Ölüm Emri, Vili Malikanesi, 5 AY 26 GÜN ÖNCE
Yağmurun camları dövdüğü güneşten yoksun bir güne araladı soluk elmas yeşili gözlerini. Çok özlediği yatağında bir kez dahi yatabilme özlem giderebilme fırsatını değerlendirmek için hafta sonu izinlerinden birini kullandı. Sıklıkla eve uğradığı görülmezdi aslında. Okul dışına çıkmak için sürekli izin kullanmazdı. Okulda kendine kurduğu düzeni ihmal etme veya eksiklerin oluştuğunu düşündüren şeyler olduğundan genellikle okuldan sıklıkla ayrılmazdı. Belirli günlerde ayrılır aile yemekleri, toplantıları onun gibi törensel şeylere katılır veyahut dışarı parmakla sayılır dost kademesine ulaşmış arkadaşlarıyla takılırdı. Ama bu kez evde kalma lüksünü göstermiş kendisine izin vermişti cadı. Aslında biraz da özlediğini öne sürerek büyük babası istemişti bunu. Yumuşak yatağında turkuaz rengindeki çarşaflarının üzerinde toparlanırken uykusunu aldığını ve her zamankinden çok daha fazla dinç olduğunun farkına vardığında bir gün bile olsa evde kalma fikrinin o kadar da kötü olmadığının kanısına vardı. Bir şeyler gecikebilirdi. Bazen gecikmeli idi. Yatağından kalkıp bir kaç esnek hareketle zarif vücudunu gevşetirken diğer yandan boy aynasından kendisine göz gezdiriyordu. Okulda bu kadar kendisiyle ilgilenme fırsatı bulamadığından -kendisi- oldukça ilgisini çekmişti. Çıplak adımlarla yürüdü boydan boya olan etrafı gümüş işlemelerle süslenmiş yansımasına doğru. Kısa bir bakışma ardından hazırlanıp kahvaltıya inme vaktinin geldiğini anladı. Hızla üzerine bir şeyler giyerek elektriklenmiş kömür karası saçlarını taradı. Odadan çıkması çok uzun sürmedi. Merdivenlerden dikkatli ve neşeli adımlarını atarken malikanenin büyük salonundan gelen sesler o kadar da neşeli sayılmazdı. Merdivenlerin yarısında adımlarını sonlandırmış antika eşyalarla süslenmiş salonun ortasında büyük masasının etrafında toplanıp kimisi hararet ve öfkeyle aralarından haberdar olmadığı bir konuyu tartışırken büyük baba Gabriel buz gibi sesi ve kükreyen bir edayla salondakilerin fısıltılarını kesti. Salona yayılan sessizlikle beraber Gabriel torununa miras bıraktığı o yeşil gözleri çevirdi genç cadıya. Yüzündeki o sert ifadeyi bir köşeye bırakarak sevgisinin aynası olan gülümsemeyi yerleştirdi yüzüne. El hareketi ve küçük sözlerle buraya gel hayatım dercesine oynayan dudakları açılan kollarına Nivasi olayın henüz kavramadığı olayın hararetine kendini kaptırmadan aynı memnuniyetle koştu cadı. Büyük babasına sarılırken oluşan sessizliğin bir şeyleri duymaması için büründüklerine ya da gerçekten önemsiz bir konu olduğundan artık daha fazla sürdürülmesinin gereksiz olduğunu düşünüldüğünden kapatılmıştı. Buna tam anlamıyla karar veremiyordu. Kafasını büyük babasının göğsünden kaldırıp gülümseyerek baktı. Ardından masadaki anne, hala, amca, teyze, kuzen kalıbına girmiş pek değerli akrabalarına bakış attığında, yüzlerinde biraz endişeli bir kızgın ifadenin bastırılmış olduğunu görüyordu. Küçük gülümsemenin ardına gizlenmiş asıl ifadeler bir sis bulutu gibi olsa da izlerini bırakmıştı.Babasının yokluğu gözüne çarpsa da çok önemsemedi. Her zamanki gibi önemli işler peşinde koştuğunu düşündü. Kafasını hafifçe sağa doğru yatırarak kaşlarını kaldırdı bir sorun mu var imasında bulunarak. Büyük babası masaya oturmasını sesli bir şekilde ifade ederek büyük bir nezaketle evin küçük hanımefendisine eşlik etti. Çok kısa bir süre sonra büyük baba masada soğuk rüzgarlar estiren konuya değindi. Bir köstebekten.. Ardı arkasına sıraladığı cümlelerle hem yoldaşlığa hem aileye edilen ihaneti dile getirirken öfkesinin yanı sıra duyduğu hüzün ve utançta yüzünde beliriyordu. Bahsedilen kişi Gabriel Stan Vili'ydi. Onurlu insanların en onurlusu. Adaletli ve onurlu bir adam. Son derece saygın ve gururlu. Katı kuralları olan otoriter büyücü. Kesinlikle cezaları ağır olan ve suçu asla cezasız bırakmayan biri. Sözlerine değinirken bahsettiği olayın göbek noktası olan köstebeğin kimliğini bildiğini fakat saklamak istediğini sezinliyordu cadı. Gözlerini masanın etrafında toplanmış akrabalarına çevirdiğinde aslında hepsinin köstebeğin kim olduğunu bildiğinden şüphe etmedi. Ağzını açmak bir kaç söz etmek yerine sadece dinlemeyi yeğledi Nivasi. Büyük babasına doğru kafasını çevirdiğinde biraz önce buğulanmış gözlerinin şimdi kararlılık tüm soğukluğuna geri dönmüş olduğunun farkına vardı. Adaletin kestiği parmak acımayacaktı. Her şey olması gerektiği gibi olacaktı yaşlı adama göre. O sırada Nivasi atmosferdeki biraz zafer biraz matem havasına anlam vermeye çalışıyor ama henüz neyin olup bittiğini anlamadığından hiç bir şekilde yerli yerinde bir şeyler çıkaramıyordu. Ona göre şuan her şey anlamsız geliyordu. Yoldaşlıkta arada köstebekler çıkardı ama bu kadar aile meclisi önünde irdelenip gözler önüne serilmezdi. Sadece infaz vakti zanlının celladı işini yapar herkes büyük bir esef ve hüzünle izler ayrılırdı. Başka bir şeylerin olduğu belliydi ama neydi belirsiz.