"Bu, bu Jasper!" diye bağırdı Bellamy, elindeki silahı yere atıp Jasper'a doğru koştu.
Jasper gözleri kapalı bir şekilde ağaca bağlanmış öylece duruyordu. Bellamy'nin Octavia için kurduğu ekip Jasper'ı bulmuştu.
Şaşırtıcı bir biçimde, o yaşıyordu. Ve acıyla haykırmaktaydı.Miller, Bellamy ve Monty Jasper'ı olduğu yerden indirdi.
"Lanet olsun!" diye bağırdı Miller. Yarasından kanlar göbeğine doğru akmıştı ve canının yandığı çok belliydi.
"Sessiz ol, Nate." dedi Bellamy ve Jasper'ı sarsmamaya özen göstererek yanlarına aldıkları çadırın bez kısmına yerleştirdiler."Siz Jasper'ı eve götürün. Ben Octavia'yı bulacağım." dedi ve eliyle gözlerini ovuşturdu.
Acı gözlerinden okunuyordu. Bitmişti. Octavia için cehenneme, Dünya'ya inmişti.
Benim kardeşim, benim sorumluluğum.
Octavia'ya bir keresinde, "Benim hayatım senin doğduğun gün bitti," demişti. Bu doğruydu. O ana kadar başına buyruk bir serseri olan Bellamy o an ölmüştü. Yerine korumacı ve lider ruhlu bir abi gelmişti. Aslında Bellamy'nin yeni hayatı Octavia'nın doğduğu gün başlamıştı."Ben seninle geleceğim!" dedi kalabalık içinden bir ses.
Clarke.
Bellamy'nin aldığı nefes boğazına takıldı, Clarke'a döndü."Hayır, Clarke. Jasper'ın sana ihtiyacı var!" dedi.
Clarke bir şey söyleyecek gibi oldu ama söylemedi.
"Peki, Bellamy." dedi ve kalabalıktan çıkıp onun yanına geldi.
"Kendine dikkat et, yeniden görüşebilmek dileğiyle," dedi, kampa doğru ilerlemeye başladı. Grup Clarke'ın dediklerini tekrarlarken, Bellamy bir nebze rahatlamıştı.
Dünya'ya son yolculuğumuza kadar,
Yeniden görüşebilmek dileğiyle.
-
Octavia gözlerini karanlık ve soğuk bir yerde açtı.
Bir mağara.
Yerinden doğrulmaya çalışırken bacağının hareket edemeyecek kadar acıdığını hissetti.
"Ne oldu bana?" diye düşündü. En son gördüğü ışıl ışıl kelebeklerin ormanındaydı.
Ayağı kaymıştı ve düşmüştü.
"Dünyalılar!" diye fısıldadı.Ayağa kalkmaya çalıştı. Ellerini zemine koydu ve bacaklarını kaldırmaya çalıştı, olmuyordu.
Zemindeki taşlar elini acıtana kadar denedi. Ayağını her oynattığında tüm vücuduna iğneler batıyor gibiydi.
Sonunda pes edip kendini bıraktı. Elleriyle etrafı yoklamaya başladı, ki bu elleri zincirliyken biraz zordu.
Etrafa bakınmaya başladı bu kez. Pek bir şey görünmüyordu ve korkmaya başlamıştı.-
"Octavia! Bu onun kanı mı?" diye fısıldadı, Bellamy. Daha çok bağırmak istiyordu ama öyle yaparsa Dünyalılar'a kendini açık ederdi ve bunu istemiyordu. Çığlığını içinde tuttu.Bellamy bir yokuşun altındaki ağaç dalındaki kan izine bir süre baktıktan sonra ağacın dallarını kenara ittirip aradından geçti.
Bu bir mağara mıydı?
Bu kez, "Octavia!" diye bağırdı. "Bu ucubeler seni nereye götürmüş olursa olsun seni bulacağım!"
Bununla birlikte bağırdığı gibi ağaçlar hareket etmeye başladı, Bellamy rüzgardan olmadığına emindi.
Bellamy dudağını dişleyip silahına elini götürdü. Bu sırada ağaçtan atlayan yüzü kapalı bir Dünyalı elindeki mızrağı Bellamy'e savurdu. Aynı anda 3 ok da Bellamy'i nişan aldı.
Bellamy silahını çıkarıp etrafa ateş ederken bir okun ayağını sıyırıp geçtiğini hissetti. O okların zehirli olduğundan emindi.
Bellamy gerisin geri kaçmaya çalışırken tek düşündüğü Octavia'ydı. Bu insanlar, ki insan olduklarına bir kanıt yoktu, ona ne yapmışlardı kim bilir?Bellamy kaçarken arkaya doğru bir iki el ateş de ediyordu. Ama Dünyalılardan birini dahi vuramamıştı henüz. Çok fazlalardı ve ağaçları kullanarak kendilerini koruyorlardı.
Bellamy kendini korumak için kaçarken o sırada uğultulu bir ses duydu, bir uyarı borozanı.
Dünyalılar böyle iletişim mi kuruyorlardı?Bellamy kaçmayı sürdürürken arkasından onu kovalayan okların kesildiğini hissetti.
Cesaretini toplayıp var gücüyle koştu, koştu...En sonunda akciğerlerinin göğüs kafesinden sıyrılıp patlayacağını hissettiği an durdu. Dizlerini tutarak çöktü.
Gitmişlerdi.
O ses de neydi?Bellamy nefesini kontrol altına almaya çalışırken eliyle alnındaki teri sildi.
Alt dudağını ısırıp yerden kalktı. Mücadelesi kardeşini bulana dek sürecekti.
Benim kardeşim benim sorunluluğum.
"Lütfen yapma! Bağlama beni, lütfen. Hey, yapma!"
Bellamy çığlık tarzında sesler duyunca yerinden ok gibi yerinden fırlayıp sesin geldiği yönü bulmaya çalıştı. Etrafına delicesine bakarken sesin ağaçlar altına gizlenmiş bir mağaradan geldiğini anladı.
Ses çıkarmamaya özen göstererek ağaçların altına girdi ve mağaraya doğru ilerledi.
Zincir seslerini, Octavia'nın çığlıklarını duyunca doğru yöne ilerlediğini anladı.
Parmak ucunda ilerlerken içinde dışarı çıkmaya çalışan bir canavar varmış gibi hissediyordu.
Kardeşini tehlikeye atamazdı, bu yüzden canavar içeride kalmalıydı.Mağaranın içine girdikten birkaç saniye sonra Octavia'yı görmüştü. Dudağının kenarındaki kan ile zincirlerden kurtulmaya çalışırken Dünyalı bir adam kılıcını ısıtıyordu.
Bellamy Octavia'nın yanağından süzülen kanı gördüğünde, içinden çıkmaya çalışan canavara dönüşmüştü.Cebinden çıkardığı tabancayı dünyalıya doğrulttu.
Hiç düşünmeden tetiği çekeceği an, "Bellamy!" diye haykıran biri onu durdurdu.Clarke?
Arkasına dönüp bakmasıyla yüzüne yediği yumruk bir olmuştu.
Dikkati dağılmıştı.Dünyalı Bellamy'nin dikkatinin dağılmasını bekleyerek iyi bir hamle yapmıştı ama Bellamy'nin arkasından gelen yardım timini hesap edememiş olmalıydı.
Bellamy yere düşerken gözleri kararıyor, bedeni uyuşuyordu.
Hayır hayır hayır."Octavia..."
-
"Zehirlisin, biliyor musun? Sana bağımlıyım."
-
"Octavia!" diye bağırarak uyandı, Bellamy. Gördüğü rüyanın gerçek olmamasını diliyordu.
"Şşş. Sakin ol, Bellamy. O güvende." dedi, Clarke. Kendi yaptıkları sedyede uzandığını fark etti. Baş ucunda Clarke vardı ve Bellamy'nin avucunu okşuyordu.
Bellamy'nin gözleri ellerine kaydı, Clarke'ın ellerinin üstünde olan ellerine.
Hafifçe öksürdü ve doğruldu."Octavia, ne oldu ona?" dedi kafasındaki düşüncelerden kurtulmak için.
"Onu kurtardık, merak etme. " dedi ve ellerini çekti, Clarke.
"Peki ya... Şu Dünyalı? Öldü mü?" dedi. İçindeki acımasız bir taraf öldüğünü duymak istiyordu.
"Tam olarak değil... O, tutsak. Bizim tutsağımız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SURVIVAL NEVER ENDS - The 100
Fanfiction"Hayatta kal, Clarke." "Hayatta kalacağım." - Clarke kıyafetini kirletmemeye özen göstererek kusan bir kızın yanından geçti ve kapıyı açmaya çalışan uzun boylu ve siyah kıvırcık saçları olan bir erkeğin yanına gitti. Üstünde nöbetçi kıyafetleri vard...