Gelinin kendini banyoya kiliylemesi gerçekten kötüye mi işarettir? Yoksa her gelinin dügün oncesinde içten gelen bir ayartmayla yapmaya kalktığı şeylerden biri midir sadece?
Santa Monica'da eski bir kilisenin arka odasında sikiliyorum; üstümde deniz yeşili ışıl ışıl bir elbise, belimdeki devasa kemeri iki yandaki deniz yeşili çubuklar sabit tutuyor ve taktığım deniz yeşili şapka o kadar havalı ki her an Liberace(1919-1987 yılları arasında yaşamış bir Amerikalı komedyen ve piyanist.Renkli giyim tarzıyla nam salmıştır)mezarından kalkıp bana tarzımı biraz hafifletmem gerektiğini söyleyebilir.
Görüldüğü gibi ben gelinin sağdıcıyım.Bu şerefli görev sayesindedir ki şu an, banyonun kapısını yavaşça çalıp canım arkadaşım Nicole'e (ki kendisi gelin olur) dışarı çıkması için dil dokmekteyim.
Kapıyı hafifçe tıklayıp usulca konuşuyorum. "Nic, tatlım iyi misin? Konuşmak ister misin?
"Hayır"diye fısıldıyor kilitli kapinin arkasından. "Ben düğünü, yuvayı, mutli olmayı hak etmeyen iğrenç, bencil bir insanım.Öldüğüm zaman yanım da sadece davul göbekli domuzlar olacak...
Arkadaşlar bu günlük bu kadar yazıcam yarın kaldığım yerden devam edicem.Bu arada biraz kısa oldu ama daha giriş bölümü bitmedi yarın giriş bölümünü bitiricem... :)