Multimedia: Esin Aktaş
★★★
Evde yalnızken banyo yapmayı her zaman sevmişimdir. İşin aslı evde yalnız kalmayı sevmişimdir. Yaptıklarımı içinden veya dışından eleştirecek, yorum yapacak, banyodayken çık artık diye sitem edecek kimsenin olmamasını kendimi bildim bileli sevmişimdir.
Huzur içinde yaptığım uzun bir banyonun ardından vücuduma bir havlu sarıp saçlarımdaki suyu yerlere sıka sıka alt kattaki mutfağa indim. Dolaptaki süt şişesini direk kafama dikerken evin bahçesinden bir patırtı sesi geldi. İçtiğim sütü dolaba geri koyup seslere kulak kesildim.
Sesler kısa bir süre sonra sona erdi. Büyük ihtimalle kedi veya köpektir diyerek sesleri kulak arkası ettim.
Saçlarımın suyunu biraz daha sıkarken bu sefer de inleme sesleri gelmeye başladı. Olduğum yerde kaskatı kesildim. Bu kesinlikle bir hayvan değildi.
Koşar adımlarla odama gidip elime ilk geçen şeyleri üzerime geçirdim. Üstüme portmantodan mavi kapüşonlu hırkamı giydim. Cebime de anahtarlığımı atıp alelacele dışarı çıktım.
Yılın son ayına gireli çok olmamıştı; hava soğuktu. Saçlarımın ıslaklığı bu serin havada beni daha fazla üşütmekten başka bir işe yaramıyordu.
Kapüşonumu kafama geçirip evin önündeki basamakları indim, görünürde kimse yoktu. Sesler, tahminimce arka bahçeden geliyordu.
Arka bahçeye doğru yürürken, soğuk bir rüzgar esti. İrkilerek kollarımı kendime doladım. Keşke daha kalın bir şeyler giyseydim.
Arka bahçeye ulaşamadan evimizin yanında ki ağacın altında Kayra ve Eren'i gördüm. Eren, yerde oturuyordu, dizlerini kırmış, ellerini yere koymuştu. Sarı saçları dağılmış, yüzü acıyla buruşmuştu.
Eren'in yanına diz çöken Kayra'nın, ne yapacağını şaşırmış bir hali vardı. Endişeyle Eren'e bakıyor, bir yandan da hızlı hızlı bir şeyler söylüyordu.
Beni fark ettiklerinde aramızdaki bir kaç metreyide koşar adım kapattım.
"Eren! Noldu, iyi misin?"
"Düştüm." Dedi kısaca.
Sesini düz tutmaya çalışsa da acı çektiği ortadaydı. Basit bir düşüş olmadığı belliydi. Tam onları soru yağmuruna tutmak için ağzımı açmıştım ki soğuk bir rüzgar daha esti.
Kayra, montunu çıkarmaya yeltenirken elimle onu durdurdum. Ne de olsa uzun kalmayacaktık.
"Neyse, içeride konuşuruz. Yürüyebilecek misin?"
Eren, başını aşağı yukarı salladı. Kayra ve benim yardımımla ayağa kalktı. Kayra, başta Eren'in kolunu omzunu almak istese de Eren izin vermedi.
"İyiyim, merak etmeyin."
Kayra ve Eren'in bir iki adım önünden yürüyüp onlardan önce evin kapısına ulaştım. Elim ayağıma dolaştığından kapıyı açmam biraz zaman aldı.
İçeri girince, Kayra kendi montunu ve atkısını çıkarıp portmantoya astı. Nasıl olsa ikiside evin yabancısı değildi, çocukluk arkadaşlarımdı. Ben de Eren'in montunu çıkarmasına yardım ettikten sonra portmantoya asmadan önce inceledim; montun sırt kısmında orta boyda bir yırtık vardı ve yer yer zedelenmişti.
"Biz, salona geçiyoruz, Esin."
Kayra ve Eren onayımı beklemeden salona gitmeye başladılar. Ben de üst kattan ilk yardım çantasını alıp yanlarına gittim.