jeongguk'un öpüşleri

6.2K 475 140
                                    

uzandığımız tek kişilik koltukta, karanlık gecenin bir gününde aydınlık olan tek şeyin televizyon olmasıyla jeongguk tarafımdan yapışmış bedenimiz ve bacak arasında oturuyor olmamın verdiği gerekçe ile odaklanma problemi yaşıyordum çünkü çaprazımda oturan hoseok hyung ve karşımda oturan yoongi hyung dikkatleri çabuk dağılan, çıt sesini duyan insanlar oldukları için görme açıları benim aptal sevgilimin boynuma kuş gibi öpücükler bırakmaya yemin ettirdiği pembe dudaklarını ve baldırımda bulunan ellerini her an fark edebilirlerdi.

eğer şansım varsa, yoongi hyung uyurdu ve hoseok hyung kıyamazdı boynunun bir tarafa doğru düşmesine, onu odaya kadar taşır yanı başında beklerdi; hoseok hyung çok severdi. ikisini kıskanırdım ancak jeongguk bunu saliselik olarak yapmama izin verirdi çünkü geçenlerde göz kapaklarımı öptüğüne uyuduğumu sanarken şahit olmuştum, o gece boyun girintisinde ağlamıştım. 

gelelim konumuza, jeongguk'ın sabit durmayan ellerine eşlik eden dudakları seni özledim diye mırıldanıyordu. utangaçlığım nedeniyle yatakta uyumak ve öpüşmekten ileriye gidememiştik ancak hiç bir şekilde bunu sorun etmezdi, lafını açmazdı. 

sadece koltuk köşelerinde beni sızım sızım sızlatırdı, ağlamak yokmuş çünkü gözlerim çok ağrırmış.

film başladığında yoongi hyung'u taşıyan hoseok hyung, merdivenlerden çıkmıştı.

sonunda diyebildim, olduğum yerde iyice yerleşirken ellerini çektim.

"başını geriye doğru at ve omzuma yatır," demesiyle beraber yatırdığım başımla derin bir nefes bıraktım. kıkırdadı. "taehyung nefes almayı dener misin?" daha fazla kıkırdama. 

"jeongguk keşfe mi çıktın hayatım?" dedim ellerini yine yerleştirdiği baldırımdan çekerken. "neden hafif dokunuşlar bırakıyorsun tenimde?"

"ah bebeğim, aklın nerelerde senin?" 

"ellerinde jeongguk," dedim sızlanırken. "nefes bile aldırmıyor dokunuşların. kıpırdamakta bile zorluk çekiyorum. ter döktürüyorsun be adam." taramalı motora bağlamama karşın bir eli saçlarımda oyalanırken, diğer eli dudaklarımı buldu. "zaaf ediniyorum sanırım taehyung." 

"zaaf mı?"

"hıhım," dedi. "kucağıma otursana bebeğim, yüz yüze dönelim istiyorum."

saniyelik zaman dilimi içinde istediği pozisyonu aldığımda elleri belimi bulmuş ve olabildiğince yakınına çekmişti bedenimi. "sana ayrı, sızlanışına ayrı, büzdüğün dudağına, saçlarına, yürüyüşüne, bakışına-" saçlarına asıldım. "yeter ya," dedim şakacıktan çattığım kaşlarımla. "çok konuştun öp biraz."

her hikaye kötü son değildi, her hayatta ağlayan yoktu. jeongguk hayatıma girdiğinden beri kilit vurmuştum kalbime. tüm sokaklarımın sonunda o çıkıyordu karşıma çünkü biliyordum ki benim her sokağım o olduğu gibi her zerrem de ona aitti. terk edilişe yer yoktu, sevilmeyişlere yer yoktu. sevgiden içtiğimiz alkol, sevgiden delirdiğimiz vakitler vardı elimizde. biz güzeldik, biz güzelleştirmiştik.

şair eden adam sevmek, taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin