-"Hiç varolmamış olmalıydın! Seul'e ne bok yemeye geldin ki!?"
Yumuşak yüzüne karşın elindeki silahı tutuşu oldukça sertti.
-"Sen! benim acımın nedeni sensin! Bizi dolandırmaya çalışmamalıydın."
Korkuyla ona bakan sarışın kadın başını hızla iki yana salladı.
-" Ha-hayır hayır hayır hayır, ölmek istemiyorum b-ben özür dilerim yalvarıyorum *hıck* ölmek istemiyorum..."
Kadın sayıklıyor ve deli gibi titremeye devam ediyordu. Atak geçiriyor gibiydi. Luhan tek heceli güldükten sonra elindeki silahı temizledi ve yerde bağlı kadının başına doğrulttu.
-"Yeraltı dünyasına hiç bulaşmamalıydın. Dolandırmaya çalıştığın kişilerden birinin yeraltı dünyasının en güçlü silah tüccarlarından biri olacağını bilemezdin değil mi Elizabet. Üstelik o adamın benim gibi bağlantıları olduğunu."
Elindeki silahı kadının saçlarına sürtmeye devam etti.
-"Bugüne kadar mahvettiğin her yaşamın intikamı bu. Dünyaya 'sayanora' de sürtük."
Silahın tetiğini tam çekecekken kapı gürültüyle açıldı. Luhan gelenin Sehun olduğunu gördüğünde yüzünü ukala bir sırıtış kapladı. Sehun bir yerdeki kadına bir de kadının başına tuttuğu silahla kendine sırıtan melek yüzlü şeytana baktı.-Sehun ona böyle söylüyordu-
Luhan namlunun ucunu kadının başına dayadı ve sinirle:
-"Beni engellemeye çalışma ve tek bir lanet adım dahi atma! Tetiği çekerim!"
Sehun önce nefesini düzene soktu. Lanet merdivenleri çıkarken nefes nefese kalmıştı. Hızla silahını Luhan'a doğrulttu.
-"Hemen silahını bırak Luhan yoksa seni vuracağım!"
İnsanın itaat etmesini sağlayacak güçlü bir sesi vardı. Üstelik hafif peltek olması Luhan'ın çok hoşuna gidiyordu.- Bazen sırf Sehun'u yeniden görüp onunla uğraşabilmek için bile adam öldürdüğü oluyordu.- Luhan normalde onun sesine hayranlık bile duyabilirdi ama biliyorduya şu an ortam müsait değildi.
Luhan alay edercesine güldü :
-"Demek bu sürtükle birlikte öleceğim...Seni öldürdükten hemen sonra bende peşinden geleceğim Elizabet!"
Delicesine bir kahkaha attı:
-"Cehennemde bile peşinde olacağım! Benden öldükten sonra bile kurtulamıyorsun!"
Kadın korkuyla "Hayır hayır hayır olmaz peşimden gelme pe-peşimden gelme..." diye sayıklıyordu. Sehun kadının akıl sağlığını yitirdiğine yemin edebilirdi. Luhan bu kadına ne yapmıştı böyle.
-"Onun peşinden gitmemi istemiyor duyuyor musun Sehun?!"
Sehun Luhan'a sinirden belli olan anlındaki damarla bakıyor. Dişlerini kırarcasına sıkıyordu.
-"Ahh Sehun-ah görüyorsun öldükten sonra peşinde olmamı istemiyor ama sen yinede beni öldüreceğini söylüyorsun tch tch."
Luhan hala dalga geçiyordu. Üstelik namlunun ucuyla kadının başını dürtüp duruyordu. Sehun :
-"Kes şunu Luhan!" derken bir adım atıyordu ki Luhan tetiği çekiyormuş gibi yapınca hemen geri indirdi.
-"Lanet olsun Luhan ölümün benim elimden olacak!"
Luhan umursamazca güldü :
-"Senin elinden olacaksa zevkle ölürüm Sehunie" Luhan aegyo yaparak söylediğinde Sehun içinde tuhaf bir kıpırtı hissetti ama umursamamaya çalıştı. Biraz daha sabretmeli ve diğerleri gelene kadar Luhan'ı oyalamalıydı. Geyiği bu sefer avlayacaktı.
-"Bak Luhan neden sadece o silahı bırakıp teslim olmuyorsun?" Luhan bu klişe laflar karşısında göz devirdi.
-"Beni dinle Luhan; teslim ol, karakola gel ve bize neden bu kadını öldürmeye çalıştığını ve öncekileri de neden öldürdüğünü anlat. Teslim olduğun ve polise yardım ettiğin için cezan hafifler."
Luhan derin bir nefes alıp yanaklarını şişirdi. Sehun'un gözüne oldukça komik ve sevimli görünmüştü. Sehun hızla aklında ki düşünceleri geri gönderdi.
-"Aishh Sehun söyleyecek başka bir şey bulamadın mı?"
Sehun ona anlamamış bakışlarını yollarken devam etti Luhan :
-"Beni oyalamaya çalıştığını fark etmediğimi düşünmedin umarım.Bir kaç dakika içinde adamların içeri dalacak hatta bir kaçı şu an bu odayı dinliyor."
Sehun şaşkınca gözlerini açtı ve saatine baktı. Hayır diğerlerinin gelmesi bu kadar hızlı mıydı?
-"Daha kendi adamlarını bile tamamen tanımıyorsun.Rahatlıkla söyleyebilirim ki Chanyeol şu an pencerenin altında. "
Luhan o kadar kendinden emin konuşuyordu ki Sehun'un içine şüphe düşmüştü. Adamları gelmiş ve onun işaretini bekliyor olabilirler miydi?
-"Chanyeol?"
Luhan gözlerini devirdi:
-" Uzun boy, iri gözler, kepçe kulaklar yeterli oldu mu?"
Sehun sinirle tısladı:
-"Biliyorum!" Hayır Luhan fiziksel özelliklerinden bahsedene kadar tam olarak hatırlayamamıştı.
-"Bu arada Baekhyun'a göreve çıkmadan önce saçlarını taramasını söyle." dedikten sonra başıyla merdiven boşluğundan görülen havalanmış ve minnacıkta olsa görülen saçları işaret etti. Sehun başını çevirip Luhan'ın işaret ettiği yere baktığında gerçekten Baekhyun'un havalanmış bir kaç tel saçını gördü.
'Lanet olsun nasıl böyle incecik bir ayrıntıyı bile görebilir!?' diye iç geçirdi Sehun.
Sehun'u istediği kıvama getirdiğini fark eden Luhan hızla tetiği çekti. Ortalık kan gölüne dönmüştü. Sehun patlayan silah sesiyle arkasına döndüğünde kanlar içindeki kadını, etrafa dağılmış olan kadının beyninin parçalarını ve ona gülümseyen pencerenin önündeki Luhan'ı gördü.
Luhan ona göz kırptı ve gerçekten pencerenin altındaki cam silmek için olan makinenin üzerinde olan Chanyeol'un omzuna basıp karşıda ki vinçten sarkan uzun halatlara atladı. Bir sirk gösterisiymişcesine ipte sallandı ve karşısındaki binanın çatısına ulaştığında halatı bırakıp havada zevkine bir kaç takla atarak çatıya indi.
Karşıda ki pencerede şaşkınca ona bakan Chanyeol, Sehun ve odaya dalmış onu izleyen polislere göz kırptı ve hızla çatıdan çatıya atlayarak ilerledi.
Diğerleri çoktan onun peşine düşmüşlerdi ama Luhan çoktan gözden kaybolmuştu.
Sehun ise hala kanlı otel penceresinde Luhan'ın kayboluşunu izliyordu...
(Eee nasıl buldunuz? Lütfen bolca yorum yapın. Her şey yeni başlıyor ! )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şah Mat
RandomBirinin hayatı pahasına koruması gereken kişi, diğerinin hayatı pahasına öldürmesi gereken kişiydi. ... Bir polis ve bir katil birlikte olabilirler mi? Aşk bunun üstesinden gelebilecek kadar güçlü mü? Merak ediyorsanız sizde bu hikayede bana katılın...