O günden sonra bir daha Jeon Jungkook ile karşılaşmadım. Birkaç defa aynı adrese siparişin gittiğini gördüm ama ben gitmedim. Yeni bir eleman geldi, o götürüyor artık siparişleri.
01.09.2016
Bugün Jungkook'un doğum günü. Patrondan izin alıp iş yerinden birkaç saatliğine ayrıldım. Elimde bir pizzayla küçükken sürekli oyun oynadığımız mahalledeki parka gittim. 15 yaşımdan beri her yıl buraya geliyordum doğum gününü kutlamak için. Bir tane salıncağa oturarak pizzayı açtım ve yemeye başladım.
"Eğer burada olmuş olsaydın beraber yerdik. Ama tek başıma yiyeceğim." deyip bir kutu pizzayı tek başıma yedim. Biraz salıncakta sallandım ve tahterevalliye bindim. Ben oturduğumda diğer taraf havaya kalktı ve Jungkook'un küçüklüğü belirdi karşımda. Bir elimi uzattım.
"Yaa Jung. Büyüyünce beni unutacak mısın?" diye sordum.
Omuzunu silkerek cevap verdi.
"Seni asla unutmayacağım So Rim. Ne zaman görsem seni tanıyacağım. Söz veriyorum" dedi.
Sessizce,
"Yalancı" dedim. "Yalancı pislik."
09.10.2016
BTS- Blood, sweat, tears MV'si yayınlandı. Yatağımda uzanırken babam kapıyı tıklattı. Olduğum yerde doğrulup 'giiir' dedim.
"Seninkinin müzik videosu yayınlanmış. Beraber izleyelim mi?" dedi.
"Benimki artık o değil biliyorsun." deyip gülümsedim ve kenara kaydım. Babamda yorganın altına girip bilgisayardan MV'yi açtık. Babamın her Jungkook'u gördüğünde 'Tipe bak, o lens ne? , o kıyafet olmuş mu?' demesi komiğime gidiyordu.
Jungkook'un gülüşünü görünce babam direk gözlerini kıstı ve kollarını ovuşturdu.
"Bu gülüş ve bakışa erimeyecek kız tanımıyorum ben." dedi.
MV bittiğinde etrafta mani mani ya deyip duruyordu. Arada sinir olsa da küçüklükten beri çok severdi Jungkook'u.
Bende bu aralar Min Yoongi'ye takmıştım. Swag halleri çok hoşuma gidiyordu. Artık yeni biasım Suga idi.
Telefonumda Jungkook'un tek bir resmi yoktu. Odamdaki fotoğraflarını, hatta beraber olduğumuz küçüklük fotoğraflarımızı bile kaldırmıştım. BTS dinlemeye devam ediyordum ama Jungkook üzerinde çok fazla durmuyordum. Telefonumun ekranındaki Suga'ya bakıp 'İyi geceler Min Suga' deyip gülümsedim ve uyudum.
Sabah kalktığımda her zamanki rutinlerimi yaptım. Bu sefer farklı olan şey Jungkook'u düşünmeden yapıyordum. Böyle hayatım daha iyiydi. Beni fazlalık olan gören birisi için çok ağlamıştım ama artık eski ben değildim. Hatta görücü usulü görüşmelere bile gidiyordum. Belki bu kadar değişmemin sebebi gerçek hayatta görmediğimdendir. Yine yüz yüze gelsek, yine bana bir şeyler söylese eriyip giderdim. Yok yok artık öyle olmayacaktım. Jeon Jungkook benim için BTS üyesinden ileri biri değildi.
Pizzacı da çalışmaya devam ediyordum ama Jungkook sevdiği için değil. Ben sevdiğim için çalışıyordum. Kasada dururken tanımadığım birisi gelip,
"Merhaba" dedi.
Gülümseyip,
"Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?" dedim.
Elindeki kağıdı utangaç bir tavırla uzatarak,
"Kağıtta adım ve numaram yazıyor. Müsait olduğunuz bir zamanda kahve içebilir miyiz?" diye sordu.
Kağıdı alıp baktığımda lanet ettim.
"Kim Jungkook ha?"
"Evet"
Lütfen Jungkook, bir yerde de karşıma çıkma. Oğlana baktığımda aşırı yakışıklı, takım elbiseli ve düzgün birisine benziyordu. Ama Jungkook. Ben nasıl buna Jungkook diye seslenirim?
"Kusura bakmayın" dedim kibar bir şekilde. Direk yüzü düştü.
"Biraz düşünseydiniz?"
"Yok bazı sebeplerden dolayı kabul edemeyeceğim. İyi günler" dedim ve kağıdı uzattım.
"Bu sizde kalsın.." deyip yaka kartıma baktı. "Yoon So Rim-sshi."
Tebessüm ederek başımla onayladım ve arkasından bakakaldım.
"Gitti güzelim çocuk be." diye düşünürken bir tane bayan gelip,
"Az önceki beyefendi size ne dedi?" diye sordu.
"Ne yapacaksınız?"
"Kendisi benim eşim ve beni aldattığını düşünüyorum." dediğinde ağzım açık kaldı.
"Unni bana numarasını verdi ama kabul etmedim. Git ve döv bence hak ediyor." dediğimde koşarak iş yerinden çıktı.
Bütün Jungkooklar mı yalancı olur ya?