''Hyung! Bizi bekliyorlar çabuk olur musun lütfen?'' Jungkook büyüğüne seslendiğinde Namjoon kafasını ancak bilgisayarından kaldırabilmişti. Bugün balık tutmak için göle gideceklerini tamamen unutmuştu. ''Tamam, geliyorum!'' Bilgisayarını şekilsiz ve içi kendisinden başka kimsenin anlayamadığı kağıtlarla dolu çantasına koydu. Portmantoda asılı duran siyah beyaz balıkçı şapkasını kafasına geçirdi ve spor ayakkabılarını giyerek kapının önünde onu bekleyen genç adamların yanına, arabaya doğru ilerledi. ''Sonunda gelebildin hyung.'' Taehyung beklemekten sıkılmış ifadesi ile söylenmişti. ''Önemli bir şey üzerine çalışıyorum biliyorsunuz.'' dedi genç oğlan sitemkar bir ses tonuyla. ''Uzatmayın da gidelim hadi.'' Konuşmalarını bölen kişi her zaman ki uykulu ses tonuyla Yoongi olmuştu. Arabaya doluştuklarında sürücü koltuğunda oturan sarışın genç anahtarı çevirip motoru çalıştırdı.
***
Altı oğlanda kayıkla, gölün ortasında, oltalarını atmış akşam yemeklerini beklerken Namjoon kucağında bilgisayarı ve elinde kalemi ile araştırması için notlar tutuyordu. Namjoon zeki bir oğlandı. Merak ettiği şeyleri araştırır, onlar hakkında bilgiler toplardı. Her gün gazete okuyup haberleri takip eder, fazlasıyla kitap okurdu. Şimdi de su canlılarına sarmıştı. Efsanelerden gerçeklere, geçmişten bugüne kadar adı geçen bütün su canlılarını araştırmıştı. Şu an siren balıklarını araştırıyordu. Mouse'u sayfanın önerilenler kısmında gezdirirken gözüne bir şey takıldı.
"Siren balıkları bknz: Denizkızları."
Namjoon'un gözüne ilginç gelen başlık aynı zamanda tanıdıktıda. Mouse'u hızla başlığın üzerine sürükleyip sağ tıkın üstüne orta parmağını bastırdı. Açıklamanın altında bulunan galeri kısmındaki resimler filmlerden alınmış gibiydi. Açıklamaları okuduktan sonra araştırmasına kaldığı yerden devam edebileceğini düşünerek okumaya koyuldu.
"Eski zamanlarda denizcileri güzel sesleriyle büyüleyip kendilerine çekerek vahşice öldürdükleri inanılan, yarısı kadın yarısı balık olan deniz canlıları. Haklarında anlatılan bir çok hikayede bu yaratıklar, güzellikleri ve vahşilikleri ile anılmaktadırlar." Namjoon okuduklarından sonra araştırmasına geri dönmeye karar verdi.
"Namjoon! Orda tembellik ederek akşam yemeği yiyebileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun dostum!" Yoongi sesinin çıktı kadar bağırmıştı kıyı tarafına. Namjoon kafasını kaldırıp büyüğüne baktı ve derin bir nefes alarak yerinde gerindi. "Acıkmadım!"
"Bu, akşam acıkmayacağın anlamına gelmez!" Bu sefer de sarışın oğlan bağırmıştı. Kendisi yemek yemek için oldukça hevesli görünüyordu. Namjoon anladığını belirten mırıltılar çıkartarak oturduğu yerden kalktı ve çantasını toparladı. Eline, arabanın bagajında kendisi için ayrılmış oltayı alarak arkadaşlarına seslendi. "Biraz dolaşıp geliyorum!" Arkadaşları onu onayladığında gölün soluna doğru yürümeye başladı.
Hava kapalıydı. Güneş yoktu fakat soğuk da sayılmazdı. Boğuk bir hava olduğu söylenebilirdi ve bu Namjoon'un nefes almasını güç kılıyordu. Arkadaşları ile geldiği gölün yüz metre ilerisinde başka ve daha büyük bir göl daha vardı. Gölün gideğeni* oldukça büyük duruyordu. İki yanından çıkan sazlar, çizilmiş bir resim gibi duruyordu.
*Göl sularını denize boşaltan akarsulara verilen isim. Göl ayağı da deniyor.
Gölün çevresi de sazlarla kaplıydı ve bu genç oğlanın hoşuna gitmişti. Oldukça büyük bir alana sahipti göl, gideğeni uzaktaydı. Namjoon ayakkabılarını ve çoraplarını çıkartarak dizlerine kadar suya girdi. Su, beklediğinden daha hızlı derinleşiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marlander
FanfictionBu hikaye, derin okyanusun dibindeki Marlander, genç bir denizkızı ve bir fani oğlan arasında geçiyor.