Alexander derin bir nefes alarak elindeki molotofu sıktı ve kalabalık olan Ramazan çadırının karşısındaki berber dükkanın önündeki Zayn Malik posterinin arkasında gizlenmeye devam etti. Hala Jefferson'ın gelmesini bekliyordu ama ne yazık ki Jefferson bir türlü gelmeyi başaramamıştı.
Bir süre sonra sokağın başında John Adams'ın cırtlak sesini duyunca Jefferson'ın yakınlarda olduğunu anladı ve yaşadığı heyecanla elleri terlemeye başladı, bundan dolayı molotof elinden kaymasın diye daha da sıkı tuttu.
Alexander, Jefferson görüş alanına girdiğinde onun yeşil takkesini kafasının tam üzerine yerleştirişini ve çingen pembesi rengindeki montunu düzeltişini izledi. Bonus kafalı adam, bunları yaptıktan sonra daha hızlı adımlarla iftar çadırına ilerlemeye başladı ve nişanlısı da onu izledi. Alexander, iki adamın kendi önünden geçtiğini görünce hemen Zayn Malik posterinin arkasından çıkarak onlara doğru ilerledi. Jefferson ise iftar çadırında kendi arkadaşlarının yanına ilerlerken kolunu yavaşça Adams'ın beline doladı.
"Vaaaay karşim hoşgeldin." dedi mahallenin 16.kralı Louis. Jefferson sırıttı ve Louis'yle kafalarını tokuşturdu.
"Hoşbuldum kardeşim. Nas'sın? Çoluk çocuk nasıl?" Louis geri çekildi ve tesbihini bileğinden çıkarıp sağ eline aldı ve sallamaya başladı.
"Ne yapsınlar. Evdeler işte. Boş boş ihtilal yapıyorlar." Adams Jefferson'a daha da sokuldu ve sordu:
"Marie nasıl? Çocuklar onu yoruyor mu?"
Louis kahküllerini düzeltti ve çapkın bir şekilde sırttı.
"N'apsın yenge. Hasta işte. Yatıyor."
Jefferson kaşlarını kaldırıp indirdi. "Yengeyi fazla zorlama kanka. Belini kırarsın sonra maazallah."
Jefferson'ın kast ettiği şeyi anlayan Louis katır gülüşünü yaparak iftar çadırını şenlendirdi ve bazı insanlar gülüşünün güzelliği ile oracıkta hayatını kaybetti. Morg çalışanları, hayatını kaybeden insanları morga taşırken Louis en sonunda gülmeyi bırakabildi ve Jefferson ona "lenny face" ile bakmayı sürdürürken iftar çadırının içine doğru ilerlediler.
Bu sırada da, Alexander arkalarından kendinden emin adımlarla geliyordu. Ve aynı zamanda iğrenmişti de, Jefferson'ın kekoluğu ve keko arkadaşları her daim midesini bulandırıyordu. Elindeki molotofu sıkıca tutarken bağırdı:
"ADAMS GECELERİ SENİ NASIL PATLATIYORSA BEN DE SENİ ÖYLE PATLATACAĞIM JEFFERSON!" bunu duyan Jefferson hemen sesin sahibine döndü ve bununla birlikte yüzüne molotofu yemesi bir oldu. Jefferson'ın yüzü alevler içinde kalırken, Alexander Louis'nin katır kahkahalarına taş çıkartacak şekilde gülmeye başladı ve Jefferson'ın yüzündeki alevler iftar çadırına sıçradı. Çadır da yanmaya başlarken, insanlar ağlayarak etrafa kaçışmaya başladı. Bir kaç dakika sonra, Alexander kendine gelince ve tam kaçacakken jandarmalar geldi. Alexander onlardan kaçmaya yeltenmişti ki Louis kafasına tespihini attı. Yere yığılan Alexander'ın üstüne jandarmalar çullandı ve genç molotofçu kaçmasın diye kafasına vurarak onu bayılttılar.
Jandarmalar Alexander'ın baygın bedenini karakola götürürken, Adams Jefferson'ın eriyen yüzünü geri koymaya çalışırken yanı başında ağlıyordu. Nişanlısının mükemmel yüzü berbat olmuştu ve Adams bunu yapan kişi Alexander Hamilton'dan, çok kötü bir intikam alacaktı. Onu ağlatacaktı.