Her zaman ki gibi sıkıcı bir gündü. Hayattan bezmişcesine yürüyordum yolda. İşe gidiyordum . Paraya mahkum olduğum için hala kendime kızıyorum. O iğrenç adamla çalışmak gerçekten ürkütücüydü. Ama yapmak zorundaydım en azından annem için .Telefonum çaldı işte yine patron arıyordu ne istiyordu yine lanet olası ?!?! Duraksamadan açtım :
-Alo
-Eylül ben Ata
-Buyrun Ata Bey
-Seninle konuşmam gerekenler var bir öğle yemeği yiyelim her zaman ki yerde.
-Tabi . ( kolaysa itiraz et .)
Ah kahretsin o adamla değil yemek yemek yüz yüze gelmek bile kahrediyordu beni .İyi ki fazla yol yürümeme gerek yoktu oralara yakındım biraz daha hızlı adımlarla yetişmeye çalışıyordum.Yürürken de bana ne diyeceğini düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Sonunda vardım restoranta. Her zaman iş konuşmak için buraya gelirdik . Lüks bir yerdi. Koskaca patronada bu yakışırdı zaten .Büyük cam kapıdan geçtim .Her zaman ki masaya oturduğunu tahmin edebiliyordum
Deniz manzaralı iki kişilik masa... Apar topar oturdum. Selam vermezsem olmazdı şu çekilmez adama.
-Merhaba Ata Bey biraz acelem varda ne için çağırmıştınız ?
-Dur bakalım Eylül söyleyeceklerim pat diye söylenecek şeyler değil.
-Anlamadım ? Her zaman ki gibi iş konuşmayacak mıyız ?
-Hayır bu sefer farklı.
-Peki dinliyorum
-Bak Eylül uzun zamandır çalışanımsın ,uzun zamandır patronunum. Fakat artık aramızdaki şu patron-işçi resmiyetini kaldırmak istiyorum . Çünkü seninle ilgili düşüncelerim değişti.
-Ne diyorsunuz siz ?!?!
-Dur hemen öyle sert tepki verme iyi düşün hayatın boyunca böyle çalışmaktansa ben sana ömrün boyunca kazanabileceğin parayı önüne sunabiliirim.
Bu duyduklarımda neydi böyle korktuğum başıma geldi .Hemen o an ki sinirle hızla ayağı kalktım .Kalkmamın etkisiyle sandalye yere düştü . Ve önümde duran sürahinin içindeki su yerine sadece sürahiyi yüzüne fırlattım ve ne olduğunu göremeden uçuşan çığlıkların arasından koşarak çıktım oradan.Artık geri dönemeyecegimi biliyordum...