Sabah saat 7, herkes uyuyordu. Ben? Evde dolaşıp fareyi aradım. Her yeri aradım ama yine tuzağa tutulmamıştı. Pes edip odama dönecekken karşımda duruyordu. Karşımda, tuzağa yapışmış kaşar peynirine doğru gidiyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum, mutluydum. Çünkü onu görmüştüm. Ona dokunabilecek, yakından gözlerinin içine bakabilecek fırsatım olacaktı.
Yavaş yavaş yaklaştık ve eğildim. Dokunabilir miydim? Elimi yavaşça üstünde gezdirecekken tırmalayınca geri çektim. Dokunamayacak mıydım?
Sevdiğim, ait olmak istediğim şey tam karşımdayken ben ona dokunamayacak mıydım?
Hayır. Tekrar bir parmağımı ona değdirip okşadım ama birden elimi tırmaladı ve kanamaya başladı.
O an anladım ki, acısı bile güzeldi. Bana bakıyordu. Gözlerinin içine içine baktım. Gözüm dolmuştu. O anda bir "cik" diye ses çıkarınca, annem odasından çıkmış fareye bakıyordu.
Neden burada olduğumu ve ne yaptığımı nasıl açıklayacaktım?
Ben tam konuşacakken annem yutkunup "Biliyordum." dedi.
Neyi biliyordu? Anlamaz bakışlarımı anlayınca yanıma gelip saçımı okşadı.
"Onu sevdiğini biliyordum, Erva."
Ne diyecektim?
"Ne yapacaksınız peki, gidecek mi?" dedim aciz bir ses tonuyla.
Annem yavaşça elindeki poşeti araladı ve benim sevdiğimi içine koyacaktı.
Durdurmaya çalıştım. Yalvardım.
Kırıldığımı, üzüldüğümü belli edecek bir sesle, anneme "Lütfen anne. Bırak onu, ben onu yeni buldum." dedim. Annemse, beni öpüp onu aldı ve çöpe doğru yürümeye başladı.
Olduğum yerde oturup ağlıyordum. Az evvel, çok az evvel onlaydım. Mutluydum. Peki şimdi ne olacaktı?
-
ithafen to suicidemuseum 💜 wşfkaşx