Erkek kadın ilişkilerine sağlanmış kalmış bir dünyada değer yargısının etiketle ölçüldüğü, çatal bıçak kullanma bilgisinin ahlak sayıldığı bir toplumun aynasından bakınca basit yaşamak daha da önem kazanıyor.
Bir kitabı okurken uyuyakalmanın huzuru , az ama öz eşyanın gerçekliği, o elli kuruşluk kahvehane çayının muhabbeti, martılarla paylaşılan simitin tadı, rüzgârın getirdiği komşu teyzenin gözleme kokusu, bahçede düştüğü için dizi kanayan küçük kızın ağlaması gibi basit ama içten yaşamak lazım...
Basit ama ruha dokunan, ruhu güzelleştiren ne varsa öyle basit yaşamak lazım...
Hele ki basit sevmek...
Birine seni seviyorum demek için pahalı bir restoran mı kollamak gerekiyor? Ya da pahalı bir saat mi hediye etmek gerekiyor? Güneşin yüzünüze vurduğu, bir simit bir çay eşliğinde tahta sert bir taburede çömelmişken söylenemez mi? O anın kıymetini bilen ömür boyu sevdiğinin kıymetini bilmez mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BASİTÇE SEVMEK
RandomBasit sevmek lazım. Basitçe de yaşamak... Basit deyince önemsiz gibi geliyor, değil mi? Hiç de öyle olmadığını birçok kayıptan sonra öğreniyor insan.