o n e

181 14 2
                                    

Ben,Baekhyun.Byun Baekhyun.Fazla uzun bir giriş yapmak istemiyorum çünkü burada sebebi olmaksızın bir şekilde aşk hikayemi anlatacağım.Evet,tahmin ettiğiniz üzere maalesef ki bu aşk hikayesi sona erdi.
Bir sonbahar günüydü,elime içi sıcak kahve dolu,kulplu ve aynı zamanda üzerinde şirin ayılar ve yazılar olan bardağımı almıştım.Diğer yanımda annemin çocukken zorla okutmaya çalıştığı fakat benim inadım ile okumadığım Beyaz Kurt ve rüzgardan dolayı turunculaşmış yaprakların hışırtıları vardı.Şuan her şey Tumblr karelerinden alınma gibi görünse de,bunların hepsi Tumblr'ın 'T' si bile olmadığı zamanda yaşanmıştı.Aslında sonbaharı sevmezdim ama bir yandan da huzurlu gelirdi.Kış gibi ıssız,yaz gibi canlı,bahar kadar gül kokulu değildi ama huzurluydu.Hafif bir soğukluk teninize değiyordu ve siz,yağmurluklarınızın altından o hafif esintiyi hissediyordunuz.Tam da öyle bir gündü işte,kahve bardağımı parmağımla kavrayıp dudaklarıma doğru rotasını belirleyecek iken onu gördüm.Park Chanyeol ya da benim deyişim ile sadece Yeol.Hayatımda belki ailemden bile daha çok yeri olan adam.Bir erkekten asla hoşlanmayacağımı düşünürken karşıma sırık boyuyla çıkan adam-aynı zamanda dev gibi-.Onu gördüğümde kahveyi bir kenara,kitabı bir kenara attım ve o zaman diliminde umursadığım tek şey onun pembe ile kutsanmış saçlarıydı.Bir sonbahar havasına uyumlu kot ceketi,içinde sade kırmızı bir tişört,altında ise siyah kot pantolon.Gözleri maviydi,okyanus mavisi.Boyu benden uzundu,aramızda on santimetre kadar vardı ve zayıftı.Ruhsal olarak güçlü bir kişiliği var gibiydi ama bedenen,zayıftı.Saçlarını neden o renk boyadığını sormuştum.Aldığım cevap bana yeterince yeterliydi.
Onu nerede mi gördüm? Karşı evi satın almıştı,komşu olmuştuk.Taşınma işlemleri bitince evine gitmek istedim.Şu yeni taşınan komşuya bir kahve ziyareti ayağına onu kesecektim hani,anlarsınız.Elim boş gitmemek adına evvelsi gün bitirdiğim Beyaz Kurt'u hediye paketine sarılı halde götürmüştüm.İçinde bir not vardı,samimiyetle yazmıştım.Neden başka kitap götürmediğimi halen sorgulamaktayım.Biraz daha romantik bir şey gönderebilirdim.
Kitabı götüreceğim gün biraz kendime bakım yapmayı düşündüm.Doğal rengi  siyah olan saçlarımı fırçam ile biraz şekillendirdim ve o değişik gözlüğümden kurtulup yeşil lensimi taktım.Onun gibi renkli göze sahip değildim.Üzerime beyaz,İngilizce bir iki kelime yazılı tişörtü geçirip altıma da kot pantolonumu giymiştim.Özenle paketlediğim kitabı alıp kapıdan çıkarken yüzümü bir daha kontrol ettim,sanırım iyiydi.Kapı ziline basmıştım.Fazla gürültülü olmaması hoşuma gitmişti.Kapıyı açtığında yeni uyanmış olmalıydı ve söylemem gerekirse fena çekici duruyordu.Yorgun duran gözleri,dağılmış pespembe saçları ile sadece onu öpmek istemiştim.Derinden.

"Kusura bakma,uyandırdım mı?"

Evet,hala soruyordum.

"Ah,önemli değil.Zaten alarm kurmuştum ama ona da uyanamamışım gelmen iyi oldu." diyip hafifçe sırıttı.

Tekrar sırıtsa olur muydu acaba?

"Ben,ziyaret için gelmiştim.Yeni komşum sensin demek." diyip bende hafifçe sırıttım.

"Ev biraz dağınık ama sorun etmezsen içeriye gelmeni isteyebilirim."

"Zevkle,bayım."

Aslında bir nevi flört ediyorduk,ha?Evine geçtiğimde cidden dağınıktı,bunu yeni taşınmasına bağladım.Koltuğunun üzerindeki yastığı ve ince bir pikeyi diğer koltuğa fırlatmış ve ikimiz için yer açmıştı.Yanyana oturacağımızı düşünmemiştim ama bu da işime gelmişti.

"Im,adını bilmiyorum ve umarım öğrenebilirim fakat şuan sormak istediğim şey ne içmek isteyeceğin,ne içersin?"

"Kahve var ise neden olmasın?"

Eklemeyi unuttum,kahve tiryakisiydim.

Su ısıtıcısına yarım litreye yakın su doldurdu ve düğmesine basıp bardaklara kahveyi doldurdu.Onu beklerken mobilyalarına bir göz gezdirdim.Koltukları bej renginde,ikili takım halindeydi.Halısı ise ufak,oval ve açık kahvemsiydi.Ben salonunu incelerken önümüzdeki hatta hiç fark etmediğim sehpaya tepsiyi koydu.Kahvelerin yanına bir iki tane de atıştırmalık koymuştu fakat ne alâ,kiloma dikkat ediyordum.

more than pink | ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin