Bu sabah yataktan heyecanla kalktım. Nedenini ben de bilmiyorum. Galiba yeni okulumdaki ilk günüm olduğu için. Apar topar kahvaltı yaptım. Annemden aldığım nasihatlerden sonra hızlıca okulun yolunu tuttum. İlk dersten geç kalmak olmazdı.
Sınıfa erken gelmeme rağmen bütün sıralar kapılmış. En arka sıraya oturdum. Bu sınıfa alışmakta zorluk çekebilirim. Kulaklığımı takıp müzik dinledim. Hoca geldi herkes ayağa kalktı. Demek hâlâ bu yaşta hoca gelince ayağa kalkıyor bunlar. Hoca dik dik bakarak yanıma geldi. Bir şeyler söylemeye çalıştı. Galiba sesi kısık. Sonra önümdeki çocuk yanıma geldi. Bi anda hoca konuşmaya başladı. Kulaklığım kulağımda kalmış. Demek dinlediğim şarkı o kadar iğrenç. Herkes bana ilk kez insan görmüş gibi bakıyor. Özellikle önümüzdeki sarışın çocuk. Kimseyi takmadım.
Özgeçmişim ile hocayı bilgilendirdikten sonra hoca yerine geçti. Bizi serbest bıraktı. Herkes yanıma üşüştü. İlk soru adın ne olmasını beklerken adımı biliyorlarmış. Ilk soru sevgilin var mı oldu. Yok dedim. O sarışın çocuğun yüzü güldü. Sonra hoca dışarıya çıktı. Yanım boştu boş kalacaktı. Kimseyle yan yana oturmayı sevmeyen bir yapım var. Yine Kulaklığımı taktım. Sarışın çocuk yanıma geldi. Bu sınıfta müzik dinlemek imkansız. Adını falan söyledi. Adı Berk miş. Benimle fazla konuşmaya fırsat bulamadan hoca sınıfa girdi.
Bugün ders işlenmeyecekmiş. O ne güzel. Bende çantamı aldığım gibi kendimi bu güvenlik açısından Topkapı Sarayı na benzeyen binadan uzaklaştırdım. Biraz deniz kıyısında Müzik dinlemeye ihtiyacım vardı. Hızlıca sahile gittim. Ohh muhteşem ikili : Ben ve Kulaklığım. Müzik zevkimin içine eden bir ses: 'naber Sude?' Kafami arkama çevirip bu kalın sesin sahibini buldum: Kuzenim Ahmet.
- Iyidir Ahmet senden?
- Çok kötüyüm Sude. Pelin ile ayrıldık.
- Hadi yaa. Nasıl oldu neden ayrıldınız?
- Aslında ben ayrılmak istedim. Çünkü en iyisi buydu. Bana ve aynı anda Mert'e de 'Aşkım' diyormuş. Ikimizi de parmağında oynatan o kızla hâlâ sevgili olamam. Hem beni senden bile kıskanır hale gelmişti.
- Haklısın. diyebildim sadece. Ama bi insan aldatıldığını anlayamaz mı? diye düşündüm. Enteresan.
Ahmet geride kalan bütün fotoğrafları sildi. Ona çok üzüldüm. Ben hiç kimseye 'sevgilim' dememiştim. Acaba Nasıl bi duygu? Bu sorularla evin yolunu tuttum. Zaten hava da kadarmıştı.
Eve gittim. Zile bastım bastım ama açan olmadı. Galiba toplantıya gittiler. Anahtarımı çantadan çıkartıp kapıyı açacakken kapı kendiliğinden açıldı. Açıl susam açıl. Anneannem bize gelmiş. Gören de 6 aylık hasret son buldu sanır. Çok sıkı sarıldı. Elini öptüm ama bi tepki görmedim($). Okulum hakkında anneannemi bilgilendirip onayını da alınca odama gittim.
Akşam yemeğine kadar müzik dinledim. Sonunda müzik dinleyebildim.
Akşam yemeğinde annemle atıştık.
- Bugün okula gitmemişin.
-Gittim anne.
- Gittiysen neden bana okuldan istihbarat geliyor?
- Anne ilk derse girdim. Sonra hoca yoklama alamayacağını söyledi. Bende daha sınıfta yeni olduğum ve de kimseyi tanımadığım için sahil kenarına gittim.
- Aferin kızım. Böyle daha ilk günden okuldan kaçarsan sene sonunu nasıl getireceksin?
- Bana Karışma anne ben 17 Yaşındayım.
- Annenle böyle konuşamazsın Sude.
- Konuşamazsam bende odama giderim. Sizinle atışamam.
- Defol.
Bu son sözün üzerine bu evde kalamam. Biraz hava almam gerekiyor. Montumu aldığım gibi dışarı çıktım.
Hava çok serindi. Hafif üşüDüm. Sahil kenarı daha serindi. Bi banka oturup denizi seyretmeye başladım. Etrafta kimse yoktu. Tam düşünmelik yer. Düşünmeye başladım. Ya yeni sınıfla iyi anlaşamazsam. Ya bu sınıf bana kopya vermezse. Ya yine sınıfta kalırsam. Ne olurdu?
Tüm bunları düşünürken gözlerim bir noktaya daldı. Arkadan bir el omzuma dokundu. Muhtemelen annemdi.
