Bölüm 1 (Beast/Highlight Junseob fanfic)

1.9K 57 17
                                    

Bu BL (Boys Love) içerikli bir hikayedir. Eski hesaplarımı karıştırırken bu hesabın şifresini hatırladım, orijinal hikâyeye rework yapacağım bu nedenle. Buralarda kimse kaldı mı bilmiyorum ancak iyi okumalar...

Alarm sesinin rahatsız edici derecede yüksek çınlaması bütün odayı doldurduğunda, Junhyung rüyasında da bir süredir aynı sesleri tekrar eden şekilde duyabiliyordu. Çatılan kaşları bu durumdan ne kadar rahatsız olduğunu belli eder durumdaydı, ancak kendini zorlayarak da olsa nihayet yanında oldukça çekici bir kadının uzandığı rüyasından uyanabilmişti. Lise öğrencisiydi ve böyle rüyaları daha sık şekilde görür olmuştu son zamanlarda, yine de uyanmak istemiyordu. Uyanırsa okula gitmek zorunda kalacaktı, bu yüzden gözlerini aralarken homurdanmaktan alamamıştı kendini. Henüz etrafı net bir şekilde görebildiği söylenemezdi ancak el yordamıyla alarm sesini takip ederek telefonu bulmuş ardından bunu her gün tekrarladığından başarıyla kapatmıştı. Huzurlu sessizlik tekrar odaya hâkim olduğunda derin bir nefes alarak koluyla gözlerini kapatırken tek amacı gözlerini rahatsız eden güneş ışıklarını engellemekti. Bu şekilde biraz daha uzanırsa tekrar uyuyakalacağını biliyordu bu yüzden birkaç saat sonra bu işkencenin biteceğini kendine hatırlatarak yataktan kalkmış ardından okul üniformasını giyerek saçlarının biraz dağınık olmasını umursamaksızın evden çıkmıştı. Annesi arkasından kahvaltı için bağırsa dahi sabahları yemek yiyemediği için onu görmezden gelmişti yine, bazen bu sorumsuz tavırları için pişmanlık hissediyordu ancak tekrarlamaktan da alamıyordu kendini.

Yakın mesafedeki okula ulaştığında Hyunseung çoktan onun sırasını işgal etmiş, kulaklarına taktığı kulaklıkla beraber hararetli bir şekilde yeni bağımlılığı olan oyunu oynamaya devam ediyordu. Göz devirmekten kendini alamadığında artık bundan çok sıkıldığı için Hyunseung'un sıraya doğru uzattığı bacaklarını sertçe iterek masaya kendi çantasını bırakmıştı ancak Hyunseung sinirlenmek yerine keyifle sırıtıyordu.

"Junhyung-ah, davranışlarına dikkat et. Zorba mısın sen?"

Jun ona takılan arkadaşına ters bakışlar atsa da kafasına vurmuş ardından arkasından hafifçe eğilerek ekrandaki oyuna bakmıştı.

"Zorba olsaydım fark ederdin Seung-ah. Ayrıca bu ne böyle? Sabahtan akşama kadar bu oyunu oynuyorsun ama skorların berbat halde. Şunu buraya getir."

Mırıldandığı esnada parmakları oyunu düzeltmek için ekrana uzanmıştı.

"Oha, harbiden lan. Hiç aklıma gelmemişti. Bu arada sınıfa yeni bir çocuk geliyormuş, keşke güzel bir kız olsaydı ya. Bizim sınıftakilerden çoktan friendzone yedim."

Onun arkasından oynadığı oyunu düzeltmeye devam ederken bir yandan da mırıltısını dinliyordu Junhyung. Friendzone kısmı istemsizce kahkaha atmasına neden olduğunda hafifçe doğrulmuş ardından omzunu kalkması için iterek mırıldanmıştı.

"Bu salaklığınla kim gelse fark etmez aynı tavrı yersin sen. Kalk sıramdan, ders başlayacak."

~

Kapının diğer ucuna henüz yeni ulaşan çocuk önce parmak ucunda yükselmiş ardından içeriye kısa bir bakış atmıştı sınıfa aşinalık hissetmek adına. Bu esnada sınıf kapılarındaki pencerelerin neden bu kadar yukarıda olduğunu düşünmekten kendini alamamıştı, sonuçta yalnızca lise öğrencisiydiler. Bu kadar uzun olan herhangi biri var mıydı aralarında? Elbette o çok kısa değildi, dünya fazla uzundu. İçinde yaşadığı kısa tartışma esnasında parmak uçlarının terlediğini hissedebiliyordu, bu kadar gerilmesi normal değildi. İçeriye girdiğinde bu durumun kolayca üstesinden gelebileceğine inanıyordu ama şu an hâkim olan bilinmezlik delirticiydi, üstelik bakışların onun üzerinde olmasından çok hoşlandığı da söylenemezdi. Daha fazla burada zaman kaybetmenin iyi bir fikir olmadığına karar verdiğinde usulca kapı kolunu indirirken, bakışlar tıpkı tahmin ettiği gibi ona çevrilmişti ancak gerginliğini yansıtmamak konusunda oldukça iyi olduğundan dudaklarının üzerine minik bir gülüş dahi yerleştirmişti. Tahtanın yakınlarında ayakta duran öğretmen 30'larının ortasında güzel bir kadındı. Sevecen bir tavırla onu ortaya gelmesi için teşvik ettiğinde, birkaç adım sonrasında herkesin karşısında dikilirken bulmuştu kendini.

"Merhaba, ben Yang Yoseob. İyi anlaşacağımızı umuyorum."

Ufak bir baş selamı ve daha büyük bir gülüşle kendini tanıtma işinin üstesinden tahmin ettiğinden daha iyi bir şekilde gelmiş olacaktı ki sınıftaki birkaç kız ona bakarak kendi aralarında gülüşmeye ve onu süzmeye başlamıştı bile. Arka sıradaki boş yere içindeki tüm özgüvensizliği saklayarak başı dik bir şekilde otururken, herkesin tekrar derse odaklandığından emin olduğu bir anda çatılan kaşlarıyla beraber tüm enerjisi aniden çekilmişçesine başını sıraya yaslamıştı. Gözlerini tekrar araladığında kimseyi görmeyi beklemiyordu ancak yan sıradaki kişiyle göz göze geldiklerinden hazırlıksız yakalanarak gözlerini irileştirmiş çocuğu gördüğünde aynı şekilde onun da gözleri irileşmiş, bu durumdan utanmışçasına ufak bir boğaz temizlemesiyle başını önüne doğru çevirmişti.

Eğer biraz daha bekleyerek çocuğun yüzüne bakmaya devam etseydi belki de Junhyung'un bakışlarının buluşması nedeniyle yaşadığı şaşkınlıkla beraber istemsizce dudaklarından kaçan "Sevimli..." mırıltısını okuyabilirdi.

ONLY YOU ( Junseob )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin