18 KASIM 2008
Uğuldayan rüzgar sesleri eşliğinde tüm devriye oturuyorduk. Garip bir şekilde herşey çok sakindi. Etrafıma bakındım , herkes birşeylerle uğraşıyordu. Zaman geçirmeye çalışıyorlardı. Sonuçta evlere dağılmamıza 3 saat kalmıştı. Nişanlım Jeffrey'ye kaçamak bir bakış attım. O da bana döndü ve gülümsedi. Jeffrey ile bir dava vesilesiyle tanışmıştık. İlk görüşte aşk olduğunu söyleyebilirim. İlişkimiz çok güzeldi. Çok nadir tartışırdık. İlişkimizin dördüncü ayında nişanlanmıştık. Tanışmamıza vesile olan dava hiç çözülmese de bana Jeffrey'yi getirmişti. Tabi başladığım bir işi yarım bırakmak - daha doğrusu yarım bırakmak zorunda kalmak - beni epey bir rahatsız etmişti.; fakat hiç ilerlemeyen bir davaydı. Düşüncelerimi bir cesetin bulunduğu bilgisi bozdu. Haberi aldığım an içime bir kurt düştü. Yakın arkadaşım Dan'den üç gündür haber alamıyorduk. Telefonlarımı açmıyor , mesajlarıma bir türlü yanıt vermiyordu. Ve geçen her an endişem artıyordu çünkü Dan böyle şeyler yapmazdı. Ciddi birşey olduğunu düşünmeye başlamıştım. Ve gelen haber beni ürkütmüştü. Dan'in başına birşey gelmiş olabileceğinden ve cesedin onun cesedi olmasından korkuyordum. Hemen ceketimi giydim ve ekibin peşine takıldım. Tam ekip arabasına binerken Jeffrey beni durdurdu.
- Sen eve geçsen iyi olacak.
- Bende geleceğim.
- Yorulmuşsundur , zaten kaç gündür doğru düzgün uyumuyorsun. Eve git ve dinlen.
- Emin olmam lazım Jeffrey.
- Dan olduğunu mu düşünüyorsun ?
Bakışlarımla ona sert bir cevap verdim.
- Hiç sanmıyorum . Dan başının çaresine bakabilir. Ve sen bu endişe ile sadece kendini yıpratıyorsun.
- Haklısın muhtemelen canı birşeye sıkkındır ve konuşmak istemiyordur.
Jeffrey dediklerinde haklıydı.
- O halde ben eve geçiyorum. Bana haber ver. Birşey olursa Sarah'dan ara beni.
- Sarah izinde değil mi ?
- Hayır , izine çıkacağı ile alakalı birşey duymadım.
- Sarah yaklaşık beş gündür yok.
- Bu işte bir pislik var
Sarah bizim departmandaki iyi bir arkadaşımızdı. Ve Sarah'nın olmadığını anlamamış , fark etmemiştim.
- Sen eve geç , ben sana haber veririm.
Jeffrey'ye sarıldım ve yolun karşısından bir taksi durdurup eve geçtim.
Eve geldiğimde evde bir gariplik vardı. Kapıyı açarken anlamıştım. Kapı zorlanmamıştı. Ama kapının kilitlenme şeklinden belliydi. En son evden ben çıkmıştım ve kapıyı hep üç kere kitlerdim. Fakat kapı iki kere kilitlenmişti. Biri girmişti ve bu barizdi. Eve girdiğimde ışığı açmadım. Bunun yerine kapının yanında duran küçük el fenerini aldım ve yaktım. Her yeri güpegündüz aydınlatmasa da önümü görmeme yardımcı oluyordu. Eve gizlice giren her kimse hala içeride olabilirdi. Dikkatleri üzerime çekmek istemezdim , değil mi? Holde pek bir farklılık yoktu , feneri aşağıya tutunca parkedeki çamur izlerini gördüm. Bu havada , daha da doğrusu fırtınada hiç iz bırakmamış olmaları zaten imkansızdı. Ve artık eve girildiğine emindim. Evin içine daha da ilerlemeden aklıma Jeffrey'yi aramak geldi. Bu aptalca bir fikirdi. Zaten çok işi vardı. Bir cinayet işiyle uğraşıyordu. Cesetlerle ve benzerleriyle. Katillerle ve belkide bize çok yakın katillerle. Bu düşünce bile tüylerimi diken diken yapmaya yetmişti. Kendime korkaklığı kesmem gerektiğini hatırlattım ve salona doğru ilerledim. Salonda birkaç küçük yastık haricinde herşey yerli yerindeydi ve kesinlikle dokunulmamıştı. Mutfak , tuvalet ve misafir odasıda salonla aynı kaderi paylaşıyordu. Ama beni endişelendiren üst kattı. İşle alakalı herşeyin durduğu bir çalışma odası ve yatak odamızı da içinde barındıran üst kat... Merdivenleri yavaşça hiç ses çıkarmamaya çalışarak çıktım. Üst kat çok sessizdi. Eve giren her kimse çoktan işini halledip gitmişti. Ama yine de bu fikrime ışıkları açacak kadar güvenemedim ve yola küçük fenerle devam etmeye karar verdim. İlk önce beni korkutmayan odalara baktım. Tuvalet ve diğer misafir odası gibi. İkisi de temizdi. Kimse girmemişti. İçeri giren her kimse nereye gitmesi gerektiğini kesinlikle biliyordu. Şüphesiz girdiği her oda işine yarayabilecek odalardı. Çalışma odasına girdiğimde içim biraz rahatladı. Belki de eve kimse girmemişti. Belki de ben yanlış hatırlıyordum ya da benden sonra Jeffrey eve gelmişti. O rahatlıkla kendimi yatak odasına attım ve gördüğüm şeyin karşısında dehşete düştüm. Oda tamamen dağılmıştı. Bütün çekmeceler açılmış dolap kapakları açılmış , herşey öylece yere savrulmuştu. Bir anda bastıran şokla kapının yanındaki koltuğa bıraktım kendimi. O sırada telefonumun zil sesiyle irkildim. Bu Jeffreydi.
- A-Alo
- Amethyst...
- Jeffrey , sana söylemem gereken birşey var.
- Beni dinle... Panik yapma seni almaya bir ekip geliyor. Hemen büroya geçmelisin. Güvende değiliz.
- İyi de bende bununla alakalı birşey söyleyecektim. Beni dinle.
- Hayır bak... Cesedin kimliğini belirledik ve...
- Ve ne? Ceset kime ait Jeffrey?
- Sanırım Sarah'nın neden işe gelmediğini bulduk...
YOU ARE READING
Sessiz Günahkar
Mystery / ThrillerEnsendeki nefes ya bir katile aitse? Anladıktan sonra güvende misin? Peki ya hiç anlamazsan?