Gencin gayb'ı - 1 -

150 18 0
                                    




Üniversite yıllarım; ilk üniversitemi bitirmiş işe girmek yerine daha iyi bir kariyer için bir üniversite daha okumaya karar vermiştim. Tekrar sınava girip üniversiteli oldum ama tek bir fark vardı, sınıf arkadaşlarımdan yaşça daha büyük, daha olgun ve hayata bakış açısın çok daha farklıydı. Belki aynı sıralarda oturuyordum ama hayata baktığımız pencereler çok farklı yerleri gösteriyordu.

Önceki üniversitede bir hocam vardı ön sıradan bir arkadaşı kaldırıp en arkadaki pencereden otuz saniye bak dedi. Süre dolunca pencereyi kapatıp yanıma gel anlat bakalım ne gördün? Bir kaç saniye düşündükten sonra arkadaş; cami, caminin yanında kırmızı bir araç dedi. Başka birşey görmemiş otuz saniyesini cami ve kırmızı araca bakarak geçirmişti bu kez bana sen git bak bakalım dedi gittim açtım pencereyi başlattılar süreyi. İlk gördüğüm pencerenin önündeki mermer çıkıntıda küçük bir kuş ölüsü vardı sonra gagasında bir ot parçası etrafına da karıncalar üşüşmüştü kuşun ölmesi onların bayramıydı galiba çünkü günlerce yada haftalarca belki aylarca yiyecek stoğu olacaktı onlara bu hayatta bazılarının göz yaşları, acıları bazılarının beslendiği kendine kattığı doğal bir olaydı sonra hemen karşımdaki ağacın dalında bir başka kuş bana bakıyor incir ağacı yeni yaprak açmış dalındaki kuş ölü kuşun bekli eşi belkide annesi ama onun için değerli olduğu kesin. Serçe kuşuydu ölü kuş erkek serçe kuşu. Serçelerin erkeğinin baş kısmı siyah tüylerle çevrili sanki saçı ve sakalı varmışcasına dişilerinden ayrılmış biçimde yaratılmıştı. Dişisi ise tek renk başı ve bedeni erkeğe göre daha küçük olurdu. Ben çok küçükken. Çocukları tarafından huzur evine bırakılmış, yaşlı bir amca anlatmıştı, bana serçeleri. İlkokulda sınıfça, yaşlılar evini ziyaret ettiğimde. Serçelerde angut kuşları gibi eşleri ölünce ölene dek başlarında mı beklerdi? bilmiyordum. Ama bu sahne çok üzmüştü beni. sevgi aşk sadece insanlara özgü birşey olmamalıydı olmadığınıda daldaki kuşun çektiği acıyı hissettiğimde anlamıştım sürem dolmuştu gel dedi hoca anlat. Hocam dedim sevmek, aşk, bağlanmak sadece insanlaramı özgüdür sizce dedim kuşu görmüşsün insanlar gözlerinin önündeki acıyı göremeden yada görmek istemeden uzak nesnelere olaylara yöneliyor size anlatmak istediğim önce yakınınızdaki acılara sevgilerin farkında olun dedi bu arada düşüncen gayet doğru bencede sevgi aşk sadece insanlara bahşedilmiş olamaz her canlı farkındadır o duyguların.

Derslerle ilgilenirdim ilk sıralar, yeni okulda yeni başarılar düşlerdim ama onu görene kadar. İlk görüşte elektrik çarptı, gözüm karardı, kalbim aniden titremeye başladı falan derler ya öyle olmadı. Sınıfta oturduğum sıranın hemen önüme gelip oturdu. Ben nefes dahi alamadım kalbim atıyor mu bilmiyordum. O anda adeta buz kesti bedenim, konuşmaya çalıştım, dudaklarım kıpırdamıyordu, kaç dakika öylece ona baktım bilmiyorum, o kadarda güzel bir kız değildi ama bana ne oluyordu, ders falan kalmamıştı aklımda, kalemi alışı, kaleme dokunuşu, saçını düzeltmesi her hareketi aklıma kazınıyordu. Gülümsemesi ise kutuplardaki altı ay geceden sonraki ilk gün ışığının karanlığı aydınlatması gibi aydınlatıyordu kalbimin ücra köşelerini. Yapamazdım artık ondan başka bir şey düşünemezdim, blok ders boyunca yetmiş beş dakika onu izledim. Kendime geldiğim de ders arası olmuş, telefonunu telaşla karıştırdıktan sonra aceleyle eşyalarını toplanaya başladı. Gideceğini anladım, ne yapabilirdim, nasıl onunla temas kurup, onun hayatının bir parçası olabilirdim. Hemen sınıf listesi aklıma geldi, benden önce imza atan oydu, aniden kalkıp arkadaki çocuğun elinden aldım listeyi ismine baktım. Okuduğum isim hayatımın o anından sonra her şeyim tüm varlığım olacaktı. Bunun kararını onu ilk gördüğüm anda vermiştim. Gözüm sırasına ilişti kalkmış tam sınıftan çıkıyordu. Ne yapabilirdim hemen çıktım arkasından, kimse umurumda değildi o an. Merdivenlerden aceleyle iniyordu bende peşi sıra gözüm onda pür dikkat izliyordum. Bölümün çıkışına kadar gittim. Hava kararmak üzereydi. Belki akşam yağmurda inebilirdi hafif bir esinti içimi üşütüyordu ama soğuk değildi içine işleyen bellerim titriyor kalbim iki kat daha hızlı çarpıyordu ama bedenime ben söz geçiremiyordum sanki bütün uzuvlarıma ip geçirilmiş biri beni kukla misali hareket ettiriyordu. Ne hissettiysem tek tek dökecektim içimi, söyleyecektim hissettiklerimi, adımlarım yavaşladı, bedenim hızlıca soğuyordu, elim ayağım göz kapaklarım bile tepki vermiyordu artık. O an aklıma gelen şey tüm bedenimi ruhumu dondurmuştu adeta. Ya onun hayatında birisi varsa ya sevdiği varsa ben ne yapardım.
...

Gencin gayb'ı  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin