Gözlerini kör edecek kadar fazla olan güneşe, yüzünü ekşiterek güne başlamanın onun için ne kadar kötü olduğunu kestiremiyordu. Çünkü ona göre gününün güzel geçmesi için hayata mutlu başlaması gerekliydi. Bu bir tür batıl inanç gibi gözükebilse de pek alakası yoktu aslında. Sadece pozitif enerjiye ve başlangıçların her zaman iyi olmasının gerektiğine inanıyordu. Ama her insan yanılabilirdi değil mi? Belki de bu evrenin değişmez kurallarındandı. Her insanın bir çizgisi olmasına rağmen hayat istediğini yapar, seni o düşün veya kabusun içine atıp kaçardı.
" Yağmuur! Evde eksiklikler var ve eğer açlıktan ölmek istiyorsak birisinin markete gidip alması lazım! "
Şimdi tümüyle bugünden ümidini kesmişti. Markete gitme sırası ondaydı ve oldukça rahat yatağından kalkıp oraya gitmek ona şuanda hayatının en büyük zulümü gibi geliyordu diyebiliriz. Bu sebeplerden dolayı duymamazlıktan gelmeyi bile denemişti.
" Yani? "
" Hiç boşuna uğraşma. "
" Ooofff! "
Ne kadar da derin bir "of" çekmişti öyle, dışından. Gerçekten de bir heceli kelime olmasına rağmen her harfinde anlam yüklemeyi başarabildiğine kendisi bile şaşırıyordu.
Üzerine kalın montunu giyip ayağına 200 liralık botlarını geçirmişti. İnanın üniversite öğrencisi olduğunuzda bunu vurgulamanın ne kadar önemli olduğunu anlayacaksınız. Çünkü artık iki kızın da beynindeki hesapları sorarsak: " 200 tl ile 200 ekmek alabilirdik. " mantığına dönüşüyordu. Her züppe olmayan öğrenci için 5 kr bile değerliydi. Her şeyin kıymetini zaten ayaklarınla hayata tutunmaya çalıştığında anlarsınız. Bu da evrenin altın kurallarındandır.
" Ne alacağım? "
" Hmm, biraz çikolata, krem şanti, yumurta ve... "
" Ekmek. "
" Aynen, ama orkid de bitmiş. Ondan da al. "
" Tamamdır. Hadi görüşürüz. "
" Hızlı gel! "
" Olabildiğince! "
Sözünü tutmayacağından dolayı olsa gerek ağır ağır merdivenlerden indikten sonra sokağa çıkıp yavaş yavaş yürümeye başlamasını garipsememişti. Havanın içini titretmesi yetmiyormuş gibi bir de marketin uzaklığı vardı. Bu konuda da kendilerine söz vermişlerdi. İlk maaşlarıyla birlikte bir tane araba alacaklardı.
Çok uzun sürmeyen bir yolculuk sonucunda varmıştı küçük markete. Alışveriş arabasını eline alıp minik reyonlarda ilerlemeye başladı. Çikolatanın yanında bisküvinin de iyi gideceğini düşünerekten hızlıca arabasına attı. Ve olmazsa olmazlarından cipsi aldıktan sonra sıra Zeynep'in dediklerine gelmişti.
En son işlerini hallettikten sonra kasaya doğru ilerlemişti. Şansına çok az kişinin bulunduğunu söyleyebileceğini pek sanmıyordu çünkü zaten burası küçük bir marketti ve bugün onun için şanstan söz etmek çok büyük bir saçmalıktı. Ama herkes bazı konularda yanlış tahminlerde bulunup hata edebilirdi değil mi?
1 numaralı kasiyerin önüne sıraya girdi. Belirli bir zaman geçtikten sonra marketin içindeki son iki kişinin alışverişini tamamlaması gerekiyordu. Bu kişiler: Kendisi ve esmer bir adamdı.
( Lord Huron -The night we met ) isterseniz açabilirsiniz.
Kasiyerler son iki müşterinin kalmasının telaşıyla hızlı bir şekilde ürünleri makineden geçiriyordu. Yağmur ve esmer adam ise onlardan farksız olarak malzemeleri poşetlere yerleştiriyordu.
" 49,45 tl tuttu hanımefendi. "
Yağmur cebindeki paraya baktığında 3 tl eksikliğinin olduğu gördü.
" 3 tl'sini sonra getirsem? "
" Kusura bakmayın, böyle bir şeye izin vermek benim haddime düşmez. "
" Buralarda oturuyorum zaten. Getireceğimden emin olabilirsiniz. "
Tam bu sırada karşı kasadan da ses gelmişti.
" 68,35 tl etti beyefendi. "
" Buyurun. "
Ne kadar bakmak istemese de kendine hakim olamayıp adama suratının yarısını dönerek onu incelemişti. Fit bir vücuda sahip olmasının yanında yakışıklıydı da.
Adam ise kadın yanlış anlamıştı. Yardıma ihtiyacı olduğunu düşünüp ona doğru yaklaşmıştı.
" Şey isterseniz yardımcı olabilirim. Yani maddi olarak. "
Yağmur ona gözlerini tam anlamıyla pörtleterek bakmıştı.
" N-ne alakası var beyefendi? O taraftan çok yardıma ihtiyacım varmış gibi imaj mı veriyorum? "
" Hayır, tabi ki de hayır ama zaten her insanın muhtaç olduğu zamanlar olabilir ve bu gayet normal bir olaydır. "
" O zaman insanların arasında bu hadiseyi küçük düşürmeden de teklif edip gerçekleştirebilirsiniz. "
" Siz beni tamamen yan-
" Hanımefendi oradan lays sade cipsi ve browniyi çıkartabilirsiniz. "
" Pekii, 45.85 tl. "
" Şöyle buyurun. "
Az kalmış para üstünü alıp marketten çıkmıştı Yağmur. O esmer adam yüzünden bu iğrenç güne son bir şansı vermekten bile vazgeçmişti sinirli kadın.
" Hanımefendi bakabilir misiniz? "
Yine o kaba esmer adam sesleniyordu Yağmur'a.
" Kızıl saçlı "
Bunu söylemesinin üzerine nedense kendini durdurmuştu Yağmur. Adam da koşarak yanına gelmişti. Ve bunu gören kadın tam gidecekken kolundan tutup onu durdurmuştu.
" Ya napı-
Eliyle ağzını kapatmıştı esmer adam.
" Lütfen bak iki şey söyleyeceğim. Birincisi çok özür dilerim."
" Tamam bırak gide-
" İkincisi beni şu adrese götürebilir misin? "
Kadın bu sefer adama "sen manyak mısın yaa?" bakışlarından atmıştı.
" Lütfen kız arkadaşıma söz verdim ve buraları pek iyi tanımıyorum. Yardımına ihtiyacım var."
" Ya senin adın ne ben onu bile bilmiyorum. Bi de seni bir yere mi bıra-
" Tamam tanışalım o zaman ben Enes. "
Enes KARADAĞLI: Barış ARDUÇ
Yağmur VATAN: Elçin SANGU
Zeynep KÜÇÜK: Serenay SARIKAYA
( karakter eklemesi olacaktır.)
YOU ARE READING
Gitme Sen!
Novela JuvenilElçin Sangu ve Barış Arduç'un 10 kasım 2017'de vizyona girecek olan filmini kendimce kurgulayıp sizin karşınıza geldim. Umarım filmin kendisini de benim yazdığım hikayemi de beğenirsiniz.Şimdilik keyifli okumalar😊