Hayat bir kere de adil olamaz mıydı? Ama üzülmüyorum eğer kaderimde bu varsa yaşarım fakat bize kaderimizin değiştirebileceğimiz öğretilmemiş miydi? Öyleyse niye hala ölüme çare bulunamıyor? Doktorlar insanlara ömür biçebiliyorlardı peki neden bu ölümün çaresi yoktu diye düşünürken yağmurun pencereme vuran sesleriyle kendimi sakinleştirdim. Kaderime saygı gösteriyordum ama öyleyse neden kabullenemiyordum? Nefsimin bana getirdiği düşüncelerden biriydi galiba. Üzerimdeki pijamaları çıkarıp en yakın arkadaşıma gitmek için evden çıktım. Sokakta yürüyordum. Cadde her zamanki gibi kalabalıktı. Küçücük elleri ve kirli suratlarıyla mendil satmaya çalışan çocuklar, simit tezgahlarının başında bekleyen amcalar, Allah rızası diye söylenen dilenciler, punkçılar, iş adamları, iş kadınları ter türden insanlar vardı. Çok az kişi oturuyordu, çoğunluk sürekli hareket halindeydi. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. O sırada bir delikanlı omuzuma çarptı. Boş boş gözlerle birkaç saniye bakıp gitti. İnsanlık resmen ölmüştü bu genç nesilde, yada biz mi öfkemizi kontrol altına alamamıştıkta bastırdığımız kötü duygularımızı bu gençlere empoze etmiştik. Arkadaşımın oturduğu evin altı kafeydi. Dışardaki masalarda birbirlerine sarılmış çiftler gördüm. Hayatımda hep çalıştığım için erkeklere bakmaya fırsat bulamamıştım. Evet evlenmek istemiştim ama hiç biri bana uygun değil gibiydi. Annemi de babamın terketmesi yüzünden kalp krizi geçirdiği için bir başıma kalmıştım ve daha da hırslanmıştım. Ama o mutlu çiftleri görünce aptallık ettiğimi anladım. Acaba tekrar mı evlensem? Bu ancak hayallerimde olabilir, sonuçta kelebek kadar kısa ömrüm var artık. Ben bu düşünceler içindeyken ayaklarımın beni arkadaşıma gitmekten alıkoymuş olduğunu farkettim. Kafeye doğru ilerliyordum. Masalardan biri tam da vaktinde boşalmıştı hemen oturdum. Bir bardak latte söyledikten sonra çiftleri izledim. Garsona teşekkür tarzında tebessüm etmek için başımı kaldırdığımdan 5 yıl önce mezun ettiğim öğrencimin güleryüzlü suratıyla karşılaştım. Aradan uzun zaman geçmemesine rağmen çok değişmişti. Saçları uzamış, sakalları çoğalmış ve boyu uzamıştı. 'Ahmet' diye birden ayaklandım. Ne de olsa benim en son mezun ettiğim öğrencilerimdendi. O da 'hocam' diye sakin bir ses tonuyla söyleyip bana sarıldı. Çok duygulanmıştım. Derslerimi hep en önden dinlerdi. İşi bitince akşam buluşabileceğimizi söylemişti. Numarasını bana acele bir şekilde vardikten sonra diğer masalara yöneldi....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiraz Ağacı
RandomHer bir son aslinda bizim icin farkli baslangictir. Kimimiz kotu baslangic yaptigimizi dusunuruz hatta belki de yapmisizdir da ama sonu guzellestirmek bizim elimizdedir. Bu yazdigim hikayeyi cocukluk idolum olan ama kendisi 8 yil once kanserden dola...