Saat 4 veya 5 arasıydı etraf buğulu hafif ay ışığı ve sokak lambalarının yansıttığı daracık bi sokağın içinde elimde sigarayla yürüyodum hava biraz soğuktu titriyodum ayrıca kendi yanaklarımı sıkmayacak kadar huzursuz ve mutsuzdum uçurumun kenarına çıkıp hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum yürüdüm yürüdüm güneş doğmaya başlıyordu sokak lambaları yavaştan kapanıyordu galiba husursuz olacağımız bi sabaha kalkıyorduk ben sadece yanlız kalmak ve ağlamak istiyodum ben yürüdükçe güneş ışığı etrafı sarıyodu ilerledim daha önce geldiğimde çöle benzeyen bir yerde çiçekler açmış güzel kokuyolardı ileride bi mezar ve mezarın başında bir adam vardı siz kimsiniz diye sordum ama cevap vermedi mezarın taşına başını koymuş ve etrafi izliyordu biraz zaman geçti burda neden çiçekler ve mezar olduğunu sordum adam biz sadece birbirimizi sevdik kavuştuk bi gün evden çıkarken bi haber geldi ve sevdiğimi trafik kazasında kaybettiğimi söylediler yerle bir olmuştum bu çiçekleri çok severdi onun için buralara hep diktim o gitti ama onun gibi kokan çiçekler var karanlıktan korkardı onun için hava kararınca buraya geliyorum hava aydınlanınca eve gidiyorum dedi .