Part 1

647 15 6
                                    

Şeker Pembesi

ShiNai Şeyma Hanare

Orta sıralardaki masama başımı yaslayıp arkaya bakıyorum. Her zamanki gibi... Üç senedir bütün derslerim böyle geçiyor, bütün ders saati boyunca sessiz sessiz bana bakmamasından faydalanarak onu izliyorum. Neden benden bu kadar uzak duruyor anlamış değilim. Sınıftaki herkes ile yakından arkadaşlığı varken neden onun yanına gittiğimde köşe bucak kaçıyor. O Ufuk! Üç senedir beni kendine hayran bırakan kişi. Onunla tanışmam aynı liseye gitmemizle başladı hatta aynı sınıfa. İlk görüşte aşk değil benimki. İlk başlarda ona arkadaşça yaklaşıyordum ama o zaman da benim yanımdan kaçıyordu. Belki de bu kaçma olayından dolayı bu kadar kapıldım.

"Beste! Derse katıl." Diye bağıran hocanın sesiyle aniden başımı sıradan kaldırdım.

"Özür dilerim. Dalmışım..." diye yalan söyledim bir nevi. Yalan söylemiş de sayılmazdım Ufuk'u izlerken hep dalıp gidiyordum. Dünyada olduğumu bile unutuyorum ki derse katılmamam normal.

Dersin kalanında gözlerimle anlatılan konuyu dinlemeye çalışsam da aklım hep başka yerlerdeydi. Zilin çalmasıyla yavaş yavaş kitaplarımı toplamaya başladım. Çantama koydum. Yerimden kalkmaya eriniyordum. Omzuma dokunulan elle başımı arkaya doğru çevirdim.

"Beste kantine gidelim mi?" diye sordu Ayşegül.

"Acıktım ama..." dedim midemi tutarak. "Kantine gitmek o kadar zor geliyor ki." Diye ekledim tebessümle.

Ayşegül gülerek sıradan beni biraz kenara itip yanıma oturdu.

"Beste yine Ufuk'taydı gözün öyle değil mi?" diye sordu. Bu kızın bu tavırlarını sevmiyorum ama en yakın arkadaşımdan da saklayacağım bir konu değildi.

"Cevabını bildiğin halde niye soruyorsun? Yine yakalandım ama." Dedim omuzlarımı düşürerek.

Sınıftaki o kadar kişi arasında, dersi dinlemiyor diye hep beni buluyorlar. Neredeyse sınıfın yarısı dinlemezken; 'Beste dersi dinle...' Her zamanki gibi...

Ayşegül yanına birini bulup kantine gitti. Yine yalnız kalmıştım. Sınıfta birçok kişi vardı ama yalnız hissediyordum.

Kolumu sıraya koyup saatime baktım. Ve ucunda sallanan küçük şeker pembesi kalbe... Takmaya kıyamıyorum bu saati, bir şey olacak kaybedeceğim diye korkuyorum. Ama bugün odamda bugünlük takayım diye düşündüm ve taktım. Lise ilk yılımızda kutladığım doğum günümde Ufuk'un hediyesiydi bu. Beyaz saatin sadece ucunda kısa, ince bir zincirle sallanan şeker pembesi kalbi görünce içim buz gibi olmuştu. Gözlerimi karşımdaki Ufuk'a çevirip, 'Teşekkür ederim.' Demiştim. Sadece gülümsemişti. Gözlerimin içine bakarak gülümsemişti. O gülümseme ile dünyalar benim olmuştu. O gün o kadar güzeldi ki ama geçti.

***

Okul çıkışı eve gitmek için otobüs durağında beklemeye başladım. Eve gidip kıyafetlerimi değiştirdikten sonra bu kez de dershaneye gidecektim. Bu sene son senemiz üniversiteye giriş sınavına hazırlanıyoruz ama benim işim çok zor görünüyor. Okulda dersi dinleyemiyorum. Dershanede Ufuk olmadığı için izleyecek kimse de yok, bu sayede biraz olsun dershanede dersi anlıyorum.

Otobüs geldi ve otobüse bindik. Ayşegül ve Ufuk ile aynı mahallede oturuyoruz bu yüzden her gün otobüste birlikte gidip geliyoruz. Ufuk ile çok karşılaştığımıza bakarak konuşmuşluğumuz o kadar az ki yok bile denebilir. Otobüs tıklım tıklım doluydu bugün. Zorla arkaya doğru gidip durabildim. Arkamda Ayşegül vardı ama otobüse bindikten sonra Ufuk' u hiç görmemiştim. Gözlerimle etrafa bakmaya başladım ama yanımdakiler haricinde kimseyi göremiyordum.

Şeker PembesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin