Marry KİNGSTON-5 yıl önce..
Ambulans sirenleri kulaklarımda çınlıyor. Nefesimi tutup kendimi sıkmaktan suratımın kızardığını hissedebiliyorum. Karşımda Steve'in bana destek içeren kelimelerini anlamakta güçlük cekiyordum.
Hastaneye varmış olmalıydık ki ambulansın kapıları açıldı. Yattığım sedyeyeyle birlikte beni doğum odasına getirdiler. Doktor ile Steve konuşuyordu ve az da olsa duyabiliyorum.
"Beyefendi sizi dışarı alabilirmiyim ?
" Ama..ama o benim karım !"
"Biliyoruz efendim ancak sizi dışarı almak zorundayım."
Steve sanırım sonunda pes etti ve odadan çıktı. Bayan bir doktor yanıma geldi ve bacaklarımdaki örtüyü kaldırdı. Bana
'Sık dişini, az daha dayan' gibi sözler söylüyordu. Artık son anlarına gelmiş olmalıydım ki canım hiç olmadığı kadar yanmaya başladı. Doktor birden bağırmaya başladı. "Hasta kendini kaybediyor narkoz getirin !! Bu sözler kulaklarımda çınlarken, artık o acı hafiflemeye başladı ama acı hafiflerken bir yandan da kendimi kaybetmeye başladım. gözlerimi yukarıda tutamıyordum. Doktorun birden gözleri büyüdü ve bağırdı,
" Bu.. bu narkoz değil kim buldu bunu ?!"
Kısık bir sesle,
" Ne deme-ye çalışıy-o-rsunuz."dedim. Doktor bana acıyan gözlerle bakarak,
" Bu zehir.."Steve KİNSTON
Karım hala içeride. Yarım saat olmasına rağmen doğum sonlanmamıştı. Bu şehirde çocuk yapmanın yanlış olduğu konusunda uyarmıştım. Ama dinlemedi, bir erkek çocuk istiyordu. Bu kadar fazla düşmanımız varken onu nasıl büyüyeceğini düşünmeden edemiyordum.
Ben derin düşüncelere daldığım sırada odadan bir bebek sesi geldi. Tamam, bebeği istemeyen bendim. Ama o ağlayan bebeğin babası olduğumu düşünmek bile içimde mutluluğa neden oluyordu. Az sonra bir hemşire elinde bir bebek ile yanıma geldi.
" Tebrikler Bay Kingston bir erkek çocuğunuz oldu." Dedi ve elindeki minik ve bir o kadar tatlı bebeği kucağıma verdi. Onu kucağıma aldığımda birden anlamsız bir tebessüm yerleşti yüzüme. Hemşireye dönüp,
" Hemşire hanım, karımı görmek istiyorum." Dedim.4 saat önce..
Siper aldığım duvara mermiler yağıyordu. Kafamı sağa çevirdim ve Marry'de aynı durumdaydı. Kafasını Şimdi der şeklinde aşağı indirdi. Birden siperimden çıktım ve silahımı öne doğrultup mermilerimi ateşledim. 2-3 kişiyi vurdum ve kendimi Marry'nin yanına attım. Hamile olması görev için çok riskli olmasına rağmen göreve çıkmak istemesine şaşırmıştım. Bunun kendine engel olamayacağını söylüyordu. Birden Marry'nin gözümün önünde sallanan eli ile kendime geldim.
" Hayatım, iyimisin ? Düşünceli gözüküyorsun" Dedi. Gözlerimi onun gözleri ile kilitleyip,
" Hamile iken göreve çıkman çok tehlikeli. Buradan çıkmalıyız."
"Hadi ama, Steve. Bunu anlaştığımızı düşünüyordum. " Dedi kızgın ve şaşırmış bir ses tonu ile. Ona cevap vermeden siperden çıktım ve 2 tanesini daha vurdum. Marry bana dönüp,
" Hmm, sanırım rekabet istiyorsun ? Cevap vermeme izin vermeden siperden kalktı ve dört mermi ateşledi. Parmaklarıyla dört yaptı. " Sanırım bende oynayacağım."
Ona alaycı bir bakış atıp, " demek öyle." Kalktım ve çete üyelerinin yerlerini hatırladığım kadarı ile etrafa mermi saçtım. Yerime oturdum ve gülümsedim. O da bana gülümsedi ve kalktı ama ateş etmedi. Bana dönüp;
" Ah Steve, çok bencilsin" dedi. Ayağa kalktığımda hepsini vurduğumu fark ettim. Ve gülüp birbirimize sarıldık. Bana sıkı sıkı sarılırken elleri gevşedi ve bağırarak yere yığıldı. Hemen ona dönüp ;
" Marry. Marry !! İyimisin !" Dedim ve onu kucağıma aldım ve vücudunda mermi izi varmı diye kontrol ettim. Bana döndü ve ;
"Benim Steve'm. Vurulmadım. Sadece doğuruyorum. " Dedi ve gülümsedi."Hemşire hanım, karımı görmek istiyorum"
Dedim. Hemşire mahçup bir tavırla kafasını öne eğdi ve;
"Üzgünüm efendim. Göremezsiniz." Dedi.
Kan beynime sıçradı ve az önceki sakinliğimi bozup;
"Ne demek göremezsiniz !" Dedim ve ameliyathane kapısı açıldı. Sedyenin üzerinde bir örtü ve içinde bir kabalık vardı. Olanları az çok tahmin ettim ve bebeği hemşirenin eline verdim. Sedyenin yanına koştum ve örtüyü kaldırdım.
O. Yatıyordu. Beyazlamış. Gözleri. Kapalı.
" Üzgünüm, efendim. Geçmiş olsun..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİŞİLİK
Научная фантастика"Bir yengece, asla doğru yürümesini öğretemezsiniz." Aristophanes