.

Her şey çok güzeldi. Yemeğimiz bittiğinde bana masumca baktı.

"Biraz yürümek ister misin? "

"Tabikii de Ted"

Yürümeye başladık. Hava da hafif soğukluk vardı. Ceketimi giydim. Ted elini omzuma attı. Ona doğru yaklaştım. Kendimi onun yanında çok özel hissediyordum. Eve doğru yürümeye başladık. Romantik bir yürüyüştü. Evin önüne gelince Ted'in gözlerinin içine baktım.

"Bende kahve içmeye ne dersin , Ted?"

"Olabilir"

Eve girdik. Heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Onu salona doğru yönelttim. Salonun karanlık olmsına rağmen iki koltuğun arasında duran abajürü açmayı tercih ettik. Hemen mutfağa yöneltim. Kettle'a su koydum. 2-3 dakika sonra su ısındı ve kahveleri hazırladım. Kupaları elime alıp salona gittim ve kahvesini Ted'e uzattım. Ted gülümsedi ve "Teşekkür ederim. Sen kahve yapar mıydın?"

"Çok komiksin Ted. Tabii ki"

Kahvesinden bir yudum aldı. "Hayatımda içtiğim en iyi kahve"

Sadece gülümsedim. Uzun süre sessizce birbirimize baktık. Ellerimden tuttu ve bana doğru yaklaştı. Ted çok yakışıklıydı , ona bakmaktan kedimi alamıyordum. Bir anda onun dudağının sıcaklığını hissettim. Dudağı dudağımdaydı!

P.S. I Miss YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin