Ölümsüz

145 4 0
                                    

Soğuk elleri boynumu nazikçe okşuyor, ellerinin aksine sıcak ve yumuşak dudakları, soğuk ve çatlamış dudaklarımı alabildiğine ısıtıyordu.

Elleri boynumdan aşağı indi ve göğsünde hareketsiz duran ellerimin üzerinde durdu. Kaç dakikadır böyleydik bilmiyordum. Saatler, hatta günler geçmiş gibi geliyordu. Onunlayken, onun dudaklarini hissederken zaman kavramımı kaybediyordum.

Ne zaman böylesine yakınlaştık, ne oldu da ona bu kadar bağlandım, nasıl onunlayken bütün dünyayı unutur oldum? Sadece birkaç ay önce ondan ölesiye nefret ederken, nasıl tek bir bakışıyla bana dünyayı unutturur oldu?

Dudaklarını yavaşça çekti ve alnını alnıma yasladı. Nefesi yüzüme çarpıyor, kokusu beni benden alıyordu. Ellerini belime koydu ve beni kendine çekerek bedenlerimiz arasındaki mesafeyi sıfıra indirdi.

Her ne kadar beni korkutsa da, onunla olduğum her an ölümle burun buruna gelsem de, şu dakikaları hiçbir şeye değişmezdim. Gözleri gözlerimi bulup, oradan ruhuma indiğinde fısıldadı.

"Seninle olduğum her saniye, yaşadığım, yaşattığım bütün acıları unutuyorum. Dudaklarınla bana her şeyi öyle güzel unutturuyorsun, gözlerinle ruhumun derinliklerinde öylesine güzel ama bir o kadar da yakıcı izler bırakıyorsun ki... Her ne kadar imkansız olsa da, sence bu aşk olabilir mi?"

Bilmiyordum. Onunla ilgili hiçbir şeyde emin olamazdım. O tehlikeliydi ancak bir o kadar da saftı. Belirdiğinde gözlerinin alev alev yanmasını sağlayan öfkesinin yerini sadece birkaç saniyede durgun denizleri andıran sakinliği alabiliyordu. Şefkatli veya endişeli ifadesi, anında belirsizleşiyordu ve ben ne yapacağımı şaşırıyordum. Sertken bir anda saf bir aşığa dönüşüyor, benimle çocuklaşıyordu.

Onu anlayamıyordum ve asla anlayamayacağımın da farkına varmıştım artık. Ancak bildiğim ve onun da bilmesi gereken tek bir şey vardı.

O benimdi.

ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin