2.Bölüm

350 30 7
                                        

Yine mi sen?
F- Asıl ben sana sormalıyım. Büyük ihtimalle de sınıfını şaşırdın.
E- Hayır doğru sınıftayım.

Çocuk cevap veremeden içeriye hocamız girmişti. Ben güzel sanatlar müzik ve tiyatro bölümünde Bahar ise resim bölümünde ders işliyorduk.
İçeri giren hocamız  birkaç soru sordu
H- Adın?
E- Eylem Çelik
H- Nerden geliyorsun?
E- İstanbul
Bu ne be kendimi matematik sınavında gibi hissettim. Hocanın ciddiyeti bu kadar mı olur? Normalde beklediğim müzik öğretmeni tipi sevecen, eğlenceli ve mutlu olur bu ise tamamen zıt kutup.
Öğretmenimiz Herkese görev dağılımı yaparken onun adının da Fethi olduğunu öğrenmiş oldum. Benim görevim solistlikti. Ben de dâhil bazılarımız kenarda otururken bazılarımız da sahneyi hazırlıyordu. Fethi’ nin eşek gibi çalışması ise acayip hoşuma gidiyordu. Bu sabah yaptıklarını onda bırakmayacağım. Sınıfta solistlik görevi bana aitti. Şarkıya bakmak için yerimden kalkıp sahneye doğru ilerlerken birden ayağım kablolardan birine takıldı ve kendimi sınıfın en yakışıklı çocuğunun kolları arasında buldum. Derin bir bakışmadan sonra beni kaldırdı ve:
Ç- Bundan sonra dikkat etsen iyi olur, dedi karizmatik ses tonuyla.

Ama bir sorun vardı kablo kopmuştu. Şimdi ben çocuğun kollarına düştüm diye mi sevineyim yoksa öğretmenden azar işiteceğim diye mi korkayım? Fethi’ nin “hocam bu kablo kopmuş” demesiyle bütün hayatım kararabilir. Allah’ım sen yardım et. Ve beklenen an.
F- Hocam kablolardan biri kopuk çıktı. Ne yapalım?
O sırada saklanmak için yer ararken hocamızın beklediğimden sakin bir tavırla:
H- Git depodan yenisini al.
Dedi. Derin bir oh çekip rahatlamıştım ki hocamız bana seslenip:
H-  Eylem sende arkadaşınla git ona yardım et demesiylen O anın korkusuyla kalbim duracak gibiydi. Attığım her adım ölüm fermanımın bir cümlesi gibiydi. Bir an bana “son sözünü söyle” diyecek diye çok korktum. Meğerse sadece “ git arkadaşına yardım et ” diyecekmiş. Eylem(iç ses) Ne yani Fethiyemi yardım edicem of of.
E- Emredersini hocam. Yeter ki siz isteyin.
Oha be hoca resmen bana emir verdi. İlk kes bu kadar düşmüştüm.

E- Fethi
F- senin ne işin var burada
E- merak etme sana bayıldığımdan gelmedim hoca gönderdi
F- iyi be kablo şurda git al
E- ben niye alıyorum ya hoca sana dedi bikere
F- kabloyu senin kopardığını gördüm
E- ne nasıl yani
F- uzatmada git al şu kabloyu

İnanamıyorum ya resmen görmüş neyseki hocaya söylemedi.

Beş dakika sonra çalacağımız şarkı için hazırlıklar bitince yapacağım tek şey kâğıtları kontrol etmek ve bitti. Şarkıya başladıktan 1 dakika sonra Fethi şarkıya burnunu sokup her şeyi bozdu.
F- Hocam bunu kim solist yaptı sesi berbat.
E- Seni kim gitarist yaptıysa beni de o solist yaptı.
F- Bikere ben mükemmel gitar çalıyorum canım
E- Bende mükemmel şarkı söylüyorum canım
F- Ukala
E- Sivilceli ergen
F- Ne!
Araya hocamız girerek:
H- Birbirinize laf sokmayı kesin. Hadi devam ediyoruz.
Bütün ilk gün heyecanımı bozmuştu o şapşal. Bunun hırsını ondan faiziyle çıkaracaktım.

Bahardan:

Ders zili çalalı 10 dakika olmuştu ben ise hakla sınıfımı arıyordum. Koridorda iki tur attıktan sonra rastgele bir sınıfa girdim ki girmez olaydım. Ağzım açık karşımdaki çocuğa yani otobüsteki o canlı mayın tarlasına bakıyordum a da sanki beni bekliyormuşçasına yine mal mal sırıtıyordu. Tam arkama dönüp sınıftan ayrılıyordum ki hocaya çarptım. Hoca beni çantamdan tutup:
H- Demek ilk günden kaçaklık ha geç otur yerine de tanıyalım seni küçük hanım.
B- Ama hocam benim sınıfım burası değil ki.
H- Biliyorum çocuğum burası kimsenin sınıfı değil.
B- Nasıl?
H- Bu bir seçmeli ders, geç otur.
Ben yüzüm bir karış asık halde arka sıralara geçerken mayın tarlası kendini tutamayıp kahkahalara boğuldu. Tabi sınıfta sesli bir şekilde gülmenin cezası var ama nerde. En azından hoca ona sinirli bir şekilde bağırdı “Yavuz bey burası sınıf kendine gel” diye. İyi adını öğrenmiş oldum gerçi mayın tarlası daha iyi bir isimdi ama acıdım.  Neyse ders başlamıştı ah inanamıyorum sayısal ders. Ben nasıl bir yerdeyim böyle. Kafamı sıranın üstüne koyup telefonumu açtım Eyleme mesaj atıyordum ama hanımefendi müzik eğlencesi yaşarken beni nasıl kafaya takabilirdi ki. Kulağıma kulaklık takıp dersi dinlememek çok iyi bir fikirdi. Ders boyunca böyle geçti. Sıkıcı. Zaten kimse de dersi dinlemiyordu. Zilin çalmasına 10 dakika vardı. Sonunda ders bitiyordu. Çantamı toparlarken birden telefonum çaldı kapatmaya çalışırken de elimden düşüp kırıldı. Herkesin gözü benim üzerimdeydi. Bugün yeterince dikkat çekici olmuştum. Birkaç dakika sonra sessizliğe boğulan sınıf yine eski haline dönmüştü. Çantamı alıp hızla sınıftan ayrıldım ama bu koca okulda Eylemin nerede olduğunu nerden bilebilirdim. Telefonum da 5 dakika önce kırıldı. Çok çaresizdim ya. Yapabileceğim tek bir şey kaldı. Mayın tarlasından telefonunu istemek. Yavaş ve çekingen adımlarla. Yavuza’a yaklaşıyordum. O ise attığım her adımda yüzündeki sinir sırıtışı daha da büyütüyordu. Koridorun sonunda duvara yaslanmış bana bakıyordu.  Yavaş adımlardan bıkarak hızımı arttırmaya başladım. Bu koridor neden bu kadar ıssızdı?  Korkmaya başlamıştım. Yanına vardığımda onun sorusu çoktan hazırdı:

Bu bölümde burada biter. Sınır 10 vote 20 yorum.

Aşka Gel (EYFET)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin