"Sen,
Yüzüne sürgün olduğum kadın."13 Mayıs 2016
JejuSaatin kaç olduğundan habersiz bir şekilde yatıyordum çarşafı dağılmış yatağımda. Hava kararmaya yüz tutmuş, yeni bir gün batımının amansız gün ışığı halkaları, rüzgar sayesinde havalanıp duran perdelerin arasından yüzüme doluyordu. Tek kişilik odam, birden fazla gölgenin esiri olmuş gibi boğuyordu beni. Bu yüzden sabahtan beri açıktı odamın camı. İçerideki oksijen dağıldıkça, değiştikçe ve bir yenisine yerini bıraktıkça nefesim tıkanıyordu sanki. İçimde ayrıştıramadığım sıkıntılar vardı.
Dün geceki yaşadığım olaylar silsilesinden sonra, sabah garip bir şekilde erken kalkmıştım. Tamam, çok fazla alkol almamıştım elbette. Fakat neredeyse bir arabaya tosluyor oluşum ve gece yarısından daha fazla bir vakte kadar barda kaldığım gerçeğini değiştirmiyordu bu. Üstelik ben, uykuma düşkün birisiydim. Kolay kolay kendiliğinden erken kalkabilecek bir yapım yoktu. Bu yüzden garipti birtakım şeyler. Kendimle ilgili anlamdıramadığım şeyler garipti. Düşüncelerim bu şekilde zihnimde kayıp giderken kapım bugün üçüncü kez tıklatıldı, aynı kişi tarafından. Eun Ha tıpkı sabah kahvaltısı saatinde ve öğleden sonra yaptığı gibi seslendi bana.
"Soo Jung, kapıyı açmayacak mısın cidden? Yine mi? Pekala, kapıyı açma ama en azından bana cevap ver. Neden böyle yapıyorsun? Seni incitecek bir şey mi yaptım?" Derin bir iç çekiş eşliğinde benden bir cevap bekleyen Eun Ha kapımın önünden gitmeden önce mırıldandım duymasını umarak. Çünkü sesimin ona kadar ulaşacağından emin değildim.
"Hayır." Halsizliğim daha da gün yüzüne çıkıp kendini bana göstermeye yeminliymişcesine sarstı bedenimi. Nefes almakta zorlandığımı hissetmeye başladığım an kapının önü yine sessizliğe bürünmüştü. Ya da ben öyle hissedecek kadar bitkindim. Yerimden neden kalkamadığımı, göz kapaklarımın neden istemsizce kapandığını veya ellerimin neden uyuşmaya başladığını bilmiyordum. Tüm vücudum karınca istilasına uğramış gibiyken çareyi gözlerimi yummakta buldum. Derin soluklarım kesik kesik çıktı ağzımdan. Her an uykuya dalacak gibiydim. Belki de böylesi daha iyiydi, uyursam her şey çözülebilirdi.
*
"Ondan saatlerdir haber alamıyorum. Telefonu içeride çalıyor duyuyorum fakat açan yok. Odasından çıkarken de görmemişler."
Gözlerimi yeniden araladığımda rahatsız edici bir ıslaklık tüm yüzümü kaplamıştı. Hareket etmeyi denediğimde bunu tüm vücudumda hissettiğimi anladım. Doğrulmaya çalıştığımda göğüs kafesime saplanan ani bir sancıyla acı bir inleme döküldü boğazımdan. Tüm gün konuşmamanın vermiş olduğu etken ile birlikte çatallanan sesim boğazımı acıtmıştı. Ayrıca gözlerimin etrafı yanıyor gibi hissediyordum. Tanrım, bana ne oluyordu böyle?
"Bunu yapmam gerektiğine emin misiniz?" Eun Ha'nın sesi kulağımda uğuldarken ona seslenmeye çalıştım. Fakat yapabildiğim yalnızca kuruyan dudaklarımı aralamak olmuştu.
"Tamam bekliyorum." Yeniden derin bir sessizlik kapladı her yanı, ben ise gözlerimi yeniden yumdum.
*
"Aman tanrım, Soo Jung!" Bağırarak adımı seslenen ince bir ses yüzünden irkildim. Fakat bunun çok büyük bir irkilme olduğunu sanmıyordum çünkü şu an gözlerimi bile aralamam mümkün değildi. Yüzüme dokunan soğuk ellerle boğazımdan kısık bir inleme döküldü. Bunu duyup duymadığıma bile emin değildim. Kulaklarım uğulduyor, parmak uçlarım karıncalanıyordu.
"Soo Jung, ne oldu sana böyle? Aç gözlerini, Soo Jung." Yanaklarımı dürten eller kısa süre içerisinde kayboldu ve içeri sert bir çift adım sesi doldu. Fakat bu adımlar bana sanki odanın ortasında bomba patlıyormuş gibi hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
azalea ¦ jeon jungkook
Fanfiction"Her gün unutmak için yemin ettiğin birisinin kapına bıraktığı açelyaları kabul etmek, unutmak adına yapılabilecek en sadakatsiz davranış oysa." 05.06.17/15.10.17