Bu yazdıklarımı kim görür, ne kadar umursar, kendini görür mü hiç bilmiyorum. Çekingen olmanın ve istem dışı sessiz olmanın zorluğunu ve oluşturduğu siniri sadece yaşayanlar anlayabilir en iyi. Sevdiğin insana açılamıyorsun. Samimi ve sempatik gördüğün kişiler ile konuşup arkadaş olamıyorsun. Sabah kalkınca ''Günaydın!'' diyemiyorsun kimseye. ''Hayırlı işler!'', ''İyi günler!'',''İyi akşamlar!'' gibi daha sayamadığım dünya kadar sosyolojik saygıyı yansıtamıyorsun.
Bir iyilik veya yardım sonrasında gelen teşekküre cevap veremiyorsun.
Gerçekten hiçbir şey yapamıyorsun.
18 yıl. Çevremde bir sürü insan oldu. Bir sürü kişi tanıdım. Asosyalliği ve çekingenliği tavan yapmış bir adam olarak kalabalığa girme cesaretine kapıldım. Onlarca insan... Hepsinin suratında meçhul ve fuzuli bir nefret, bir mutsuzluk... Enerjisi düşük et yığınları üstüme üstüme geliyorlardı her cesarette. İletişimin ve samimiyetin helvasını daha dün gibi damağımda hissediyorum . Arkadaş, sevgili, patron ve iş ortağı gibi karakterleri bulmakta zorlanacağımız bir leveldeyiz.
Konuşmak istersin birisi ile. Toplu taşıma aracında yanına oturan birisi, sınıfa yeni gelen öğrenci,apartmana taşınan komşu, dizini kanatmış bir çocuk, karısını kaybetmiş bir amca, poşetleri taşıyamayan bir teyze,kapıyı açmak için çağırdığın çilingir, belki de pencerenin parmaklıklarına konmuş bir güvercin ile konuşmak istersin . Vücudu çürüten, eriten ve küle çeviren ''dert'' isimli zehri atmak için her zaman bir çözüm yolu vardır. O çözüm yolu için insanların ,iletişimin ve samimiyetin tadını tekrardan hatırlaması lazım.Çekingenlik ve güven arasında payidar bir harp vardır bazen. Ölüme kadar bu savaşa barınak olursun.
Tuttuğun tarafın kaybedeceğinden korkarsın her saniye. Savaşı bitirmek senin elinde olduğu halde bitiremezsin.
Çekingenlik, herkese kılıç kaldıracak kadar korkunç ve vicdansız bir savaşçıdır.
Bazen seni, senin ruhunu, yaşama zevkini ve gelecek planlarını bile öldürür. Hatta bazen, ''bazen'' kelimesini bile öldürür.İlk defa bir kıza çıkma teklifi etmek, ilk defa kardeş kadar yakın dostla kavga etmek, ilk defa aileden dayak yemek ve daha sayamadığım birçok etkileyici an...
''ilk'' kadar güçlü kelime sayısı çok azdır.
Başlangıçtır. Sabırdır. Yeni bir bakış açısıdır. Azmin ve inadın cesaret hapıdır. Hayata karşı duruşunuzu değiştirir.
Hayatınızdaki kişilerin saklı özelliklerini keşfetmiş olursunuz.
Sonucun pişmanlık mı yoksa rahatlama mı olduğu da çoğu şeye göre farklılık gösterir.
.?Yaptığın her şey birden aklına gelir ama yalnız gelmez. Boğazına bıraktığı bir düğüm ile gelir.
Yutkunamazsın. Gözlerinden çıkıp özgür kalan yaşların içinde birikmiş menfi ve nedamet kokan günler,
mazinin çekmecesinde yatan albüm kitabının arasında tozlanmakta olacak bir gün.
Hatırlamadıkça, çekmecenin anahtarı kayıp olacak.Zarar verdim ona.
Kendi hayatıma.
Gereksiz olaylara gereksiz öfkeler gösterdim.
Beynimi kendime düşman ettim.
Bütün günlerin aynı olması gibi monoton...
Bak, ellerim titriyor.
Ruhumu yaraladım. Kanların kurumasını beklemeden çoğalttım darbe sayısını. Yapmamam gereken şeyleri, yapmak istemediğim halde sırf bağımlı olduğum için yaptım.
Bağımlı olacağımı bildiğim halde yaptım zamanında o şeyleri ayrıca.
Bağımlılığın elini tuttum uzun bir süre.
Isıtamadım bir türlü elini. Isınması gerektiğini düşünmem de bunların nedeni.
Belirsiz gereklilik, ön yargılı seçimler, öğrenilmiş çaresizlik, bir parça faşizm ve egoizm...
Öfkem, yağmur yağdırmayı yeni öğrenmiş tasarrufsuz bir bulut...
Sonu gelmesin istiyorum bazen. Sinirlenmenin tatlı geldiği oluyor bazı günler.
Alışkanlığın, beni menfi ve zararlı yoldan yürütmesine yine şahit oldum.
Her şeyi yıkmak, dağıtmak, yumruklamak istiyorum gerçekten.
Başımda ağrı, gözlerimde sızlama, içimde daralma hissi...
Herkesten nefret etmek istiyorum.
Kendi sağlığıma zarar veriyorum.
Ben bunları unutmaya çalıştıkça, daha fazla karşılaşıyorum.
Çekimserlik yükseklerde, doğruyu seçme olasılığı bir hayli düşük...
İçine çektikçe öfkeyi, bir daha çekmek istiyorsun.
Ciğerlerindeki kavgayı hissediyorsun her solukta.
Sonra pes ediyorsun. Tekrar öfke içinde kalıyorsun.
Bağımlı olduklarım, alışkanlıklarım beni tekrar yeniyor.
Yok oluyorum.
Herkesten nefret etmek istiyorum.
Ruhum da benden nefret etmek istiyor.
Hayat da ruhumdan,
Ben de hayattan,
Sil baştan...
Dejavu...
Fazla hızlı, fazla vicdansız, fazla enerjik...
Yine kaybettim,
Kendimi, bağımlılıklarımı...