1.BÖLÜM

33 2 1
                                    


Hiçbir zaman bir yere ait olamayacağını fark eder ya bir insan,hayatında yediği en büyük darbe budur işte.Bu darbeyi atanın kendisi olması da yakıp kavurur içini,kimse koşmaz yardımına,çığlıklarını duyacak kimsesi yoktur...

İşte o kişi benim.Mutlu olmaya bile korkan kalbi bin parçaya bölünse bile yalandan gülüşünü yüzünden hiç eksik etmeyen kız... Tek tutanabileceği dalına bile içindekileri dökmekten korkan o küçük kız.Her gece ağladığında kimse duymasın diye yastığına yüzünü gömen,sarılacak kimsesi olmadığından yastığına sarılan kız...

Ben o kızı arkamda bırakıyorum çünkü biliyorum ki ben şimdi mutlu olmazsam bir daha olamıyacam.Kendimi hapsettiğim o boşluktan çıkarıyorum.Bavulumda gözyaşlarıma,acılarıma,anılarıma,o sahte gülüşlere hatta anılarıma bile yer vermiyorum.Çünkü ben kendime yeni en önemliside mutlu anılar yazıcam.

7 yıldır asıl olmanız gereken yerde uzaktakta değilseniz ,hele ki bir de hayat size 9 yaşında her şeyi arkada bırakmayı öğretmediyse beni anlayamazsınız.9 yaşındaki bir çocuğun yaşamaması gereken ne varsa yaşadım ben.Zira 9 yaşındaki bir çocuğun hayal kurması gerekirken ben gerçeklerle baş etmeye çalışıyordum. Kimsem mi yoktu? Hayır. Arkamda dünyanın en güçlü kadını vardı. Hala arkamda olması onca yaşadığım şeye rağmen beni dünyanın en şanslı insanı bile yapabilr.Düşüncelerime ara vermemi sağlayan şey uçağın inmiş olduğunu söyleyen pilottu.Sanki ilk kez geliyormuşçasına derin bir nefes aldım.İzmir,özlemişim.Annemle yanyana bir şekilde havalimanından çıkarken onca insan yığınının arasından kurtulmak rahatlamamı sağladı.Etrafına heyecanla bakınıp gözleriyle bizi arayan dayımı görünce gerçek olan sayılı gülüşlerimden attım ona.Gözleri bizi bulunca o da gülümseyip koşarak yanımıza geldi.7 yıldır Amerikada olmam görüşmemizi engellememişti ama yine de derin bir özlem vardı içimde.Sıkı sıkı sarıldım.Uzun zamandır annem dışında kimseye bu kadar içten sarılmamıştım. Sanırım bana tek iyi gelen şey sarılmak.

-Nasılmış benim Derinim.

Derin ismini en güzel söyleyen kişiyi dayım ilan ediyorum!

-Buraya gelmek sandığımdan daha iyi hissettirdi.

Yavaşça anneme doğru döndü. En zorunu da dayım yaşıyordu aslında.Kardeşinin gururundan hekesten sakladığı sırrı annemi bitirdiği gibi dayımı da bitiriyordu. Ben ne kadar her anında annemin yanında olup üzülsemde,dayım o nedenini dahi bilmediği acıyı içinde hissediyordu.

-Sen daha iyi misin Ahu?

-İyiyim ben.Haftada bir veya iki gün kontrole gidicem onun dışında sorun yok.Derin çok istedi gelmeyi.Pisikoloğuyla bir şeyler konuştu ama saklıyo.

-Bir şey saklamıyorum. Gitmeyi düşündüğümü filan söylemiştim. Önamli bir şey yok ortada.

Yalan. Bir insan en sevdiklerine dahi yalan söyleyebileceğinifark ettiğinde boktan giden hayatının daha da boktan gideceğini biliyor ve buboktan giden hayatı düzeltmeye çalışırken kendinde sorunlarla yüzleşebilecek gücü bulamıyor. Çoktan arabaya binmiş eve doğru gidiyorduk.Annem ve dayım derin bir sohbete dalmışken ben dışarıyı izlemekle yetindim.Dayım ve Mert her tatilde Amerikaya bizi göremeye gelirlerdi ama bizim hiç İzmire onları göremeye gelme gibi bir şansımız olmamıştı ne yazık ki. Bu yüzden Mert'e ufak bir süpriz yapmak istiyordum. Gelmeden önce dayıma geleceğimizi Mert'e söylemesini istemediğimi söylemiştim. Eve geldiğimizde hızlıca duşa girip üstüme okul formasını giydim.Aslında gelir gelmez okula gitmek mantksızdı ama ben bir an önce Mert'i görmek istiyordum. Mert görüp görebileceğiniz en iyi kuzendir. Bazen beni sinirden çıldırtsada anlayışlı biridir. Benim aksime eğelenceli biri olması onu sevimli yapıyordu. Evden çıkarken dayımı ve annemi öpüp okula doğru yürümeye başladım.Okula geldiğimde derin bir nefes aldım. Yeni hayatım için attığım büyük adımlardan ikincisi de buydu. Çoğu zaman insanlar tarafından iyi karşılanmadım. Bunun üstünde benimde büyük bir rolüm olması kendimi törpülemem gerektirdiğini gösteriyordu. Bu yüzden ne kadar çok gülersem o kadar iyi karşılanırdım. Yüzüme derin ve yalandan bir gülümseme yerleştirerek okulun içine doğru ilerledim. Saate baktığımda dersin yarıdan fazlasının geçtiğini gördüm. Bahçeye bakarken gözüm büyük bir ağacın orada durdu. Hızla ağacın altına oturup kitap okumaya başladım. Rahatlatıcı bir kaçış yoluydu kitap okumak. Sanki kendimizde hiç yara yokmuş gibi kitaptaki karakterlerin yaşadığı şeylere üzülmemizde insanlığımızın olduğunu gösteren tek şey. Bahçede yankılanan zil sesi öğrencilerin akın akın bahçeye doluşmasını benimde yerimden kalkmamı sağladı. Yavaşça kantine doğru ilerlerken çevremdekilere bakıyordum. Bazıları küçük bir çocuğun sevinciyle gülümserken,bazıları küçük bir çocuğun hayallerini almışsınız gibi soluk bakıyordu. Herkes yemek yemek için bir bank arayışındaydı. Son boş kalan banka Mert ve arkadaşları oturdu. Bizden bir yaş küçük olduğu bariz bir şekilde ortada olan sarışın bir kız,tatlı ama bir o kadar da olgun görünen kumral bir kız ve umursamaz,solgun biri vardı. Herkesten daha farklı bakıyordu,bakışları 3 günlük ölüyü andırıyordu ve ben bu bakışları tanıyorumdum Amerikadaki Derin'in bakışları bunlar. Yarası geçsin diye değil kimse görmesin diye her yerine yarabandı yapıştıran Derin'in bakışları bunlar...

GidemezsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin