Çarpık görünümlü evin hemen yanındaki mezarlığa ulaştığında, mezar taşlarını dikkatle okumaya başladı. Üzerinde büyük harflerle 'Storm' kazınmış iki mezar taşının önünde durdu. Kollarında huzurlu bir uykuya dalmış gibi görünen sevgilisini yavaşça çimenlerin üzerine bıraktı.
Kim bilir Claire onu kaç defa uyarmıştı. İkisi ne zaman yalnız kalsalar bundan bahsediyordu, Simon'a kaçması gerektiğini söylüyor, ikisinin sonun iyi olamayacağı konusunda Simon'ı ikna etmeye çalışıyordu.
Ama bütün bunlardan bahsederken o kadar ümitsiz ve yalnız görünüyordu ki Simon kalbinin acıyla çarptığını hissedebiliyordu. Onu yalnız bırakmamaya yemin etmişken Claire'in onu defalarca uyarması boşunaydı. Simon'dan gitmesini isterken gözleri aksini söylüyordu, Simon bunu bildiği için sonucu ne olursa olsun kalmaya yemin etmişti.
Ancak sonucun böyle olmasını istemezdi. O ana geri dönebilse, en ufak bir şeyi değiştirebilse... Pençeleri hissettiği acı ve öfkenin getirdiği şiddetle toprağı kazarken aklından geçen her düşünce, her anı ona işkence ediyordu.
Arkasından gelen adım seslerini duyana kadar ağladığı fark etmemişti. Kimin geldiğini görmek için başını yavaşça çevirdi. Savunmaya geçemeyecek kadar yorgun hissediyordu kendini.
"Sen ne yapıyorsun burada, Claire nerede-" Clockwork'ün sözleri mezar taşlarının yanında yatan cesede takılınca bıçakla kesilmişçesine durdu. Şaşkınlıkla açılan gözleri Simon'ın perişan halde olan gözleriyle buluştu.
Ağzından çıkan tek kelime "Slender?" oldu ve Simon'ın tek bir baş sallamayla onaylaması ikisi için de yeterliydi. Clock'un gözlerinde çakan şimşekler yüzündeki bütün üzüntüyü silmişti, şu an karşısına çıkabilecek herkesi biçebilir gibi görünüyordu.
"Hey Clock! Neler oluyor?" Toby Clock'un omzuna elini koyduğunda Clock öfkeden titriyordu. "Ne olduğunu söyleyeyim aptal efendiniz bir piyon daha kaybetmiş!" Sözlerinin ardından Toby'nin gözleri önce hala kazmakta olduğu mezarın içinde her yeri toprak olmuş Simon'a ardından kan lekelerini görmezden gelirse çimlerin üzerinde yalnızca uyuyor gibi görünen Claire'e kaydı.
Bir eliyle sıkıca ağzını kapatan Toby diğer eliyle Clock'u sıkıca kendine çekti. Toby, kız arkadaşının aksine oldukça sakin görünüyordu. "Sizi kullanıyor ve siz bunu göremeyecek kadar körsünüz." Dedi Clock fısıltıyla. "Bir gün gelecek ve seni de kendi savaşında yem olarak kullanacak, ben öyle bir acı yaşamak istemiyorum Toby."
Simon iki sevgiliye baktı, onları uyarmak istedi olacaklar hakkında. Çünkü kendisi çok fazla pişmandı, engelleyebilecekken böyle bir trajedinin yaşanmasına göz yumduğu için. Ama boğazında kelimler düğümlendi, ağzını açsa bile tek kelime dışarıya dökülmedi.
Onun yerine Claire'in suratında görmeye alıştığı bir ifadenin Toby'nin yüzünü ele geçirmeye başlamasına seyirci kaldı.
"Ona dikkatli bakın. En ufak bir ihanetinizde veya emirlerimin dışına çıkmanız takdirinde soğuk bir cesede dönüşmenize engel olmam. Benim emrim altında yaşayacaksanız hepinizin özlemini çektiği bir aileyi oynayabiliriz, ancak en ufak bir yanlışınızda sahte ailemiz parçalara ayrılır."
Slender'ın sesi Toby'nin ve diğer proxylerin zihinlerini terk ettiğinde Toby'nin surat ifadesi eski sakinliğine döndü. Clock'u kolundan yakalayıp geri döndü, eve yürümeye başladı. Ancak Clock'u yerinden bir milim bile kıpırdatamadı.
"Onunla konuşmak istiyorum." Dediğinde Toby Clock'un kolunu bıraktı ve ikisine konuşmaları için alan yaratarak eve yürümeye başladı.
Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı Clockwork. "Sana neler olduğunu sorarak acını arttırmaya niyetim yok. Sadece eğer bu evden bir şeye ihtiyacın olursa bana ulaş. Elimden gelen bütün yardımı yaparım. O sırığı ve sebep olduğu bütün saçmalıkları ortadan kaldırmanın vakti geldi."
Ardından Simon'ı elinde bir notla mezarın ortasında bırakarak Toby'nin peşinden gözden kayboldu. Notu zarar görmeyecek bir yere koyduktan sonra Simon bunca zaman mezar taşının yanında yatan Claire'i bir kez daha kollarına aldı.
Kızın yüzünü kapatan saçlarını çekip usulca yanağını okşadı. Eskiden içinde tuttuğu bütün duygularıyla sımsıcak olan teninin ölümün soğukluğuna bürünmüş olması acı veriyordu. Son bir kez sevgilisine veda öpücüğü verdikten sonra topraktan yatağa yavaşça bıraktı genç kızın bedenini.
Her ne kadar zor gelse de yavaş hareketlerle toprakla üzerini örttü genç cesedin. Mezarın başında gözyaşları kurumuş bir şekilde otururken ilerideki ağaçların arasında bir hareketlenme sezdi Simon.
İlk başta sadece bir hayvan veya sıradan bir insan olabileceği düşüncesiyle aldırmadı. Zaten kalbindeki acı onun için hareket etmeyi zor kılıyordu, efor sarf etmeye hiç niyeti yoktu.
Ancak dakikalar sonra hissettiği karanlık güç daha fazla odaklanmasına neden oldu. Ormanın içerisindeki her ne ise kesinlikle fani değildi. Saniyeler geçtikçe onu daha fazla çağıran güce karşı koyamayan Simon güçlükle ayağa kalktı ve sendeleyerek ormana doğru yürümeye başladı.
Genç adamın kendisine doğru güçlükle de olsa yürümeye başladığını gören genç kadın ancak bir şeytanın sahip olabileceği kadar soğuk bir gülümseme sundu çevresindeki karanlık güce. Sonunda onu amaçlarına ulaştırabilecek, kolaylıkla manipüle edilebilecek kadar zayıf bir kukla bulmuştu.
YOU ARE READING
Blood and Tears (CreepyPasta OC)
FanfictionYavaşça gözlerini açan Simon kendini oldukça tanıdık bir yerde buldu. Ayağa kalkma zahmetine bile girmeden sıkıca gözlerini yumdu, karanlıktan ve gölgelerden başka bir şey görmeyeceğini biliyordu çünkü. Her seferinde olduğu gibi onun çığlığını duydu...