5.Bölüm:Okul

1 0 0
                                    

Bir yandan kalkmama yardım ederken bir yandan da beni sorgulayan İnanç'a göz devirdim.

"Efsun bir şey söylesene kızım.Mal gibi bakma suratıma."

"Dinledim.Ne olmuş?Gayette güzel çaldın.Bunu neden gizliyorsun?"

"Sanane.Bundan kimseye bahsetmeyeceksin.Anladın mı?"

"Anladım.Ama bence gizleme.Bak ben de piyano çalıyorum mesela" dedikten sonra piyanonun başına geçip Mozart'ın Türk Marşı parçasının bir kısmını çaldım.

"Sen de iyisin.Yıllarca özel ders almışsındır,kurslara falan gitmişsindir sen büyük ihtimalle."

"Kursa gittim sadece.Ayrıca güzel sanatlar lisesinde okudum ben iki yıl."

"Neden ayrıldın okuldan peki?"

"Ayrılmadım kovuldum."

"Neden?"

"Sen neden saklamamı istediğini söyleyince ben de sana neden kovulduğumu anlatacğım.Hadi iyi geceler." diyerek odadan çıktım.

*********


Halil Sezai'nin "Tutunacak yer arıyorum,bulamıyorum" şarkısını otobüste yazdığına şu anda emin oldum.Tıklım tıklım olan otobüsün içinde bir direğe zar zor tutunuyordum.Biri kalkar kalkmaz hemen oraya oturdum.İçim bir anda mutlulukla kaplanırken kulaklığımı ve telefonumu çıkarttım çantamdan.


Kendimi Aleyna Tilki- Sen Olsan Bari'yi dinlerken buldum.Çağın hastalığı kesinlikle gizli gizli Aleyna Tilki dinlemek.Şarkıyı mırıldanmaya başlamıştım.

"O sen olsan bari sen olsan bari hazırım diyorum dünden düşmüyorsun dilimden NAPIYORSUN SEN?"

İnanç kulaklığın sağını çekmiş kulağımdan,kendini kulağına takmıştı.

"Sen Aleyna Tilki mi dinliyorsun?"

Yok Ajdar dinliyorum.

"Bağımlılık yapıyor ama."

"Bağımlılık mı?Kırk yıl düşünsem senin Aleyna Tilki dinleyeceğin aklıma gelmezdi."

Tam nedeni soracaktım ki "Geldik" dedi İnanç.

Otobüsten indikten sonra yaklaşık yüz metre yürüyünce okula ulaştık.Klasik bir devlet lisesi binasıydı.Büyük bir bahçeye sahipti.Bahçenin bir kısmında çember şeklinde voleybol oynayan bir grup vardı.Bir tane basket sahası vardı,onda da maç yapıyorlardı.Bahçenin geri kalanında kümelenmiş öğrenciler sohbet ediyorlardı.

İnanç "İki dakika bekle,geliyorum." dedikten sonra o kümelenmiş grupların bir tanesinin yanına gitti.Onlara bir şeyler söyleyip yanıma geldi.

Müdürün odasına doğru yürümeye başladık.İnanç kısık sesle konuşmaya başladı.

"Bak Yelda ablanın dediklerini unutma.Buradakiler bizim kuzen olduğumuzu,senin yurtdışından yeni geldiğini,Yelda ablanın benim annem,senin de teyzen olduğunu sanacaklar.Tamam mı?"

"Tamam.Biliyorum bunları zaten."

"İyi o zaman kimliğini ver."

Cüzdanımdan kimliğimi çıkartıp verdim İnanç'a.Kimliğe dikkatlice bakıp bir şeyler mırıldandı.Kimliğimdeki bazı bilgilerin değiştiğini fark ettim.

"Yalanımızın ortaya çıkmasını istemeyiz,değil mi?"

Müdürün odasına geldiğimizde kapıyı tıklatıp içeri girdik.

"Hocam yeni öğrenci,kuzenim Efsun."

"Hoş geldin okulumuza Efsun.Belgeleri getirdin mi kızım?" dedi müdür.

İnanç çantasından bir dosya çıkartıp müdüre verdi.Bende kimliğimi verdim.Müdür bilgisayarda bazı işlemler yaptıktan sonra kimliğimi verdi.

"Yurtdışından geldiğin için kaydını şimdi yapamayacağım ama iki gün içinde hallederiz onu.İnanç ile aynı sınıftasınız 11-B."dedikten sonra hocamızın sınıfa girdiğini belirterek yok yazılmamamız için kağıt vererek gönderdi bizi odadan.

Sessizce gittik yürüdük koridorda.Sınıfa ulaştığımızda ise hoca yeni girmişti.

Hoca ingilizceciymiş ve sınıf öğretmenimizmiş.Yurtdışından geldiğimi öğrenince iki kelime İngilizce konuştuk.Anaokulunu İngiltere'de okuduğum için biliyordum İngilizce.

Sınıfta çok gürültü olduğundan sıra düzenini kendi yapmış.Beni de Deniz diye bir çocuğun yanına oturttu.

"Selamlaşmayı unuttuk.Good morning class" dedi hoca. 

"Good morning teacher"

"How are you today?"

" Fine thanks and you?"

"Fine.Sit down please.Ahmet tahtayı sil."

İngilizce selamlaşıp sonra ana diline dönmek de biz Türklere özgü galiba. 

********

"Hocam Ankara'nın yolları büklüm büklüm mü?"

"Hocam Ordu'da dere var mı?"

"Tokat yolları taşlı mı cidden?"

"Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi?"

"SUSUN ARTIK YETER"

Coğrafyacıyı delirtme operasyonu başarıyla tamamlandı.Mission complated.

"Bizim sınıfın kusuruna bakma.Çok severler goygoyu." dedi Deniz.

"Belli oluyor." diye mırıldandım.

"Duyamadım,ne dedin?" dedi Deniz.

"Bir şey demedim." dedim.

Bütün gün yavşayıp durmuştu Deniz bana.Yavşamak mı bilmiyorum ama.Yok "Kantine gidiyorum Efsun,bir şey ister misin?" yok "Okulu gezdiriyim mi sana Efsun?".Yakında "Yemeğini yedireyim mi Efsun?" diyecek diye korkmuyorum değil.

Bu arada şunu fark ettim:Sanırım Deniz ile İnanç'ın arası iyi değil.Çünkü sürekli kötü kötü bakıyorlar birbirlerine.Aman banane.Sevmezlerse sevmesinler birbirlerini.

Zil çaldığında sınıfın büyük çoğunluğu dışarı çıktı.Bende tahtadakileri defterime geçirmeye başladım.

"Merhaba"

Sesin sahibine baktığımda yanımda oturan Sahra'yı gördüm.İnanç'ın sıra arkadaşıydı.Ama ayan beyan yürüyordu İnanç'a.Wattpad hikayelerindeki sürtüklerden pek bir farkı yoktu,onların İstanbul şubesiydi.

"Merhaba" dedim ona.

"Konuşalım mı biraz tatlım?"

"Tahtayı yazıyım konuşuruz sonra"

"Ayça!Gel buraya çabuk" diye bağırdı.

Sınıfın ineği olduğu hemen fark edilen Ayça koşarak yanımıza geldi.

Sahra "Hemen tahtadakileri Efsun'un defterine yazıyorsun." dediğinde karşı çıktım.


"Saçmalama.Köle mi bu kız?Bitti zaten yazacaklarım.Konuşalım" dedim.


"Sen İnanç'ın kuzeniydin değil mi?" dedi sinsi bir sesle.

Endişeyle başımı evet anlamında salladım.

"O zaman onun benimle sevgili olmasını sağlayabilirsin!"



ElementİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin