Yıl 1999
Henüz havalar daha yenice soğumuş , güneş ise bize erken veda ediyordu. Kış aylarını çok severim .Çünkü bu zamanlarda fazla iş olmazdı. En çokta sobadan çıkan o güldürtüyü seviyorum . Tıpkı trenden çıkan o ses gibi.Yatak odamın sobasını çoktan annem yakmış, oda sıcacık olmuştu . Yataktan kalkmaya niyetim yoktu hiç. Taki kapı çalana kadar. Annem:-Hadi oğlum kalk da hazırlan.
İçimden kocaman bir of çekip tavana baktım . Tavan çam odunundan yapılmış gayet sağlam duruyordu . Duvarlar beyaz boyalı sağıma düşen duvarda annemin elişi yapmış olduğu horoz resmi asılıydı . Sol tarafıma düşen duvarda ise soba borusu vardı . Olduğu yer kararmış is olmuştu . Yatağımın baş ucunda sol tarafta pencere açılıyordu . Ayak ucunda ise kapı . Tabi dolabım ise sol tarafta soba borusunun alt kısmında gömme dolap mevcuttu .
Dışarıdan bir ses:-Oğlum hadi baban gelecek şimdi . Kalk çabuk ol . Şafak oğlum ...
Dışarıda Annemin ellerini dizine vurup feryat etmediği kalmıştı . O babamdan çok korkuyordu . Seviyor mu pek bilmem . Ama benim sevmediğim kesin. Babam hapisten çıkalı dört gün olmuştu . Hapse girme sebebi ise biricik ablam Gülnaz ı öldürmüştü . O evlat katiliydi . Ve kapı yine çalmıştı . Bu sefer gelen Annem değil Babamdı:
-Lan budala, anan sana demedimi kalk diye ha. Kalk çabuk beni sokma içeriye .
Bir tiksinti girdi içime . Bu pislik heriften hiç olmadığım kadar nefret ediyordum. Amma velakin yapacak birşey yoktu paşa paşa gidecektim onun oturduğu o kahvaltı masasına.
Yataktan doğrulup önce dolabın önüne gittim. Sevgili dolabım . Onu o pislik babamdan daha çok seviyordum . Şöyle göz ucuyla bakmış olduğum kazaklar sanki bana beni giyme dercesine bakıyorlardı . Onlarda istemiyorlardı tabi o pislik herifle oturmak. Çıplak gidemezdim herhalde mecbur şu koyu lacivert kazağı geçirdim sırtıma . Altına da kot bir pantolon. Pantolonumun diz kapakları yırtılmış, ve tek pantolonumdu. Anneme dikmesini defalarca söylemiştim . Kapının kolunu aşağıya indirdim kapıyı içeriye doğru açtım. Gıcırtı sesleri kulağı sağır edercesine tırmalıyordu. Hemen benim odamdan çıktıktan sonra soldan aşağıya uzanan küçük bir hôl vardı. Hôlün sonunda bir kapı açılıyordu . Sırasıyla önce salon sonra mutfak vardı . Salonun sağ ve sol tarafından iki kapı açılıyordu . Sağdaki Annemlerin odası soldaki ise boştu . Salonun alt kısmında ise mutfak kapısı açılıyordu . Benim küçük holde lavobo, banyo mevcuttu . Birde annemlerin odasında mevcuttu. Sonra küçük adımlarla mutfağın yolunu tuttum . Kapıyı açtım . Bu kapıda gıcırdıyordu. Kapılar bile dayanamıyordu babanın burda olmasına . Başımı öne eğip sandalyeye doğru yürümeye başladım . Sandalyeyi çekip oturacağım sırada Annem çayımı katıyordu. Babamın bana dik dik baktığını hissedebiliyordum. Masada kurumuş siyah zeytin, biraz sararmış peynir, üç tane haşlanmış yumurta ve bir de bir kaç dilim ekmek vardı . Sanırım bunları komşumuz Saadet teyze vermişti . Annem çayımı önüme koydu . Annem babamın bana dik dik baktığını görmüş olacak ki ona yumurta haşlaması uzattı :- Buyur Yusuf yumurtadan biraz daha ye .
Annem ise 1.60a varan boyu vardı. Yüzü kumral yanakları al aldı. Kilosu boyuna göre çok zayıftı . Saçları siyahtı . Tıpkı karanlık gibi. Göz rengi koyu kahveydi .
Tabağı ittirip Anneme :
-Çek şunu .
Beni gözleriyle işaret ederek :
-Çalışıyo mu bu hergele?
-Yok Yusuf o daha okul okuyor . Küçük daha.
-Peh be. Ne okulu bu yaşa kadar okul mu durur . Çalışacak .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAFAK
Ficción Generalİki yol arkadaşı, kendilerini neye sürüklediğini bilmeden adım attıkları o kara liman .Suyun kayalıklara hırçınca vurduğu felaket .Gerçekleri anlamayan o sahte gözler. İşte savunmasız iki yoldaş...