12. Tatlı Kremalı Acı İntikam

1.5K 90 33
                                    

Kihyun hala dans gecesi için herşeyini ayarladığı buluşmanın son saniyede iptal olmasına uyuz olmuştu. Hyungwon'un onunla alay ettiğini düşünüyordu. Öyle ya, dans için seni davet etmek istediğini söylediğinde Hyungwon ifadesiz kalmış,senin ağzından laf almasını istediğinde güya becerememişti. Dans günü kapıda kaldığında şoför ile arabayı kiraladığı yere geri yollamış ama kendisi karşı kaldırımda oturup en azından onun yanına gidip özür dilemeni beklemişti. Minhyuk denen çocuğun 'sevgilisi ile kavga ediyor' demesi ve bir süre sonra Hyungwon'un evinden güle oynaya çıkman, ardından okulda orta yerde öpüşmelerinizden sizin çok eskiden beri birlikte olduğunuzu çıkarmıştı. Ya da Hyungwon son dakika golüyle seni ondan çalmıştı. 

Kihyun şimdiye kadar hep ıslık çalınca, kızlar paçalarına yapışırdı. Ama sen ıslığa usul usul ilerlemiştin ve birden Hyungwon'un dudaklarına yapışmıştın. Kihyun hep en büyük rakibi olarak Hoseok'u görürdü. Senin ona olan hayranlığını gözleriyle izlemişti. Hoseok'un da geldiğinden beri kızlara ilgi duyduğunu gösteren kanıtların tümü seninle ilgiliydi. Sooyou ikinizin zaten çıkıyor olduğunuzdan şüphelendiğini söylemişti. Ama beklediği darbe beklemediği yandan gelmişti. Hyungwon gibi çelimsiz birinin Kihyun gibi şeytan tüylü birini alt etmesi kabul edilemezdi. Gününü görecekti.

*

Her zaman gittiğin butik kafeye gidip pahalı fincan keklere içini çeke çeke bakmıştın, sonra bir amerikano söyleyip en sevdiğin köşeye oturdun. Burası ücra bir yerdeydi. Bulunduğu dar ara sokağın koyuluğuna inat berrak bir vitrin ve çay evi kıvamında bir dekorasyona sahipti. Burası senin ayda bir kendini şımartma için geldiğin bir yerdi. Ayda bir kez paraya kıyar, amerikanodan söylerdin. Ciltli kitabını açar okurdun. Kahven bittikçe, buraya gelip de telefona, selfilere değil, kitabına gömüldün diye dükkan sahibi çaktırmadan bardağını yenilerdi. Gençler kitaplar okumalıydı çünkü. Birbirinin aynı olmamalıydı.

Burada hiç yoğunluk olmamıştı, o yüzden köşedeki sedir koltuklarda yayılırdın. Bu kez biri gelip masaya, yüzüne doğru eğildi. Enfes bir temiz kokusu vardı ve kafanı kaldırdığına değen parlak bir çift göz. En sevdiğin, kahve renginde.

"Selam...." kafanı kaldırdığında Hoseok o parlak gülümseme ile gözlerinin içine kadar seni selamladı. Kontrolsüzce kalp fışkırıyordun bu çocuk seninle iletişim kurdukça. 

"Jiso... di mi? Tanışmıştık... ben Hoseok,Hoseok oppan." sonra utanıp kıkırdadı, "Pardon..."

O kıkırtı ile hız treniyle bayır aşağı gidiyor gibi heyecanlanmıştın. Boş boş baktın. Bir sanat eserine baktığını farz ediyordun. Karşındaki sandalyenin yaslanma yerine güçlü ellerini yaslamıştı. Ellerinin yapısı o kadar etkileyiciydi ki. Çok tatlı bir sohbet ilerletmiştiniz. Sonra yanına oturmayı teklif etmiştin. Yani seninle aynı masada oturmayı. Ama o kelimenin anlamının hakkını vermek için yanına oturdu. Sedir rahatlığı cezbetti onu diye düşündün. Fincan kekler ve muffinler boy boy, renk renk ve farklı aromalarıyla karşınızdaki iç vitrinde duruyorlardı. Miden guruldayınca Hoseok kendi göbeğini tuttu.

"Oh.. sen de mi açsın? Hadi bir tane seç de yiyelim. Tek başıma yersem diyetime ihanet etmiş olurum."

"Şey... ben..."

"Sen seç,oppan öder." dedi. Tekrar şirin şirin özür diledi. Geldiğinden beri gözün pudra pembe krema üzerine gümüş renkli süslemeler serpiştirilmiş beyaz çikolata ve çilekli olanı gösterdin. Garson başını salladı, sonra Hoseok'a döndü. Hoseok da beyaz krema üzerine gümüş renk süsmelemer konmuş bitter çikolatalıyı seçti. Muffinler kocamandı. Siparişleriniz masaya geldiğinde Hoseok siparişinle senin bir pozunu çekti. Öyle tatlı bakmıştın ki bu anı ölümsüzleştirmişti. 

Sadece Aşkdaşız  | (Hyungwon OC)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin