Tin-1

28 6 0
                                    

''Kızı uyandıralım mı patron?''

   Ensemdeki sızıyla yüzümü buruşturarak gözlerimi aralarken hırıltılı sesler kulaklarımı kapama isteğiyle içimi doldurdu.  Bilincimin yerine gelmesini bir süre bekledikten sonra gözlerimi etrafta gezdirdim. Neredeydim? Büyük bir arabanın içinde. Peki neden buradaydım? Ensemi ovalayarak gülümsedim. Ne önemi vardı ki? Yayıldığım koltuktan hafif toplanırken belimdeki sızıyla boynumu büktüm.

''Birde onu susturmakla mı uğraşacağız?''

   Kulaklarıma dolan sinirli ses yerimde sıçramama neden olurken yanımdaki pencereden dışarıya baktım. Kapının biraz ilerisinde arkası dönük bir adam telefonla konuşuyordu. 2 adam da onun biraz ilerisinde geçen arabaları izliyordu. Hızla gelip geçen arabalardan anladığım kadarıyla araba bozulmuştu ve yardım bekliyorlardı.

''Abi yolda kaldık yarım saate oradayız. Birde-''

   Sıkıntıyla ensesini ovalarken bir anda arabaya döndü. Hemen koltuğa yaslanırken içimden beni görmemiş olması için dua ediyordum. 

''Birde bir kız var. Senin nişanlın olduğunu iddia ediyor. Arabada baygın.''

   Arabanın içinde gözlerimi gezdirdikten sonra o kızın ben olduğum gerçeğiyle sarsıldım. Bilincim tamamen yerine gelirken diğer kapıya kayarak dışarıda göz gezdirdim. Ormanlık bir alan vardı. Şansımı seveyim. Duyulmamasını umarak kapıyı açıp kendimi dışarı attım. Eğilerek ormanlık alana yaklaşırken hafif arkamı dönerek adamlara baktım. Hepsi kendi alemindeydi. Sırıtarak hızlı adımlarla ormanlık alana girdim. Ancak ben daha uzaklaşamamışken bütün ormanın duyduğuna emin olduğum ses kulaklarımı doldurdu.

''Kaçmış lan. Gidin bulun şunu.''

   Şu mu? Çok alındım doğrusu. İnsanım ben insan. Şu da nesi? Koşarken içimden adama en terbiyeli hakaretlerimi gönderirken çıplak ayaklarıma batan otlar canımı yakıyordu. Nerede benim topuklularım? Nedensiz bir kıkırtı dudaklarımdan firar ederken adamların ayak sesleri nefesimi kesti.

''Beni yorma démon. Eğer koşarsam seni yakalarım. Yakalarsam da hiç iyi şeyler yaşatmam.''

   Démon? Hiç tanımadığım bir adam tarafından şeytan yerine konmuştum. Ne güzel. Neden kaçtığımı bile bilmiyordum. Neden peşimde oldukları konusunda da hiçbir fikrim yoktu. Bu daha güzel.  Ama ben kaçıyordum. Durdum. Neden kaçıyordum? Ne yapmıştım da kaçıyordum? Adam seni tehdit etti saf kız.  Yaklaşan ayak sesleriyle ne yapacağımı bilemeyerek çevreme bakındım. Yanımdaki büyük ağaca takılı kalan gözlerim kısa bir süreliğine ormana dönüp tekrar ağaca odaklandı. Ya şimdi ya hiç mantığıyla hareket eden ben hızla ağaca tırmanırken düşme korkusuyla koala gibi tutunduğum dala sarılıyordum. Sonunda ağaca tırmanıp oturacak bir yer bulduğumda sinirli adımlarla bulunduğum ağacın altında duraksayan adamı tedirginlikle izledim.

  ''Nerede lan bu?'' 

 Bağırmasıyla yerimde sıçrarken ağacın dallarına sıkı sıkı tutundum. Az kalsın düşüp sevgili kıymetlimi zedeleyecektim. Pis adam. Gözlerimi kısarak adama öldürücü bakışlar atarken diğer iki adam da ağacın altına geldi. 

''Yok patron. Bulamadık kızı. Sanki yer yarıldı içine girdi.''

   Gözlerimi bulunduğum yerde gezdirerek ağzımı kapatarak kıkırdadım. Yerin aksine gökteydim.' Yanlış yerde arıyorsunuz beni abim' demek istesem de sağlığım açısından oldukça tehlikeli bir hareket olacağı sonucuna vararak vazgeçtim.

''El kadar kıza sahip çıkamadınız lan!'' 

   Sinirle yumruğunu bulunduğum ağaca geçiren adam bütün ormanı ayağa kaldırmıştı. Hatta bulunduğum ağacın sarsıldığını hissetmiş dallara daha sıkı tutunmuştum. Benimle derdi neydi bu adamın? Çok tanıdık geliyordu. Düşünerek gözlerimi kıstım. Birine benziyordu. Hem de oldukça yakından tanıdığım birine. Ama kime? Uzun boyu. Yakalamadığındaki siniri. Kocaman kötülükle parlayan gözleri. Buldum.

TinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin