Bölüm 1

18.7K 883 102
                                    

İğrenç bir güne uyanmam yetmezmiş gibi her şey üzerime geliyordu. Gerçi "uyanmak" pek de doğru kelime sayılmazdı çünkü neredeyse alarmım çalana kadar bana acı veren bir sonla biten bir kitabı okumuştum.

Önce ev arkadaşımla sarhoşken odama dalan, kendisi gibi üniversiteli erkek arkadaşı yüzünden tartışmıştık. Onu defalarca evimde yabancı insanlar olduğunda gerildiğim konusunda uyarmıştım, o da annem kiranın hatırı sayılır bir kısmını ödediği için her defasında başını sallamış ama asla bu durumu düzeltmek için bir girişimde bulunmamıştı.

Bir de kullanmayı zar zor öğrendiğim lanet olasıca kaykayım kaldırımdaki köpek pisliğine takılmış, bense caddenin ortasında yere düşmüştüm.

Okuduğum kitaplarda böyle durumlar olduğunda beyaz atlı bir prens sizin için trafiği durdurur ve ayağa kalkmanıza yardım edip sizi gideceğiniz yere kadar bırakırdı. Bu tür hayallerden hoşlanıyor olabilirdim ancak ne var ki gerçekliğin farkındaydım. İşe yaramaz kollarımla asfalttan destek alarak ayağa kalkacağımı ve yüzümdeki utanç dolu ifadeyle tekerleklerinden biri kırılmış olan kaykayıma uzanacağımı biliyordum.

Hayatımda mucize, adalet gibi kavramları aramayı çoktan bıraktım. Mucizeler yalnızca gerçek olmayan karakterlerin başına gelir. Adaletse herkesin ortasında cinayet işlemediğiniz sürece karşılaşmanız güç bir kavram...

Lisede geometri öğretmekten çok dünyayı kurtardığını sanan Bay Foster, tüm sınıfın önünde beni azarlarken, düştüğümde dizimde açılan yaranın kabuk bağlamaya başladığını fark ettim. Kahretsin. Acıyıp acımadığını kontrol etmek içim elimi yaraya götürmüştüm ki, bir buçuk metrelik bir vücuda fazla gelen bir ses hareketimi yarıda kesti.

"Herkesin katılımının önemini özellikle belirttiğim bu derse her zamankinden de geç teşrif etmenizin nedenini öğrenebilir miyiz acaba?" Sinirlendikçe sesi daha da tizleşiyor, kıpkırmızı yüzüyle sevimsiz küçük bir kıza benziyordu; 70'lerden kalma gözlükleri ve kel kafası dışında tabii...

"Uyuyakaldım." dedim basit bir şekilde. Onlarca göz bana dikilmişken oturup tüm sabah neler yaşadığımı anlatacak halim yoktu. Zaten vaktinde gelmiş olsaydım bile muhtemelen arka sıralardan birinde uyukluyor olurdum.

Bay Foster, masasına dönüp küçük bir kağıda bir şeyler karalarken devam etti;

"Öyleyse bu dersi kütüphanede geçirmenizde bir sakınca görmüyorum." Kağıdı bana uzattı.

Okumaya tenezzül bile etmeden pantolonumun Benim için hava hoştu, hem dersten kurtulacak hem de kütüphanede zaman geçirecektim. Etrafta avlarını bekleyen atmaca gibi dolaşan kütüphanenin ceza gözetmenleri de yoksa bloğuma son okuduğum kitabın yorumunu girme şansım bile vardı.

Yüzüme yansımasına engel olamadığım bir sevinçle çantamı bıraktığım yerden omuzlamaya hazırlanırken;

"Yanınıza hiçbir kişisel eşyanızı almamanızı rica ediyorum. Dersin sonunda, üzerine yüz kere "Bir daha geç kalmayacağım." yazdığınız kâğıdı da elimde tutuyor olmak istiyorum."

Yüzümdeki gülümseme bir anda silinmişti. Daha bir ilkokul değil lise öğrencisi olduğum ve bu cezanın saçmalığıyla ilgili savunmam için ağzımı açamadan;

"Telefonunuzu da alabilir miyim?" dedi Bay Foster ve kırışıklarla dolu elini bana doğru uzattı.

Herkesin bana baktığını hissedebiliyordum. İlgi çekmekten nefret ediyordum ve herkesin iyiliği için bu anı uzatmanın gereği olmadığını düşündüm. İstemsizce cebimden telefonumu çıkarıp Bay Foster'a uzattım.

Fanboy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin