Bölüm|1 Antalya
Zilin sesi kulaklarımı doldurduğunda hızla dağılmış kitaplarımı sıramın üstünden toplayıp mavi çantama doldurmaya başladım. Okuduğum okul, yaşadığım şehirin en iyi okuluydu. Bu okula girmek pek de kolay olmamıştı. Gece gündüz çalışıyordum. Elimden gelenin fazlasını yapmaya gayret ediyordum. Ama annem daha fazlasını istiyordu. Daha doğrusu üvey annem. Sanırım size herşeyi en başından anlatmam gerekiyor.
Ben 6 yaşındayken annem babamı aldattığı için yollarını ayırmışlar. Benim annem gecelerin kadınıymış. Babam öyle söylerdi. Annem defalarca babama söz vermiş bir daha seni aldatmayacağım, diye. Ama tekrar yapmış böyle bir hata. Babam anneme aşık olduğu için ona inanmış ve affetmiş. Günün birinde annem yine eve geç gelmiş. Sarhoşmuş da. Babam bu sefer kesin karar almış. En yakın zamanda Vildan'dan ayrılacağım, demiş kendisine. Tabii tüm bunlardan haberi olmayan ben, annemin hep masum olduğuna inanmışım. Annem tercihini çoktan yapmış. Ayrıldıktan sonra beni de istemediğini bildirmiş babama. Veda bile etmeden gitmiş. O günleri hiç hatırlamıyordum. Babamın anlattığı kadarını biliyordum yalnızca.
5 sene önce de babam Yasemin denen kadınla evlenmişti. Bu kadın ilk günki gibi çok kötüydü. Beni hiç umursamaz, genelde de döverdi. Babam böyle birisini sevmemeliydi. Aşk öyle gözünü boyamıştı ki, Yasemin'in her dediğine inanıyordu. Cici annem aynı zamanda da paragözdü. Babamı severek evlendiğine inanasım gelmiyordu. Bu evlilik para içindi. Bundan fazlasıyla emindim. Babam da bunu anlamayacak kadar aptaldı. Günlerden bir gün aptal babam, Yasemin'in beni dövdüğüne şahit olmuştu. Ayrımaya bile gelmemişti. O kadını bana karşı koruması acımasızcaydı. Ben onun kızıydım. Neden dövdü diye soracak olursanız, sabah kahvaltısını hazırlarken elimden kayıp giden yumurtanın halıya düşmesiydi. Tamam, belki bir nevi haklıydı. Yeni halıyı pisletmiştim. Ama dövmek de neyin nesiydi? Ben güçlü bir kızdım, onu dövebilirdim fakat sırf babama saygımdan hep susmuştum. Geçen sene de babamı kaybedince artık ona karşı sessiz kalmamaya başlamıştım. Babam kanser olduğu için vefat etmişti. Öldüğü zaman da şirket batmıştı. Durumumuz kötüye gidiyordu. Yasemin başlarda beni çalıştırmak istemişti. Okulu bırak evi geçindir diyordu. Onu dinlemiyordum. Daha çok okuyup istediğim mesleği elime almak için uğraşacaktım. Bu azimim karşısında artık ısrarcı olmayı bırakmış bu seferde oku gerizekalı, oku, diyordu. Okuyacaktım!
*
Eve geldiğimde kapıyı beş kez yumruklayıp açmasını bekledim. İçeriden sesler geliyordu fakat açmıyordu. Evde olduğunu biliyordum. Tekrar yumruklamaya başladım. Bir yandan yumrukluyor bir yandan açsanaaa diyordum. Ellerim yorulduğunda yanağımı kapıya yasladım. Kapı bir hışımla açılınca öne doğru sendeleyip içerideki terliğe takıldım ve yere düştüm.
"Ay." dedim yüz üstü yerdeyken. Kendimi toparlayıp ayağa kalktım. Ellerini beline koymuş sinirle gözlerime baktı. Altında çiçekli uzun eteği, üstünde de kırmızı tişörtü vardı. Kafasına da çiçekli yazmasını örtmüştü. Ayaklarında siyah ev terlikleri duruyordu.
"Kapıyı kırsaydın!" dedi sitem dolu sözlerle.
"Açsaymışsın sende!" diye cırladım. Kaşlarım olabildiğince çatılmıştı. Üstüne atlamamak için zorlukla zaptettiğim bedenimi tembihledim.
"Düzgünce çalsaydın açardım. Şu haline bak sokak köpekleri gibi duruyorsun. Git bir duş al. Sana güzel haberlerim var." dedi. Son cümleyi söyleyince yüzü iyice yumuşamıştı. Vereceği haber yüzde bir milyon para ile ilgiliydi. Ancak para konusunda bu kadar yumuşardı bu cadı.
"Hayırdır, zengin mi oldun?" dedim alayla dudaklarım kıvrılırken.
"Henüz değil ama olacağız."
Gözlerimi abartılı bir şekilde devirip odama girdim. Çantamı çalışma masamın altına atarak giysi dolabımı açtım. Toz pembe geceliklerimi ve iç çamaşırlarımı elime alıp yatağımın üzerine bıraktım. Banyoya geçip uzun ve sıcak bir duş aldıktan sonra bornozumu giyip odama geçtim. Geceliklerimi giydikten sonra saçlarımı tarayıp tepeden topladım. Yasemin'in bana söyleyeceği şeyi merak etmiyordum ama sonradan beni rahatsız etmemesi için gidip onu dinlemeliydim. Odamdan çıkıp salona geçtim. İki kişilik koltuğa yayılmış elindeki kumandayla kanal değiştiriyordu. Benim geldiğimi fark edince hızla doğruldu. Aptalca gülümseyince tek kaşımı kaldırdım. Karşısındaki koltuğa geçip arkama yaslandım.
"Seni dinliyorum." dedim konuşmayı bitirip bir an önce odama çıkmak için.
"Gürdal amcan..." dedi heyecanla.
"Ne olmuş Gürdal amcama?" ne işler karıştırıyordu bu?!
"Beni aradı bugün." dedi. Devam etmesi için işaret verince tekrar konuştu. "Seni sordu ilk önce. Dediki, eğer isterseniz bizimle birlikte yaşayabilirsiniz."
"Hayır, demişsindir umarım." dedim sıkıntıyla. Evet demişti biliyordum. Çünkü amcamlar zengindi!
"Tabiki de evet dedim. Ben bu çöplükte yaşayamam biliyorsun. Yarın taşınıyoruz. Odana çıkıp valizini hazırlayabilirsin." dediğinde gözlerimi iri iri açtım.
"Sen kafayı mı yedin kadın! Amcamı en son iki yaşındayken gördüm. Daha doğrusu görmüşüm. Hatırlamıyorum bile. Yıllardır yoktu da şimdi mi akıllarına geldik. Allah aşkına nasıl kabul edersin?" ayağa kalkıp ellerimi saçlarımın arasından geçirdim.
"Bir sakin ol. Bize ulaşmaya çalışmışlar. Levent'in öldüğünü öğrenince sana sahip çıkmak istemişler. E tabi bana da." dedi gülümseyerek.
"Salaksın sen salak! Para senin gözünü kör etmiş. Ben hiçbir yere gitmiyorum. İşte kapı işte kolu. İstiyorsan defol git. Benden ve hayatımdan uzak dur!" dedim bağırarak. Hızlı adımlarla odama girip kapıyı çarptım.
"Bana sesini yükseltme, Dolunay! Yarın oraya gideceğiz işte o kadar! Sabah on da hazır ol. Almaya gelecekler." diye seslendi ardımdan.
"Kes sesini!" diye bağırdım. Bu kadın gerçekten çıldırmış olmalıydı. Amcamlar Antalya'da yaşıyorlardı. Oraya gidecektik, ha? Gitmek sorun değildi. Ardımda bırakacağım bir arkadaşım yoktu zaten. Gitmek istemememin nedeni tamamen bu kadındı. Her bokun içinden çıkıyordu. Nerede para orada Yasemin. Belki de Antalya'ya gitmeliydim. Yeni hayat , yeni insanlar, yeni olan bir sürü şey. Ama... O insanları tanımıyordum bile!
Ah.
Yatağıma uzanıp uyumak için kendimi zorladım. Henüz gece olmamıştı ama bu konuyu kafamdan atabilmem için uyumam gerekiyordu. Ne istediğimi kestiremiyordum! Bir yanım gitmek istiyor, bir yanım burada kalıp çürümek.
Evet.
Yarın oraya gidecektim. Gitmeliydim. İçimden bir ses oraya gitmemi söylüyordu. Beni oraya çeken bir şey vardı sanki içimde. Gidip görecektim.
***