Eylül izmirliydi seviyordu bu şehri Deniz konusunu ailesini ama hayat ın omuzlarına yüklediği yükü artık kaldıramıyordu.Gitmeliydi yorulmuş ve etrafında Can ın dan çok sevdiği ailesini dostlarını arkadaşlarını da yormuştu.Gitmek için bi bahane bulmuştu aslında sınava girecek ve tekrar üniversite okuyacak ve dinlenecekti o süreçte. Aslında daha önce bankacılık okumuş ve şuanda özel bi bankada çalışıyor işini severek yapıyordu, fakat mutsuzdu gitmeli kendini toparlayıp herşeye yeniden başlamalıydı. Sınava girdi güzel bi puan almıştı istediği olmuştu o puanla istediği üniversiteye gidebilirdi. Bu kez kendiyle mücadeleye girmiş bi tarafı git derken diğer tarafı giderek etrafındakileri ne kadar üzeceğini hatırlatıyordu. Ramazan ayıydı son gün kardeşinin ısrarıyla tercih yapmış normal hayatına devam ediyordu. Bu süre içinde nişanlısından ayrılmış işinden istifa etmişti.Arkadaşlarıyla ailesiyle bol bol vakit geçiriyordu.Kimse gideceğine inanmamış tı herkes işine geri dönmesini beklerken o tercih sonuçlarının açıklanmasını bekliyordu. Sonunda o gün geldi inanamamış ti o bile Bolu ya gidecekti yapayalnız kimsesiz kalacaktı. Aklına sadece gitmeyi koymuştu kayıtlar başladığında küçük bi valiz hazırlayıp evraklarını tamamladı okuluna kayıt yaptırmak için yola çıkacaktı. Otobüs yolculuğunu sevmezdi nasıl olsa geri dönecekti arabasıyla giymeye karar verdi ve herkese tatile gidiyorum deyip çıktı evden. Arabasına bindiği anda gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı sevmezdi ağlamayı ama kendine hakim olamıyordu bu şekilde Bursa'ya kadar gelmiş mola vermişti, mola yerinde bi Türk kahvesi içip yoluna devam edecekti. Seviyordu Bursa'yı amcası Bursa da oturduğu için çok gelip gitmişti belki buraları uzun bi süre göremeyecekti, kahvesini içtikten sonra hesabı ödeyip tekrar yola koyuldu. Yorulmuştu fakat durmaya niyeti yoktu alışkındı uykusuzluğa müzik dinleyerek devam etti yoluna sabah a karşı düzceye gelmiş üşümeye başlamıştı Ege kızıydı sonuçta sıcak diye bir askılı bir şortla yola çıkmıştı inçe bir şalı vardı arabada nerden bilebilirdi ki buraların buzlar ülkesi olduğunu. Neyse ki birazdan sabah olacak ti Bolu'ya günün ilk Işık'larıyla girmiş yolda gelirken yeşilin binbir tonuna aşık olmuştu severdi doğayı ama denizin mavisini değişmezdi şimdi İzmir'de hava ılık hafif bir meltem ediyordur diye düşündü sonra sildi bu düşünceyi aklından burayı sevmeliydi sevmezse kalamazdı bu soğuk yerde tekrar yeşile odaklandı. Okul u na nasıl gideceğini birilerine sorması lazımdı ama kimse yoktu sokaklarda neyse ki açık bir pastane bulmuştu içeriye girip okulunu sorduğunda tekrar şaşırdı okulu merkezde değil merkeze 52 km uzaklıktaydı üzülmüştü o kalabalıklar a alışkındı sakinlik istediğinde çiftlik evine gider bi hafta on gün kalır tekrar dönerdi kalabalığa kalabalıkta kaybolurdu tek dertli kendi olmadığını anlar biraz olsun yükü nü atardı. Ama dönemezdi artık bir kere karar vermişti bu kadar kolay pes etmemeliydi kendine bir çay birde börek tabağı söyledi bunları düşünerek kahvaltısı nı bitirip tekrar yola koyuldu . Bir kez daha yeşilin tonlarında kaybolarak ilçeye doğru ilerledi okul ilk girişteydi görevliler yeni gelmiş omların dışın da kayıt a gelmiş bi kaç öğrenci ve ailesi vardı bi kez daha içi cız etti o ailesine yakan söylemiş ti kaçıyorum diyememişti bu düşünceler e dalmışken sıra kendine gelmiş görevli ona sesleniyordu içeriye girip evraklarını teslim etti. Okul un verdiği bazı evrakları imzalayıp ilçeyi bile gezmeden tekrar yola çıktı . Özlemişti ailesini arkadaşlarını İzmir i hatta cadı kardeşlerini bi an önce kavuşmalıydı onlar a zaman o kısıtlıydı üç hafta sonra okul açılacak ve o ikinci üniversitesini okuyacaktı.
YOU ARE READING
Ölümün saati yok
Non-FictionAşk ateşler içinde yanmakmıydı, yoksa bir gülüşüyle küllerin sen yeniden doğmak mı?