Hava kararip insanlar evlerine çekildiginde bir buruk kalırdı yüreğim.. hep gündüz olsun hep ışık olsun isterdim.. tüm dunyadaki insanlar gözlerini kapattığında herşeyin durup dondugunu düşünürdüm çocukken.. ve sabah olunca kuş civiltilariyla hayat gözlerini açardı sanki.. yeni güne yeni başlangıçlara adım adım yükselişiyle beraber içim içime sigmazdi...keşke hep o günlerde kalsaydim ve sadece anlam veremediğim o vapur sesinden korksaydim . Ve başımı yorganın içine sokunca tüm korkularım son bulsaydi🤔
Veee yıllar sonra Anladım ki herşey bir keşke ile iyiki arasında gidip gelmeyle geçip gidiyormuş.Gözlerime vuran güneşin ışıklarıyla uyandım yine bir sabaha daha Gece geç saatlere kadar çalışmıştım ve hala uykum vardi ama aklımda olan çok yoğun bir iş günü beni bekliyordu.. ozel bir hastanede psikolog olarak çalışıyordum küçüklükten beri insanlar üzerinde sakinleştirici bir yapım olması beni hep psikoloji ye yöneltmişti. Ve dileğim gerçek olmustu mesleğime büyük bir şehirde başlamıştım 3 yıl önce..ailemden uzakta olmanın burukluguyla tabiki.. neyseki cocukluk arkadaşımin öğretmen olup aynı şehire atanmasıyla biraz daha alismam kolay olmuştu. Geçen yıl bir ev tutup beraber kalmaya bslmistik ikimiz içinde iyi olmuştu arada ailelerimizde gelip kalıyordu yanımızda...
Randevularimin oldukça yoğun olduğu bir gündü pazartesi ama ben hiç yorulmadan saatlerce dinliyordum tüm hastalarimi hep pozitif bakmaları için hayata kocaman gülümseme vardı yanaklarımda...Ogün ki randevularimda dikkatimi çeken bir hastam vardı 15 yaşında ama kendini o kadar büyük hissediyorduki hayata yaşanması gereksiz sıkıcı gözlerle bakıyordu bu kadar genç birinin neden bu kadar karamsar olduğunu dinlemek için hızlandırılmış bir seans uygulayacagim kesindi.. bana gelen tüm hastalarimin mutlu gözlerle hayata tutunmalarina yardimci olmak onları cesaretlendirmek benim için paha biçilmez bir şeydi bu güne kadar bana gelipte mutsuz giden hiç olmamisti.. - anlat bakalım kucuk hanım seni böylesine mutsuz eden şey ne bakalım bu kadar güzel bir bayanı üzecek, hayattan koparacak ne olabilir ki dedim gülümseyerek... anlatmaya basladi daha ilk kelimesinden o masum gözlerinden akan yaşlarla biz iki kardestik çok mutlu bir aileydik herşey mukemmeldi taki o pazar gününe kadar ben 10 yaşında kardeşim ise 7 yaşında idi anne ve babamla her tatil günümüzde şehirden uzak uzun piknikleri çok severdik.. yine Ogün hazırlandık muhteşem bir gün geçirdik diye anlatmaya devam etti.. o muhteşem aileyi bir trafik kazası ayırmış anne ve babasını orada kaybetmiş bir daha kendini hayata baglayacak bir sebep bulamamış içim buruk dinledim kesintisiz, sözünü bölüp teselli edecek ilk defa bir cevabım yoktu çünkü😔 bu kaçıncı başka bir hayat hikayesi dinleyisimdi oysaki.. kazadan bir saat önce babası onlara çınar ağacının altında hikaye anlatmış kızım demiş görüyormusunuz bu çınar ağacını bu ağacın öyle saglamdirki kökleri öyle baglanmistirki toprağa hiç birşey yıkamaz onu iste sizde öyle olun hayatta hep sağlam hep dimdik olun hicbir dert yıkamasın sizi demiş içine doğmuşcasina anlattikca anlatmış ... oda hiç bir kelime sini unutmamış içine işlemiş en derinden.. o anlattıkça ben ona ne diycem diye düşündüm hep.. ilk defa Ogün anladimki kelimeler ile insan yüreği avutulmazmis ..... Bir kelime bile edemedim gözyaslarim içine aktı ve oda anladi kalktı ve bir sonraki seansta görüşürüz şimdi gitmem gerek dedi.. kafamı egdim ve öylece kaldim bir sure...
Sekreterim seslenince irkildim
- iyimisiniz doktor hanım ??? -iyi değildim hiç beni öylesine etkilemiştiki daha kardeşine ne oldu diye bile soramamistim...