Esen serin rüzgâr, yüzünü yalıyordu. Bacaklarını astronomi kulesinden sarkıtmış dolunaya birkaç evre kalmış ayı izliyordu. Nefretin ciğerlerini doldurmasına izin verdi. Hastaydı. Yorgundu. Mutsuzdu. Yalnızdı... Hayat ondan sevdiklerini almakta hiç sorun yaşamamıştı. James, Lily, Sirius, Peter'in ihaneti. Hepsi gitmişti. Ne kalmıştı elinde. Hiç... Sadece hiçbir zaman onun olmayacak birisi kalmıştı. Kimim ben diye düşündü Remus John Lupin. Ben kimim? Neden buradayım? Neden yalnızım? Neden bende ölmedim!
Hayat, birçoğu için anlamsız düzenlemeler yapmaktan hiçbir zaman çekinmemişti. Remus bunu istemiyordu. Sakin ve mutlu bir hayat istiyordu. Arkadaşlarının yaşadığı yanında olduğu ihanet etmediği bir hayat istiyordu. Hayalini kurmasının bile yasak sayılabilecek adamla olmak istiyordu.
Neden?
Haykırmak istiyordu. Neden ben diye.
Bu gün cadılar bayramıydı.
Bu gün 31Ekim'di.
Bu gün diğer büyücülerin diğer muggellerin kutlama yaptığı gündü.
Bu gün Remus John Lupin'in yas günüydü.
Hayatınız başkalarının eğlendiği bir günde kararsaydı ne hissederdiniz? Aptal partilere katılıp, aptal kıyafetler giyinip aptal şekerler yiyebilir miydiniz? Oysa ne çok severdi Remus'da şekerleri kıyafetleri eğlenceleri. En son ne zaman güldüğünü hatırlamıyordu. Yalnızdı. Yalnızken gülümsemek anlamsızdı. Amaçsızdı. Nedensizdi. Yalnızken en iyisi üzülmekti. Sadece üzülüyordu. Arkadaşları yanında olsa ne yapardı? Yine eskisi gibi gülüp eğlenebilirler miydi? Sirius'un aptal şakalarını çekecekler miydi? James'ın Lily ile olan tatlı kavgaları peki? Oldu olası onların arasında ki ilişkiyi kıskanmıştı. Hayır, buna kıskanmak denilemez. İmrenmişti. Evet, bu daha doğru, imrenmişti. O da onlarınki gibi bir evlilik isterdi. Kim istemezdi ki mutlu bir yuva, sağlıklı bir evlat. Fakat şimdi imrenecek kimsesi yoktu. Hayat yine adil davranmamıştı. Daha 7 yaşındayken başlamıştı onun hayat ile mücadelesi. Tam bitti tam atlatıyorum derken bu seferde elinde olan arkadaşlarını almıştı. Adil değildi bu. İğrençti. Peki ya onu hiç sevmeyecek olan bir adama aşık olması? Bu da hayatın oyunlarındandı değil mi? Yine acı, yine hüzün... Remus John Lupin'in hayatının özeti bu idi.
Saat gittikçe ilerliyordu. Sesini duyduğu ayak seslerine dönüp baktı.
Kimdi bu?
Burada ne işi vardı?
Bu saatte herkes akşam yemeğinde olmalıydı?
Ses giderek yaklaşmıştı. Sesin sahibini görünce kalbinin teklemesine izin verdi Remus.
Gelen Severus Snape'di.
-"Se.severus."Diye geveledi Remus.
-"Görünen o ki gizli yerimi bu gün sen işgal etmişsin."
-"Buranın sana ait olduğunu bilmiyordum."
Snape, gözlerini devirdi ve pejmürde adamın yanına oturdu.
-"Burası benim değil. Sadece ben hep burada vakit geçirdiğim için birileri buraya uğramayı akıllarından bile geçirmiyor."
Remus, gülümsedi.
-"Her zaman ki Severus."
Snape homurdandı.
-"Bu saatte yemekte olman gerekmez mi?"
-"Bu gün iştahım yok."
-"Seni buraya getiren ne?"
Remus, gözlerini kıstı. Bu soruların amacı neydi şimdi.
YOU ARE READING
I love you more than myself
FanfictionYıllarca beklenilmiş hayaller ve biriktirilmiş üzüntüler.