Zaman Makinesi

9 1 0
                                    

"Berk bu ne böyle?"

"Zaman Makinesi."

"Dalga mı geçiyorsun? Böyle birşeye inanmamızı mı bekliyorsun? Off Berk işin gücün yok değil mi?"

"Seher neden inanmıyorsun? Bilge, Nurzahide sizde mi inanmıyorsunuz?

......

" Yapmayın kızlar. Biliyorum size şaka geliyor ama 2 yıldır aralıksız çalışıp yaptığım bir zamam makinesi. Tam 2 yılımı aldı ve dün bitti. Ben de kime anlatıyorsam. "

" Berk sen sırf bir şaka için 2 yıl mı uğraştın?" dedim gülerek.

" Ya değil mi ben aptalım zaten gerçeğini yapmak varken 2 yılımı bir şaka için harcadım. Seher çıldırtma beni. Madem inanmıyorsun söyle bir tarih 5 dakikalığına yollayayım seni.

" Tamam. "

Nurzahide :" Seher saçmalama gidemezsin. Yıllarca koskoca bilim adamları yapamamış. Berk mi yapacak?"

"Bilmem madem bu kadar inat ediyor. Deneyip görelim bari. Berk 100 milyon yıl öncesine gönderebilir misin?"

"Elbette. Şimdi gir şuraya. Tamam bağlayalım. Şimdi hazır mısın?"

"Evet. En kötüsü anında bir dinazorun midesine inerim. Eğer öyle birşey olursa geri getirtme beni. Kanlı parçalarımın burayı kirletmesine izin verme lütfen."

"Saçmalama sadece 5 dakikan var. Tamam mı?"

" Harika. Bir dinazora yem olmak için harika bir zamanlama." dedim gülerek.

Bilge: "Kanki emin olduğundan emin değilim."

"Kanki merak etmeyin sorun yok. Elveda."

"Görüşürüz." dedi Berk.

Vee vücudumda anlayamadığım bir acı hissettim. Son hatırladığım çığlık attığımdı...

Gözümü açmıştım. Her yerim ağrıyordu. Ağrıdan etrafıma bakmamıştım. Kafamı kaldırdığımda bir çığlık attım. Aman Allahım. Etrafta, kuraklıktan kaynaklanan kalmış birkaç uzun ağaç ve seyrek de olsa kısa çalılar vardı. Ve herşeyden önce karşımda koca bir sürü dinazor yavrusu vardı. Çığlığımdan ürkmüş olacaklar ki hepsi bana bakıyordu. Donakalmıştım. Berk haklıymış.

Allahım 5 dakika başta ne kadar az gelmişti. Peki burda şuan ne yapacağım? Çıldıracağım. Tek başıma, burada. Allahım.

Ayağa kalkmak istemiyorum. Bırak ayağa kalkmayı hareket etmek bile ölüm demekti benim için. Bu bebekler beni yem zannedebilirlerdi ve hiçbir şekilde karşı koyamaz ölürdüm. Of ne yapacağım. Madem hareket edemiyorum ben de 5 dakika bu manzarayı izlerim. Etrafım uçsuz bucaksız bir diyar ve birçok farklı türlerde dinazor yavruları var.

2 veya 3 dakika böyle geçmiştir. E tabi bir de kendime gelme faslım vardı. Sanırım 1 dakikam kaldı. Başımı kaldırayım da şu anların tadını çıkarayım derken yerde koskoca bir gölge farkettim. Kafamı kaldırdığımda çığlığıma engel oldum ama titremekten kendimi alamıyordum. Karşımda beni yemek için can attığı belli olan koskoca bir dinazor duruyordu. Bu az önce gördüğüm sürüden birisinin annesiydi belli ki.

İşte şimdi hapı yuttum. Tek çare kalkıp koşmaktı. Zaten çok az bir zamanım kalmıştı, birkaç saniye. Evet sadece birkaç saniye. Kalktım ve koşmaya başladım. Arkamda da koşan öfkeli bir anne dinazor vardı. Allah kahretmesin.

Koşuyordum ve birden yerde yuvarlanmaya başladım. Durmamla ayağa fırlayıp koşmam bir oldu. Dinazor ensemdeydi. Yeşil bir yaratıktı. Sipsivri dişleri vardı. Vay o dişlere takılanın haline. Sanırım şu durumda bende o vay haline denileceklerdenim.

İyice yaklaşmıştı. Bağırarak.

" Hadi Berk. Al beni şu ağzı kanlı yaratığın pençelerinden. Berk!"

Sanırım 1 dakika geçmişti ama hala geri dönememiştim. Sanırım bu aptal çocuk zamanı 10 dakikaya ayarladı. Eğer öyle birşey yaptıysa bu hızlı canavarın elinden beni kimse kurtaramaz.

İçimden bunları düşünüp çığlık çığlığa koşarken önümdeki taşı son anda farkettim ama artık çok geçti. Yere kapaklanmıştım ama yuvarlanmıyordum. Pazar günü yatağımda yatar gibi yatıyordum. Kan ter içinde kalmıştım ve dalağım şişmişti, nefes alamıyordum. Dinazor önümde duruyordu ve o salyalı ağzını bana karşı açmıştı. Üzerime doğru eğiliyordu. Artık öleceğimden emindim.

Sonunu bildiğim bir hikayeyi dinler gibi tepkisizce bana yaklaşan kocaman kanlı ve sivri dişlere sahip bu ağıza bakıyordum ki birden vücudumda acılar hissetmeye başladım. Ve o dindirdiğim çığlıklarımı aktife geçirdim.

Kendime geldiğimde gözlerime tutulmuş bir ışık farkettim. Sanırım ölmüştüm. Ah hayır bu lambaymış. Evet net görüyordum burası macerama başladığım odaydı yani Berk'in meşhur zaman makinesinin bulunduğu oda. Sağımda ağlayan kankalarım Bilge ve Nurzahide, solumda da merakla gözlerime bakan Berk duruyordu.

Nurzahide : "Kanka iyi misin? Şu haline bak her yerin yara bere içinde. Çok acıyor mu?"

"Hayır kanka" diyebildim sadece.

Bilge: "Ben sana gitmemen gerektiğini söylemiştim bir kere dinlesen keşke beni sadece bir kere.

Berk: " Seher çok özür dilerim. "

" Ah hayır harikaydı. Hey mükemmeldi. "kendime gelmiştim.

N: " Dalga mı geçiyorsun. Seni buradan izledik. Her ne kadar dinazordan seni daha erken kurtarmaya çalışsak da fayda etmedi. İlk ayarlandığı gibi kaldı. Ölüyordun Seher. "

" Umrumda bile değil. Huhuuu bu şey harikaydı kankalar. "

Berk: "İyi değilsin sen Seher. Gerçekten iyi değilsin. "

" Hayır tam tersine her ne kadar ağrılarım olsa da bomba gibiyim. Ancak neden bu kadar acı çektim?"

Berk: " Seher 100 milyon yıldan bahsediyoruz. Şaka gibi tam 100 milyon yıl. Parçalarına ayrılmadığın için şükrediyorum. "

" Nasıl yani parçalanabilir miydim? "

" Tabii ki de ama sapasağlamsın. "

Ayağa kalktım ve:
" Sen parçalanabileceğimi biliyordun ve beni gözü kapalı ışınladın öyle mi? Sen- sen ne yaptığını zannediyorsun ha. Sen çıldırdın mı ya parçalansaydım ışınlanırken.

"Ama parçalanmadın."

Nurzahide: "Sen kankamızı nasıl ölüme yollarsın. Çıldırdın mı sen?"

Bilge: "Berk, en son" Parçalanmadın ama" demiştin Seher'e değil mi?"

"Evet."

Bilge bana, ben de Nurzahide'ye baktım ve psikopat bir şekilde Berk'in üzerine yürüdük.

Bilge: " O zaman biz seni parçalasak yani çalışsak ama farzet ki parçalanmadın. Ne dersin iyi mi?"

Berk geriledi ve en son duvara yapıştı. Ancak ne kadar uğraşsa da bu muhteşem üçlünün maharetli ellerinden kurtulamadı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 08, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gelecek SavaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin