Öncelikle herkese merhaba ilk hikayem olduğunu belirtmek isterim. Yanlışlarım ve eksiklerim varsa lütfen bana bildirin. Şimdiden çok heyecanlandım. İlk bölümü beğenirseniz lütfen beğenmeyi ve yaymayı unutmayın iyi okumalar... Multimedya da Tuana
Perdenin köşesinden sızan güneş ışığıyla kaşlarımı çattım. Allah aşkına ey güneş o açık perdeyi nasıl buldun? hadi buldun benim yüzüme nasıl ulaşıp beni nurlandırdın. Perdeyi çekmeye üşendiğim için Güneşe laf sokmalarıma devam ederken aşağıdan tıkırtılar geliyordu.Sanırım annem kahvaltı hazırlıyordu. Annemin huyunu bildiğim için hızla yataktan doğruldum yoksa uyandığımı görmesine rağmen "Kalk! Kalk! Kalk!" diye taramalı tüfek gibi sabah sabah sinirlerimi bozacaktı. Anlamıyorum kalkmışım işte neyin sabırsızlığı bu sen önce oğlunu uyandır odası hemen karşımda olmasına rağmen hayvan gibi horlaması odamın içinde yankılanıyordu. Anlamıyorum bu çocuk 7. sınıfa giderken nasıl böyle horlamayı beceriyor. Her neyse hazır o hala uyuyorken ondan önce lavaboya gitmeliyim yoksa bizim küçük ergen iki saat boyunca saçlarını yapacaktı. Son kez oturduğum yatağımda halıya bir bakış atarak kapıya doğru yöneldim. Benim odamın içinde lavabo yada kibarcası banyo yok olmasını isterdim ama yok. Bu evde tek kusur buydu yada bana göre tek kusur. Odamın kapısını açmamla bizim küçük ergen Tunayı görmem bir oldu. Yeni uyanmış belliydi. Bugs Bunny'li pijamaları , dağınık saçları ve boş boş bakan gözleri yeni uyandığını kanıtlıyordu. 1 dakika boyunca öylece bakıştık. Bana boş boş bakmaya devam ederken aklıma lavabo gelince ki onunda gelmiş çünkü sersemliği biraz gitmişti ama hala biraz sersemdi. Bu durumu kullanabilirim. Ona doğru koşarak omuzlarından itip odasına itekleyerek kapısını kapatıp kitledim. İçeriden güm diye ses gelince düştüğünü anladım ama yapacak bir şey yok hâlâ tepki vermediğine göre ne yaptığımı daha anlamamıştı. Kardeşim diye demiyorum tam bir sersem. Sekerek lavaboya ilerlerken arkadan bağırma sesleri tüm evi inletmişti bile "Lan popomu hissetmiyorum vicdansızın kızı bu popo için kızlar ölüyor be ölüyor. Ağağağ Müge Anlıyı arayın sanırım popomu kaybettim." Son söylediği cümleyle yerimde çakılı kaldım. Pardon o az önce esprimi yaptı? Kovboy filmlerindeki çekişmeli sahnede yavaşça arkasını dönen kovboy edasıyla arkamı döndüm ve sanki Tuna görebilecekmiş gibi 'ciddi misin sen' bakışları attım. Size Tuna'nın egosundan bahsetmiş miydim? sanırım yazar(!) onun için ayrı bir yazı yazmalı çünkü bu kitabın karakteri benim başlarım Tuna'ya! Saçlarımı savurarak lavaboda ki rutin işlerimi hallettim. Bu rutin işleri merak ettiniz mi siz? ben hep merak ederdim. Bu yüzden size rutin işlerimi söyleyeyim. El ve yüz yıkamak. Hadi ama rutin işlerin içine makyaj ekleyeceğimi düşünmediniz değil mi? Sabah sabah ne makyajı üşengecim ben. Okula 10 kat boyayla gelen kızları hiç anlamadım üşenmiyorlar mı bunlar? Sabah sabah onların üşenip üşenmemesini kendi kendime tartışmayacağım neden mi çünkü ona bile üşeniyorum. Aşağıdan annemin "Kahvaltı hazır! Tuna odanda tepinmeyi bırak ve in aşağı!" demesiyle Tuna'nın hala yerde tepindiğinin yeni farkına vardım. Lavabodan çıkıp odasındaki kilidi açtım işim bitmişti sonuçta, ne halt ederse etsin. Kilidi açmamla onunda kapıyı açması bir oldu. Yüzüme sinirle yaklaşıp bana cins cins baktıktan sonra " Hassiktir!" deyip altına yapmadan lavaboya paytak paytak koştu. Küfür ettiğinin yeni farkına varmamla olduğum yerde " Annee Tuna bana hassiktir dedii!" diye cırladım tabi ki ispiyonlayacaktım. Annemin aşağıdan "Tunaağğ!" diye cırlamasıyla sinsi gülüşüm ve zafer alkışları ses fonu kulaklarımda çınladı. Anne kız ne güzelde cırlarmışız biz. Merdivenleri seke seke indim. İlk defa bu merdivenleri seke seke inerken düşmediğim için saçma sapan hareketlerle dans ederken bu sefer halının kenarına takılarak hayvan gibi yüz üstü yere yapıştım. Arkamdan gelen kahkaha sesiyle arkamı döndüm. Merdiven sonunda Tuna eliyle karnını tutup kahkaha atarken hatta böğürürken merdivenlerden inen babam Tuna'nın kafasına yapıştırıp Tuna'nın yeri öpmesini sağladı. "Düzgün gülsene ne öyle hayvan gibi böğürüyorsun" diye söylenerek mutfağa geçti. Az önce bana hayvan gibi böğüren Tuna'ya bende hayvan gibi böğürerek karşılık verdim. Gerizekalı hâlâ yeri öpüyordu. Üzerinden geçip mutfağa ilerledim.Annem çayları doldururken bende yerime oturdum. Babam elinde gazetesiyle ilgilenirken Tuna da yerle olan ilişkisine son verip yerine oturdu. Babam çayını yudumlarken "Sınıftan çok dışarı çıkma" diye temkinde bulundu. Neden böyle bir şey dediğini anlamasam da üstelemedim. " Müdüründen haberlerini alıyorum o yüzden sözümü dinle" diye ekleyince merakıma yenik düşerek "Niye çıkmayayım ki?" dedim. Babam düşünür gibi oldu ama hemen toparlanıp "Hava serinledi" dedi. Haklıydı bu aralar çok rüzgar var eve zor geliyorum rüzgarın beni uçurmasından korkuyor annem nasıl olacaksa artık.
Tuna'nın poposundan daha büyük egosuyla kendini överek geçti kahvaltımız. Kahvaltımı yaptıktan sonra saate bakıp geciktiğimi görünce telaşlanıp hemen odama üstümü giymeye çıktım. Okulun formasıyla ve dizimin 4 parmak yukarısında biten okul eteğimi üzerime geçirdim. Üzerime de siyah hırkamı giydim. Belimin biraz yukarısında biten düz sarı saçlarımı gevşek at kuyruğu yapıp telefon ve çantamı alarak aşağı indim. "Anne ben çıkıyorum" diye anneme seslendikten sonra "Dikkatli git" yanıtını alıp ayakkabılarımı giyerek dışarı çıktım. Geç kalmıştım. Hızlı adımlarla 10 dakika da okula varmıştım. Tahmin ettiğim gibi spor hocası geç kalanları bir tarafa topluyordu. Sızabilme ihtimalim yüksek olduğundan öğrencilerin arasından geçtim.Kısa boylu olduğum için pek dikkat çekmiyordum. Tam başardım derken biri hırkamın şapkasından tutarak geriye sendelememi sağladı. Arkamı döndüğümde siyah tişörtlü bir karın kasıyla karşılaştım. Sanırım kastı çünkü yağ olamazdı. Kafamı yukarıya doğru kaldırınca spor hocası olan Hakan hoca 'seni sıçan' bakışları atıyordu. İçimde game over sesleri yükselirken pes etme Tuana başarabilirsin diye kendime gaz verdim. Tatlılığımdan faydalanmam lazımdı.Şirin şirin Hakan hocaya gülümserken "Hocam bende sizi arıyordum" diye ani bir çıkış yaptım. Hakan hoca tek kaşını kaldırıp 'neden' diye bir bakış atınca aklıma ilk geleni söylemeye karar verdim. "Müdür sizi çağırıyor" deyince içten içe kendime laf sayıyordum. 'Sırtında çanta ne ara içeri girdin de müdürü gördün de beni çağırdığını söylüyorsun' dese adam haklı olurdu cevap veremezdim. Hakan hoca tam bir şey diyecekken nöbetçi öğrenci yanımıza gelip "Hocam müdür sizi çağırıyor" deyince donup kaldım.İlk defa bir yalanım tutmuştu. Şuan karşımda Hakan hoca olmasa göbek atacaktım o derece. Hakan hoca bana dönüp bakınca bende yüzümdeki parlak gülümsemeyi hocaya gönderdim. " Tuana süt iç yoksa evde kalırsın." deyip okulun içine giderken arkada benin gibi geç kalan öğrenciler kıkırdamaya başladı. O sinirle onlara dönüp ' Olum götünüzü kurtardım ne bu tavırlar' bakışı atıp onlarda bana ' Allah razı olsun eyvallah' bakışı attılar artık nasıl oluyorsa. Hızlı adımlarla sınıfa doğru ilerlemeye başladım. 'Başlasın bugün ki okul eğlencesi vuhhuv'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pembe Okyanus
ChickLitPembeliğin içindeki belirsiz siyaha karşı koymaya çalışan Pembeliçe'nin hikayesi bu. Okumadan önce silahlarınızı kuşanın belirsiz siyaha gizli operasyon düzenliyoruz. Belkide işler gittiği gibi değildir. Kim bilir kendi kazdığımız kuyuya k...