Gözlerimi açtığımda bir sandalyeye bağlıydım. Ağzımı bantlamışlardı. Ne olduğunu anlayamadım çünkü beynim uyuşmuş gibi hissediyordum. Herhangi bir depoda değildik. Issız bir evde de değildik. Dedemin evindeydik. Bodrum katlarında. Her taraf anılarımla doluydu. Hepsi hızlıca gözümün önünde canlandı. Annemin, babamın ve dedemin gözümün önünde öldürülmesinde takılı kaldı anılarım. Gözüm tabloya çarptı. Hala kanları oradaydı. Sinirlerim oynamaya başlamıştı ve başıma ağrı girmişti. Beni kim ve neden buraya getirip bağladı ki? Tam o sırada kapı açıldı. Uzun boylu bir adam kapının önünde bana bakıyordu.
Kapıya çok fazla ışık geldiği için adamın yüzünü bir türlü göremiyordum. Bir anda gülmeye başladı. Her şeyi anlamaya başlamıştım. Sonra aniden ağzımdaki bant kayboldu ve bağırmaya başladım.
"Çöz lan beni şerefsiz! Cesaretin varsa elimi çöz de yüzleş benimle. Sana diyorum Sinan Aslan. Öldürücem lan seni. Bütün yakınlarını. Bütün sevdiklerini. Doğmamış olmayı dileyeceksin duydun mu beni şerefsiz!" her kelimemde daha fazla gülüyordu ve kafayı yemek üzereydim.
"Alarçin! Alarçiinn.." yavaş yavaş gözlerimi açtım ve karşımda Egemen'in korkmuş gözleriyle karşılaştım. Beni sarsıyor sinirle etrafa vurup kırıyordu.
"Sakin ol iyiyim ben." dedim sakince. "Ama ben iyi değilim Alarçin, ben iyi değilim." deyince ne diyeceğimi bilemedim. Yavaşça yerimden doğruldum ve elimle yatağın kenarına vurup oturmasını işaret ettim. Biraz etrafa bakıp nefes alıp verdikten sonra yanıma geldi.
"Tekrar mı başladı rüyaların?" dedi gözleri dolarak. "Kabus." diye düzelttim onu. Ardından "Takma alıştım artık hep aynı sahneler. Sıkıcı bile gelmeye başladı. Harry Potter'in filmlerini bile bu kadar fazla izlemedim." dememle göz devirdi.
"Çok komikti ama gülecek durumda değilim. Psikoloğa gideceksin başka yolu yok anladın mı? İtiraz edersen beni kaybedersin. Bıktım artık inadından. Haklı olup inat yapsan neyse ama haklı olduğun en ufak bi konu bile yok.." dediğinde hemen sözünü kestim. "Annemiz de psikologtu Egemen. Hep o yardım etti bana ve ne zaman psikolog lafını, psikiloji lafını duysam annem aklıma geliyor. Annemizin, babamızın ve dedemizin öldüğü gün. Onları öldüren adam. Nasıl haklı olduğun en ufak bi konu bile yok? Başka psikoloğa gitmek istemiyorum. Bana sadece annem yardım edebilir." dedim sitem ederek.
"Herneyse Alarçin. Gideceksin, bitti. Ben bi arkadaşımın abisiyle görüşmüştüm zaten. Bu Perşembe saat 5'te randevun var. Adresi mesaj atarım. Şimdi hazırlan okula gideceğiz." dedi ve kapıyı çarparak odamdan çıktı. Kimsenin lafının altında kalmayan ben Egemen'in ve anneannemin sözünün üstüne söz söyleyemiyordum. Neyse gideyim ne olacak?
Yatağımdan kalkıp hazırlanmaya başladım. Forma giymeye gerek duymuyordum. Klasik siyahlarımı geçirdim üzerime. Aşağı inip anneanneme günaydın dedim. Beni şapur şupur öptükten sonra Egemen'in gözünün içine baktım. Hemen ağzına bi şeyler tıkıştırıp koşarak çıkışa gitti.
Çok büyük bir evimiz yoktu. Bende yürüyerek Egemen'in yanına gittim. Ayakkabısını giyip dışarı çıktı. Ben de siyah kapşonlumu alıp peşinden gittim. Okula yürüyerek gidiyorduk çünkü evimize yakındı.
Yolda giderken Eren ve Erva da sokağın başında bize katıldılar. Birlikte okula gittik ve ben Eren ile kantine indim. Bir masaya oturdum ve Eren gözümün içine bakınca göz kırptım. Eren tost ve çayları alıp gelmişti. O sırada Egemen ve Erva da bize katıldı. Hep birlikte klasik kahvaltımızı yapıyorduk.
"Ayy sınıf listesinde yeni bir isim gördük. Görünüşe bakılırsa yeni çocuk geliyor. Yakışıklı mıdır acaba? Sevgilisi var mıdır? Bana bakar mı? Sarışın mıdır esmer mi? Yoksa kumral mı acaba? Göz rengi kahverengi midir, mavi mi? Ela da olabilir. Ay yoksa yeşil mi? Heyecan yaptım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah'ın Gözyaşları
ChickLitİmkansız bir aşka yelken açan Alas başına geleceklerden haberdar değildi. Alarçin bu dünyada aşık olması gereken en son insandı. İlk defa birisine bu denli farklı duygular hisseden Alarçin, Alas'ı kendinden uzaklaştırmak için elinden geleni yapmıştı...