Deli gibi koridorda koşuşturmaya çalışırken bir yandan da hızlı adımlarla önümde yürüyen Profösörü ikna etmeye çalışıyordum.
"Efendim, lütfen. Bana her şeyi yaptırabilirsiniz ama bunu değil. Lütfen, yalvarıyorum."
Elindeki kitaplarla ciddi bir şekilde yürüyen soğuk nevale beni hiç dinlemiyor gibiydi. Şuandan itibaren en nefret ettiğim öğretmenlerin arasına yerleşmişti.
"Bakın birazcık beni dinleseniz. O taşı bilerek fırlatmadım, Youngjae, hayatımızda birazcık aksiyon istedi efendim, gerçekten benim bir suçum yok."
Bir anda durunca son anda kendimi frenleyip durdurdum. "Onu oraya zorla götürdüğün o kadar belliydi ki Mark. Lütfen saçma bahaneler üretme. Bu dersten geçebilmen için bazı şeyleri aşman gerekiyor evladım."
En sonunda dudaklarımı büzüp omuzlarımı düşürdüm ve kaderime razı oldum. Mecburdum, inatçı herifin tekiydi. "Peki efendim, nasıl istiyorsanız öyle olsun."
Gülerek omzumu sıvazladıktan sonra yoluna devam etti. Bende içimden bütün küfürleri ve bedduaları sayarken tek ayağımı yere vuruyordum, sinirle...
****
Grup halinde benim için işkence olan bölgemize gidiyorduk. 6 kişiydik ve iki gruba ayrılacaktık. Daha sonra da 3 kişi farklı alanlara dağılacaktı. Her nasılsa benim ölüm fermanımdı, gözlerimi bağladığım ve o yazıyı boynuma taktığım an...
Taehyung u grubun lideri seçtiğimiz için bizi iki gruba ayıracak kişi oydu. Hemen yanımda oflayıp poflayan Youngjae ye döndüm. "Sakın benimle aynı grupta olayım deme. Seni öldürürüm."
Şaşkınlıkla o da bana döndü. "Ama hyung, bunu ben belirlemiyorum ki."
"Olabilir, ben seni istemiyorum. O gün kaçıp beni yalnız bıraktığını unutmuş değilim."
"Yine de senin yüzünden ceza alıyorum hyung."
Suratımı asarak bir şey demeden tekrar önüme döndüm. Taehyung çoktan grupları belirlemişti. Neyse ki Youngjae ile aynı grupta değildik. Bir süre onu görmek istemiyordum.
Yugyeom, Taehyung ve Jinyoung ile aynı gruptaydım.
****
Seul de seçtiğimiz herhangi bir bölgeye geldiğimizde üçümüzde birbirimizden ayrılmış, farklı noktalar aramaya başlamıştık.
Ben büyük bir alışveriş merkezinin ortasında durdum. Hiç vakit kaybetmeden sırt çantamı bir bankın üzerine koyup içinden gözümü kapatması için bir bez parçası çıkardım. İlk önce gözümü bağladım. Ardından hayatımı cehenneme çevirecek olan yazıyı alıp boynuma astım. Kendimi deli gibi hissediyordum bu yüzden bu işkencenin bitmesi için 1 saatin çabucak bitmesini bekleyecektim.
Bankın yanında kıpırdamadan yanımdan geçip gidenleri hissederek bir süre durdum. 5 dakikanın ardından bayan olduğunu hissettiğim biri gelip sıkıca sarıldı ve kulağıma 'Güçlü ol' diye fısıldayıp gitti. Sinirden delirmek üzereydim. Ben bunları yaşayacak ne yaptım acaba?
****
1 saatin bitmesine sadece 5 dakika kalmıştı. Derin bir nefes alarak ellerimi ceplerime soktum. Hava biraz soğumuştu. Büyük ihtimalle burnumda kızarmıştı. Bir daha lanet ederek dudaklarımı birbirine bastırdım.
Ben öylece bir oraya bir buraya dolanırken birden sıcak olduğunu hissettiğim bir beden kolumdan tutarak beni kendine yasladı. Hissettiğim kadarıyla üzerinde deri ceketi olan, benimle aynı boyda ve güzel kokusu olan bir erkekti. Yüzümü buruşturarak öylece bekledim. Ancak saniyeler geçmesine rağmen beni bırakmıyordu.
Artık saniyeler dakikakalara dönüşürken aniden sıcak nefesini boynuma üfleyerek konuşmaya başladı. "Uzun süredir bunu bekliyordum. Artık bana aitsin çiçek çocuk."
Gözlerimi kocaman açarak ellerimi karşımdaki bedenin göğsüne yasladım ve tüm gücümle ittirdim. Bir şey dememek için kendimi çok zor tutuyordum. "Toz ol, belanı benden bulma."
"Tekrar geleceğim."
Bunu söyledikten sonra telefonumun alarmı çalmaya başladı. Hemen gözümdeki bağlı olan bez parçasını çıkardım ve etrafa bakındım. Karşımda olsa bile o psikopat, deliyi tanıyamazdım.
Kulağıma o şekilde üflemesi ve o derin sesi beni çileden çıkarmaya yetiyordu. Buna katlandığım yetmiyormuş gibi birde 'pislik ibnelerle' uğraşacaktım.
Mark beni yanisitiyor sanirim ajjajaajja bende istemedigim birsey yaptigimda surekli sikayet eder sinirli olurum ahahhaha neyse umarim bolumu begenmissinizdir.
