Yaz Efsanesi

1.6K 9 1
                                    

- Yazlar kısa oluyor. Ama buna değiyor. Çünkü bazen akıl almaz olaylara yol açsa da, böyle öğreniliyor birisi nasıl seviliyor...

Derya'nın bu yıl sitede geçireceği son gün olduğu için istediği herşeyi yapmak zorundaydık. Umarım çabuk geçer, her yıl bizi buna zorluyor ve bundan çok sıkıldık.

Her neyse ben Eylül. Her yıl okulun kapandığı günün gecesi annemleri Ayvalık'taki yazlığımıza gitmek için ikna eder ve diğer gün gitmemizi sağlarım. Gittiğim günden itibaren okul açılana kadar hayat benim :) Sabahın sekiz buçuğunda kalkıp sırf beni gıcık etmek için mesaj yağmuruna boğan arkadaşlarım var. Ne yapalım. İdare ediyoruz işte. Çoğu arkadaşımın dokuz buçuk on gibi kalkmasına rağmen yazın tadını çıkarmayı bilmek gerekiyor. On iki ideal bence. Bu arada bizim iki tane karşılıklı evimiz olduğunu söylemiş miydim? Birisi teyzemlerin, diğeri dayımların. Ben bazen teyzemlerde bazen dayımlarda kalıyorum duruma göre değişiyor. Bir de kuzenim var tabii. Yani tabii ki kuzenim var olmayan yoktur heralde de, bu başka. Özürlüdür kendisi birazcık :D O konuya hiç girmemeyi tercih ederim aslında. Girersek, çıkamayız çünkü. O ve annesi yani yengem, alman. Sabahları benim gibi normal saatte kalkan tek normal insan kuzenim ayrıca. Herkes sabahın köründe kalkıp kahvaltısını yapıyor, sonra da ortadan kayboluyor. Saat on iki buçuk bir gibi kahvaltı yapan tek ikimiz olduğumuz için anormallik bizdeymiş gibi davranıyorlar. Ama onlar çok erken kalkıyorsa bizim yapabileceğimiz ne? Bir de şöyle bir şey var, biz kuzenimle aslında istersek konuşarak anlaşabiliriz. Ama konuşmuyoruz, hemde hiç, şimdiye kadar hiç konuşmadık, neden mi... Çünkü salağız :D Deniz manzaralı balkonumuzdaki kocaman masada hiç konuşmadan oturup sessizce yemeğini yiyen iki insan olarak pek de normal sayılmayız tamam kabul ediyorum :) Kahvaltıdan sonra iki arkadaş (Berna ve Derya), denize gitmek için beni almaya gelir. Bu ikisi ben hazırlanana kadar benim kuzene bakıp bakıp dururlar, bu hergün böyledir. Kuzenimin taş arkadaşlarından oluşan çetesinden söz etmiyorum bile. Biz sahile gittikten bir yarım saat bir saat sonra bu dediğim tatlı çocuklar gelirler. Bugün de aynen öyle oldu yine. Denize girdik, salak arkadaşlar Berk ve Mehmet'le şakalaştık, arada bir SazBar'ın arabesk müziklerine mağruz kaldık ve ben kuzenimin en tatlı arkadaşını bütün gün boyunca izledim :) Ama görseniz kalbiniz durur yeminle. Şimdi nasıl anlatsam ; kumral bir kere, bal rengi gözleriyle bakışı yeter olayı bitirir zaten, denizde dibe dalıp çıktığında saçını düzeltişine söyleyecek lafım yok.

Akşam oldu sayılır. Bir de servis var. Bu, üzerinde amaçsız bir şekilde yırtık yapıştırma harflerle "Cunda" yazısının yazılı olduğu insanları sahilden evlerine, evlerinden sahile getirip götüren, her saat başı kalkan bir araç işte. En sonuncusu yedide kalkıyor. Yürümek zorunda kalmamak için yetişelim dedim ama Derya, son günü olduğu ve ne isterse onun yapılacağı gerçeğini bir kez daha hatırlattı bize. Güneş batsın, öyle gidelim dedi. Sahilde kaldık bir süre daha. Biraz dolaştık sahilde kumların üstünde. Siz bizim yazlığın denizi nasıldır bilmiyorsunuz tabii. Girdiğiniz anda vücudunuzu hissetmemeye başlarsınız çünkü o kadar soğuk olur ki özellikle de Temmuz ve Ağustos aylarında. Ama eğlenceli kısmı da o aslında. Yoksa keyfi çıkmazdı :) Biraz doşatıktan sonra Berk ve Mehmet amelelerinin yanına gittik. Birkaç kişi daha vardı bizi de çağırdılar voleybol oynamaya. Gittik ve orda Ada diye bir kız da vardı dikkatimizi çekmedi diyemem. Bizim yaşlarımızda. Uzun bir süre oynadıktan sonra diğerleri sıkılıp gittiler. Ada, ben, Berna ve Derya kaldık. İşte Ada'yla bu sayede tanıştık. Akşam buluşmak üzere konuştuk O arada güneş battı zaten. Bizde çıktık evlere. Bizim evlere giderken önce dik bir yokuşu çıkmanız gerekiyor. Çok yorucu oluyor ama ne yapalım. Bizim ev yokuşta yolun üstünde, beni bırakıp devam ettiler. Onların yolu uzun. Bahçede salıncakta gökyüzüne bakan taş kuzenimi gördüm. Yine bakıştık ama konuşmadık :D Ama bir yerden başlamam gerekiyordu artık, onun o taş arkadaşına ulaşmak için en büyük şansım buydu. Adı Zack kuzenimin. Benim dediğim çocukta Can. Yani görüyorum kuzenim, sürekli arkadaşlarının yanında falan hiç susmuyor gerçekten taramalı tüfek gibi. Arkadaşları da yazık ne yapsınlar konuşma şansları yok dinliyorlar işte :D

Gece olunca biz her zamanki gibi yemekten sonra dışarı çıktık. Sitedeki diğer gençler gibi yani. Yanımızda başka bir tatil koyu var. Arthur. Süper bir yer, inanılmaz. Disco'sundan havuzuna herşey var resmen. Bizim site ile arasında tellerle korumalar var, ama koruduğu söylenemez :D Her yıl yeniden onarılmasına rağmen bıkmadan usanmadan bizim sitenin gençleri o telin bir bölümünü kesip sitedekilerin yaz boyunca oraya gitmesini sağlarlar. İyiki de yapıyorlar. Gittik o gece de. Samanlıktan oluşan gizli ve karanlık yoldan yürümeye başladık. Derya'nın annesi biraz gergin ve çabuk sinirlenen birisi. O yüzden aradığında ulaşamazsa yandık demektir. Samanlık yolu geçtikten sonra bir sürü yan yana ve karşılıklı evin ortasından geçen uzun yol vardı karşımızda. Arada bir kedi köpek falan da çıkıyordu da neyse :D O yolu da geçtikten sonra Arthur göründü. Gittiğimizde içeride ilk karşımıza çıkan Bar'da çalışan adama "Disco nerde?" diye sorduk. "Ne yapacaksınız discoyu?" "Bir arkadaşa bakıp çıkıcaz" ve adam yolu gösterdi. Gittik o tarafa doğru. Yaklaştığımızda sesi duyabiliyorduk. Çok eğlenecektik o gece orda. Öyle düşünüyorduk yani. Ancak kapıdan girecekken gördüğümüz kişiler karşısında donup kalmadan önceydi bu düşünce...

Yaz EfsanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin