YAZARDAN NOT: Merhaba canımlar! Artık Unutulmuş: Türkiye'nin ikinci kitabının çıkmasına az bir süre kaldığından (tahminen bu sonbaharın ortalarına ya da sonlarına doğru çıkacak diye umuyorum) sizlere söz verdiğim gibi Kurtuluş: Türkiye'nin bölümlerini yayımlamaya başlayacağım.
Bölümlerin ne sıklıkla geleceğini bilmiyorum ama haftada bir bölüm atmaya gayret edeceğim. Bölümlerin uzunluğu ise yaklaşık olarak 1000 kelime civarında olmaya devam edecek, bildiğiniz üzere bu bir yan kitap ve bölüm sayısının çok az olmaması için bölümleri kısa tutmaya gayret ediyorum.
Bu arada yakında (büyük ihtimalle bir- iki güne) Unutulmuş: Türkiye'nin Wattpad kitabından ikinci kitapla ilgili kesitler paylaşmaya başlayacağım, takipte kalın!
Yorum ve oylarınızı unutmayın lütfen, sizleri çok seviyorum. *yeniden zombi camiasına döndüğü için zombi dansı yapan yazar emojisi*
-Kerim-
15 Ekim 2015/ Sivas
"Hayatım bu şekilde devam etmeye devam ederse kendimi intihar edeceğim." dedi Enes silah aramak için başka bir eve girerken.
"Hayatının devam ettiğine şükredeceğine..." dedi Uğur.
"Hem ne varmış hayatında? Ne güzel her yer zombi dolu. Eğer o zombiler olmasa insana benzer canlılar içerisinde zeka seviyesi en altta olan canlı olmaya devam edecektin." dedim.
"Zaten dellendiğim bir günümdeyim bıçağı kalbine sokturtma bana." dedi Enes bana bakarak.
"Şşşt. Sessiz olun. Yukarıdan sesler geliyor." dedi Uğur.
Beş katlı bir binanın dördüncü katını kontrol ediyorken yukarıdan sesler duymak hiç hoş değildi. Aşağıya kadar dört kat yolumuz vardı ve bu kattan atlamak da tehlikeliydi. Elbette eğitimlerimizde neredeyse bu kadar yükseklikten atladığımız zamanlarımız oluyordu ama yine de merdivenleri kullanarak inmek benim için daha öncelikliydi.
Sesler tekrar edince Enes'e dönüp
"Kendini intihar edesin vardı ya, o da ne demekse artık, önce sen çık yukarıya hadi bakalım." dedim.
"Zombi olmakla ölmek arasında çok büyük fark var." dedi Enes.
"Tamam işte kendini intihar etmek zombiye dönüşmek demek, intihar etmek kendini öldürmek demek." dedim.
"Biraz daha ananızın karnında dursaymışsınız dünyaya sadece çene olarak gelecekmişsiniz. Az sussanıza oğlum." dedi Uğur fısıldayarak bağırırken. Bu fısıltıyla bağırma işini yalnızca Uğur'un yapabildiğinden emindim. Kıskandığım nadir özelliklerden birisi de buydu.
"Aman nasıl olsa koklaya koklaya gelecekler şimdi, bari hala yapabiliyorken konuşalım." dedim.
Uğur bana ters bir bakış fırlattıktan sonra merdivenlerden inen ilk zombiye bıçağını fırlatıp kalbinden onu vurduktan sonra ikinci zombinin biraz daha aşağıya inmesine izin verdi ve ikinci zombi merdivenlerin sonuna ulaştığında zombinin sağ şakağına uzun bıçağını hızla sokup büyük bir güçle çektikten sonra bize dönüp
"Çekirdek de vereyim mi?" dedi.
Biz de gelen zombilere atılırken Enes
"Ah be, canım çekirdek çekti." dedi.
Bir zombinin beynini deşerken ancak Enes gibi bir insanın canı herhangi bir şey çekebilirdi zaten.
Zaten sayıca az olan zombileri kısa sürede öldürdükten sonra Uğur ilk zombiye attığı bıçağını zombinin kalbinden çekerek üst kata doğru çıkmaya başladı.
Zaten bu kattaki bütün dairelere bakıp bir şey bulamadığımız için biz de onu takip ettik.
Üst katta da silaha dair bir şey bulamayarak çıktığımız merdivenleri tekrar inmeye başladık. Üçüncü kattan ikinci kata inerken gördüğümüz iki zombiyi Enes ve Uğur öldürdükten sonra yolumuza devam ettik.
Zemin kata geldiğimizde en önden inen Enes'in karşısına aninden zombi çıkınca Enes otomatik olarak geriye adım atarak yere düştüğü sırada bıçağımı zombinin kalbine atarak zombiyi öldürdüm.
Enes ise yerde ayak bileğini tutarak küfrediyordu.
"Bileğini mi burktun?" diye sordu Uğur endişeyle.
"Evet." dedi Enes acıdan sıkmış olduğu dişlerinden dolayı boğuk gelen sesiyle.
"Hay ben böyle işin..." dedim sinirle.
Zaten dışarıya çıkabilen yalnızca üç kişiyken bir de Enes'in ayağını burkması çok kötü olmuştu.
"Üstüne basabilecek misin bir bakalım." dedi Uğur Enes'in kolundan tutarak onun kalkmasına yardımcı olurken.
Enes dikkatli bir biçimde ağırlığını burktuğu bileğinin üzerine vererek bileğini yokladıktan sonra
"Önemli bir şey yok gibi ama bugünlük otele dönsek ve ayağımı biraz dinlendirsem iyi olacak. Zorlarsam daha da kötü olur gibi." dedi.
"Tamamdır. Zaten hava kararmak üzere ancak bir binaya daha bakacak vaktimiz olurdu ama bir binaya bakmasak da olur." dedi Uğur.
"Ben önden gidip yolu temizleyeyim siz arkamdan gelirsiniz." dedim zombinin kalbinden bıçağımı çekerken.
Binanın içinde hiç zombi yoktu ancak binadan çıkarken iki tane zombiyle burun buruna gelmiştim.
İkisi de aynı anda bana doğru atılırken aynı anda geçmeye çalıştıklarından kapının pervazında sıkıştılar. Bunu fırsat bilerek solda olan zombinin kalbine bıçağımı saplayıp çektikten sonra zombinin gövdesine bir tekme atarak onu geriye devirdim. Böylece diğer zombi bana doğru gelmeye başladı. Zombi bana doğru atılınca eğilip hızla dönerek zombinin arkasına geçtim ve uzun bıçağımı zombinin sırtına kalbine denk gelecek şekilde sapladım.
Garanti olsun diye bıçağımı çekip bir kez daha sapladım. Hareketleri kesilen zombi titreyerek yere düştüğü sırada biraz önce öldürdüğüm zombinin üzerine basarak dışarı çıktım.
Arabanın çok yakınında olan bir zombinin üzerine doğru koşarak bıçağımı gözüne saplayıp çektim ve yere düşmekte olan zombiyi arabanın önünü kapatmasın diye henüz yere düşmeden sağa doğru ittim.
Etrafı kolaçan ettiğimde bize saldırabilecek kadar yakında olan bir zombi görmediğimden arabaya binerek arabayı çalıştırdığım sırada Enes ve Uğur binanın kapısında belirmişlerdi.
Enes ve Uğur sonunda arabaya bindiklerinde hızla sürmeye başladım. Bize doğru gelen zombilerin etrafından geçerek otele sürmeye başladım. Otele gelmek üzereyken koşan birkaç tane zombi görünce esaslı bir küfür savurdum.
"Bu kadar çok koşan zombi olması çok kötü. Hem de otele çok yakınlar. Bizimkilerin başı sıkışmadan hemen otele varsak iyi olacak. Bugün nöbette kim vardı?" diye sordum.
"Beyza." dedi Uğur camdan koşan zombilere bakarken.
"Dur bir dakika! Onlar zombi değil, bizimkiler!" dedi Uğur bağırarak.
"NE? Neden dışarıdalar?" dedim gazı kökleyerek.
Onlara yaklaştıkça hakikaten bizimkiler olduğunu anladım. Burak, Zeynep, Ege, Alper ve Alper'in resmen sürüklediği Sena bize doğru koşuyorlardı.
Beynim olanları zar zor algılarken Enes sormaya korktuğum soruyu dile getirdi.
"Peki ama diğerleri nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtuluş: Türkiye
Science Fiction#Unutulmuş: Türkiye adlı kitabın yan kitabıdır.# #Kitabın başlangıç tarihi: 10.07.2016# Hayat her zaman zordur. Ancak eğer bir zombi salgını olmuşsa ve elinizde silah, güvenli bir korunak, yiyecek, kış gününde sıcak bir eviniz yoksa çok daha zordur...