Eve döndüğümde hala Lisa'nın ne düşündüğünü merak ediyor, her türlü olanağı sorguluyordum. Ona göre ben bir psikopat veya başka bir şeymiydim? Kafamda delice sorular geçerken, uykumu alamadığımı farkettim. Salondaki koltuğa yayılıp televizyonu açtım ve uykuya daldım. Dışarıdan gelen ürkütücü bir ses beni uyandırdı. Camdan baktığımda hiç bir şey yoktu. Odama çıkıp kitabımı yazmaya devam ettim. Benim babam bir yazardı ve bende onun yolundan ilerliyordum. Ondan kalan altı deste 10,000'lik ile geçiniyorum. Ama paraya dokunduğum bile söylenemez. Kitabımdan bahsedeyim size. Kitabım, İkinci Dünya Savaşında yaşanan bir aşkı konu alıyordu. Hemen hemen yarısına gelmiştim. Kitabı yayınevine yollamayı çok istiyordum. Büyük ihtimalle kitabımı basacaklar. Babamın, göndereceğim yayınevine büyük katkıları olmuştu. Bu katkılardan dolayı ona bir plaket bile vermişlerdi. Bu yüzden kitabımın çıkacağına kesin bir gözle bakıyordum.
Kitabımda baya bir ilerleme kaydediyordum ki zile birisi şiddetle bastı. Ürkerek aşağıya indim. Dışarıdan bir kamyonet sesi geliyordu. Kapıyı açtığımda Lisa ve arkadaşları beni çağıryordu. Şaşkın bir gülümsemeyle onlara bakıyordum. İçlerinden birisi "Hadi ama, tüm gece seni bekleyecek değiliz." dedi. Lisa bana üzerimi giyinmemi ve gelmemi söyledi. Üzerimi apar topar giyip evden çıktım. Bana biraz önce çabuk ol diyen kişi "Çok büyük ve havalı bir evin var, ben Jason" dedi evimi göz gezdirerek. Tanışmam gereken iki bayan, iki erkek vardı. Bu dört kişi teker teker bana adlarını söylediler adları 19. yüzyıldan kalma gibi geliyordu bana. Elizabeth, George, Daisy ve Henry. Bu isimler size de öyle gelmedi mi?
Tanıştıktan sonra Lisa ile Chevy'e bindik. Lisa arabayı kullanıyor bende yanında oturuyordum. Lisa bana "Jason'ın evine gidiyoruz." dedi gülümseyerek. Bende "Pekala, öyle olsun." diyerek cevap verdim. Daha sonra "Beni niye çağırdınız ki?" diye sordum. Bana gülümsedi ama cevap vermedi. Jason'ların evine gidene kadar arkadakilerin söylediği şarkıları dinledik. Jason'ın evine varmıştık. Güzel bir evi vardı ama benimkisi kadar güzel değildi. Herkes kolkola eve girdi. Salonun ortasındaki masada her türlü şey vardı. İçki, ot, hap vs. Hayatımda bunların bulunduğu bir ortama ilk defa giriyordum. Jason herkese birer bardak viski döktü. "Şerefe!" dedikten sonra viskiyi yudumladık.
Yudumladıktan sonra herkes bana bakıp gülümsemeye başladı. Bende bu durumdan biraz ürkerek "Ne?" dedim. Daisy bana "Kendinden biraz bahsetsene?" diye sordu gülümseyerek. Çok akışkan konuşarak kendimi en ufak detayından anlatmaya başladım. Akıcı konuşmanın yararlarından birine tanık oluyordum. Herkes beni çok dikkatle ve büyük bir hayranlıkla dinliyordu. Aslında odadaki hiç kimse benim umrumda değildi. Bu duygumdan sadece tek bir kişi muaftı. O da Lisa. En dikkatli ve heyecanlı o dinliyordu. Yaklaşık yarım saat kadar hiç susmadan kendimi anlattım. Sonra Jason "Vay be!" dedi içine çekerek.
Elizabeth gözlerimin içine bakarak "Çok etkileyici bir yaşama sahipsin." dedi. Ama neresi etkileyici bir türlü anlayamıyordum. Sanırım ben ve yaşamım farkettiğimden daha da çok değerli bir şeydi. Lisa ayağa kalktı masaya doğru ilerledi. Otları sardı herkese birer tane dağıttı. Sıra sıra çakmakla yaktık. Sıra bana geldiğinde ilk başlarda tedirgindim. "Ne olabilir ki?" diyerekten yaktım ve tüttürmeye başladım. Size nasıl bir şey olduğunu değil nasıl hissettiğimi söyleyebilirim anca. Havalarda uçuyor gibiydim. O anda tiksindiğim dünya bana çok ilgi çekici ve cennet gibi geliyordu. Sanırım buna "kafayı bulmak" deniyordu. O gece hiç olmadığım kadar keyifliydim. Gece 2-3 civarı Lisa beni eve bırakmıştı. Çok kısa ama çok ama çok muhteşem bir gündü. Yatağa girdiğimde çok içten dedim ki "İşte hayat budur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Kıvılcım
Teen FictionHer ne kadar hayattan kaçarsam kaçayım. Bir gün yakalanacağım. Yakalandığımda ise birisi beni ondan çekip kurtaracak. O doğruyu kişiyi bekliyorum, hiçbir şeyi düşlemeden. O kişiyi bana yakın hissediyorum. Bu hissim gerçekleşecek gibi. Eğer gerçekleş...