Alexander, cehenneme indirilmişti çünkü hem cennete hem de John'a özel yapım olan molotof kokteyllerini fırlatıyordu. Alexander, 1. sınıf öğrencisi olduğu için John'a sevgisini böyle göstermeye çalışıyordu ama John bir türlü sevgisini anlayamıyordu. John, Alexander kendisine zarar verdiği için kendisinden nefret ettiğini düşünüyordu ama yanılıyordu. Ama John, Alexander'ı molotoflarına rağmen seviyordu. Sevmeye devam edecekti..!
Bir gün, Alexander yine cehennemde oturup tanıştığı zebani arkadaşlarıyla konuşurken yine celallendi. Cennete gitmek istiyordu. Hemen ayağa kalktı ve bağırdı:
"Eeeey George Washington! Beni cennete geri al!" bunu duyan George hemen gül yüzünü gösterdi ama somurtuyordu. Yine mi Alexander, diye düşündü.
"O zaman benim biricik bebeğim Johnny-boi'uma molotof fırlatma. Hem, o 3. sınıf. Artık seviyesine çıkmalısın." Alexander bunu duyunca daha da sinirlendi ve elindeki molotof için olan şişeyi yere fırlattı.
"Ben 57'liyim, nasıl seviyesine çıkayım be adam!" George sırıttı.
"Molotofa oturursan seni 55'li yaparım." dedi George, dalga geçtiği belli olan bir tonla. Alexander şaşırmıştı. John'u istiyordu ve bunun için her şeyi yapardı ama... Bekaretini bir molotofa kaybetmek istemiyordu, en azından John'a kaybetmeliydi. Bir molotofa değil.
"Asla. Benimle dalga geçemezsin Washington." dedi Alexander kararlı bir tonda ve arkasını dönüp zebanilerin yanına geri gitti. George arkasından bakarken gözlerini devirdi ve tekrardan cennetteki Ultimate VIP odasına döndü.Bu sırada John, eskiden Alexander'la yaptıkları gibi bulutların üstüne yatmış; cehenneme balgam atarak kalp yapmaya çalışıyordu ama başaramıyordu. Cehennemdeki güçlü rüzgar sürekli balgamını etrafa sıçratıyordu ve John bunu uzun sayılacak bir süredir yaptığı için boğazının kuruduğunu hissetmeye başlamıştı. Bir küfür savurdu.
"Hay Alexander'ın molotoflarını sikeyim!" o sırada tur atan babası, George Ultimate VIP Washington, oğluşunun küfrünü duydu ve şok oldu. Nasıl olabilirdi bu? John'u yetiştirirken neyi yanlış yapmıştı? Göz yaşlarına boğularak John'a seslendi.
"Sevgili oğluşum, bu küfür de neyin nesiydi? O güzel ağzına yakışıyor mu?" John, babasının sesini duyunca kafasını kaldırdı ve ona baktı.
"Baba, Alexander'ı özledim. Onu cennete geri istiyorum. Onsuz balgam atmak artık hiç eğlenceli değil." dedi John, üzgün bir sesle. George onun üzüldüğünü biliyordu ve... artık oğlunu üzmeye dayanamıyordu. Alexander'ı geri getirecekti.
"Pekala, ma Johnny-boi. Alexander'ı geri getireceğim ama tekrardan kıçına molotof attığında bana ağlayarak gelme." George parmağını şıklatıp "piçuv" dedi ve elinde molotof olan çıplak bir Alexander hemen yanlarında belirdi. Vücudu ıslaktı, demek ki gelmeden önce duş alıyordu. John'un dibi düşerken George bulutun üstüne erkeksi bir şekilde kustu.
"İğrenç." dedi Alexander elindeki molotofu atmaya hazırlanırken ve onu John'un kafasına attı. John ağlayarak yere düşerken Alexander da sevinçle üstüne atladı. Artık mutlulardı.