Merhaba!
Kitap özetini rapor hâlinde yazamayan arkadaşlar, umarım ödevlerinize yardımcı olabilmişimdir.İSTANBUL HATIRASI
Tanrı, krala bakıyordu.Kutsanma töreniydi: Şükran günü, bedel anı, saygı zamanı. Tanrı kutsal bir armağan olarak sunmuştu bir kartal başı gibi denize uzanan bu güzel ülkeyi onlara...
Yedi kurban,yedi hükümdar, yedi sikke, yedi kadim mekan. Ve tek bir gerçek: Bu şehrin gizemli tarihi.
Kitap baş komiser Nevzat Bey'in bakış açısıyla (kahraman bakış açısıyla) anlatılıyor, olayları Nevzat Komiser'in gözünden görüyoruz. Nevzat Bey; karısı (Güzide) ve kızını (Aysun) kaybetmiş, ailesinin yıkılmasından sonra, sevgilisi Evgenia ile toparlanmış bir başkomiserdir. Yardımcıları Ali Komiser ve Zeynep Komiser ile İstanbul'un tarihi ile ilgili olan yedi cinayeti araştırmaktadır.
Kurbanları sıralayacak olursak;
1.Sarayburnu: Poseidon Tapınağı, Necdet Denizel (Arkeolog, Sanat Tarihçisi), Kral Byzas sikkesi.
2.Çemberlitaş Meydanı: Konstantin Sütunu,Mukadder Kınacı (Şehir Planlamacası), Konstantin sikkesi
3.Yedikule: Altınkapı, Şadan Duruca (Gazeteci), II.Teodisius sikkesi.
4.Ayasofya: Ayasofya Müzesi, Teoman Akkan (Mimar), Jüstinyen sikkesi.
5.Bir kurban, iki farklı yer. Fatih Camii (Gövde, eller bileklerden kesilmiş halde tabutun içinde) - Topkapı Sarayı (Baş,Necdet Bey'in eski eşi Topkapı Müdiresi Leyla Barkın'a kargo ile gönderilmiş) : Fazlı Gümüş (Eski Belediye Başkan Yardımcısı) , Fatih Sultan Mehmet sikkesi.
6.Süleymaniye: Mimar Sinan Türbesi'nin yanındaki beyaz minibüsün içinde, Hakan Yamalı (Avukat) , Kanuni Sultan Süleyman sikkesi.
7.Sarayburnu:Atatürk heykelinin önü,Adem Yezdan (Turizmci,diğer kurbanların başı),sikke yok.
İlk başta iki şüpheli vardı; Leyla Barkın,sevgilisi Namık Karaman (Cerrah) ve dernekleri İSD ile Mukadder Kınacı'nın büyük kızı Efsun ile nişanlı Ömer.
Namık ve Ömer,eskiden sabıkalılar. Ömer eskiden Afganistan'da gizli bir örgütte çalışmış. Amerikalı bir komutanının boğazını -tıp okuduğu için- kesmelerini istedikleri için, oradan kaçmış.
Namık ise polis yaralamaktan ve Adem ile Necdet beye düşman olduğundan zanlı olmuştur. Tabi Leyla Barkın da bilgilendirmeleri ve soğukkanlı tavırlarıyla zanlı sayılmıştır.Dernekleri İstanbul'un tarihi yerlerini koruma ve savunma üzerine kurulmuştur.
Asıl katiller Nevzat Başkomiser'in çocukluk arkadaşları Demir ( Veteriner) ve Yekta (Mimar, şair) dır. Üçünü bu kadar yakınlaştıran ve Demir ile Yekta'nın bu cinayetleri işlemesini tetikleyen isim; Handan.
Handan çocukluk aşklarıdır. Üç erkek bu kızı sever ama aşkları dostluklarını geçememiştir. Ta ki, Demir yurt dışına gidip (Bosna savaşlarına katılıp,yardım etmiştir), Necdet polislik için şehir dışına çıkınca, mahallede kalan Yekta ile Handan evlenmiştir. Yekta ile Handan'ın evlendiğini duyan Demir, hala sevdiği için bir şey dememiş, düğüne gitmemiştir. Nevdet ise Güzide ile tanışıp evlendiği için kolay atlatmıştır.
Handan ile Umut ölünce Demir ve Yekta birbirlerine destek olmuşturlar. Yekta ile Demir asıl katillerini; Adem Yezdan ve işbirlikcilerini öğrenince böyle bir cinayet planı kurarlar. İntikam gibi görünen bu cinayetler Yekta'nın deyimi ile "Yaşamak için neden" dir. Ve tabi İstanbul'un tarihini, gizemini tekrar hatırlatmaktır bu nedenlerden biri.
Âdem Bey'in yardımcısı eski komiser Ercan Bey ile Emniyet Müdürü Mümtaz Bey eski arkadaştırlar. Ercan Bey, Âdem Bey'e sürekli yaranmaya çalışır.Âdem Bey aşiret çocuğudur.Dersaadet Turizm isimli büyük şirketi var. (Başka yan şirketleride vardır.)
Leyla Barkın ve Namık Karaman çifti; tarihle son derece iç içe olan iki İstanbullu insan. Necdet Bey ile kavgalılar ve Âdem Bey'i tarihi yerleri bozmak suçuyla kınıyorlar.
Ömer ve abileri ise fazla dindar bir ailedendirler. Ömer,Afganistana;Allaha ve Peygamberle küfür edip Müslümanlara zulm edenlere karşı çıkman için gizli bir örgütte yer almak için gitmiştir. Birini öldüremediği için ülkesine geri yollanmıştır ve yakalanmıştır. Efsun Hanım ile tanıştıktan sonra düzelmiş ve dinine bağlı bir adam olarak birini öldürmeden yaşamaya başlamıştır.
Evgenia, Rumdur. Tatavla'da çalışıyor. Nevzat Bey'in sevgilisi. Birbirlerine aşıklar. Anlayışlı ve gayet hoş bir hanımdır.
Kurbanlar; önce uyuşturulup, sonra kanları kurutularak hızlı bir biçimde boğazdan kesilerek öldürülüyor. Beyaz bir minibüs ile (bir defa da el arabası) sakallı-gözlüklü adam kılığına giren Demir ile siyah çarşaflar içindeki Yekta; kurbanları uygun yerlere bırakıyorlar.
Tüm kurbanlar bir sonraki yönü işaret ediyor. Yani ayakları birleşik ve elleri düz uzatılmış. Aynı bir ok gibi. Sadece bir kurban farklıdır;Fazlı Gümüş. Haç şeklinde bulunmuştur. İki yana açılan kollarından biri Fatih Camii'yi ve diğeri Topkapı Sarayı'nı işaret ediyordu.
Sırasıyla tarihi mekanları şöyle sırayabiliriz; Sarayburnu, Çemberlitaş, Altınkapı, Ayasofya, Fatih Camii, Topkapı Sarayı, Süleymaniye, Sarayburnu.
Sikkeler; Necdet Bey ve Âdem beyindir. Necdet Bey'in sikkeleri, Fatih Sultan Mehmet'ten önceki İmparotor ve Kralların sikkeleriydi. Âdem Bey'inki ise sonra.
Demir, Âdem Bey'i bıraktığı yerde öldürülüyor, Nevzat Bey onu vuruyor.
Yekta ise Handan ve Umut'un mezarının yanı başında kendisini vuruyor. Zaten yaralıydı.
Evinin garajını mezbaya dönüştüren iki arkadaş romanın sonunda ölüyor.
İnce ayrıntılara gelirsek;
Bahtiyar isimli bir köpek var. Nevzat'ın mahallesinin köpeği. Genelde Nevzat bakar.
Hüzün isimli atmaca; Demir'in atmacası. Demir'in annesi hafıza kaybı hastalığından ölüyor.
Yekta'nın ailesi anlayışlı. Ne okumak istiyorsa okudu Yekta. Lakin babası onun şiirleri okumadı.
Âdem ve Necdet Bey'in papağanlara takıntısı vardı. Âdem Bey'in önceden sekiz çift papağanı varmış. Bir çifti kalmış. Kral Byzas isimli papağanı Necdet Bey'e vermiş. Dişi Kraliçemiz onda kalmış.
Handan ve Umut ile birlikte üç işçi, Âdem Bey'in emrinde inşa edilen binanın yıkılan sarnıç duvarının üzerlerine çökmesi ile ölüyorlar.
Raporumuzu Yekta'nın dizeleriyle sonlandıralım;
Şehre bakıyorduk denizden:
Nevzat, Demir, bir de ben.
Sisler içindeydi İstanbul...
Şehre bakıyorduk denizden...
Handan'a bakıyorduk...
Siyah önlüklü çarpık bacaklı kıza.
Demir'in cesareti, Nevzat'ın vicdanı, benim şiirlerim...
Handan'ın güzelliği...
Handan'a bakıyorduk, sisler arasında uyanan İstanbul gibi buğulu gözlerine.
İstanbul'a bakıyorduk denizden:
Nevzat, Demir, bir de ben.
Sisler içindeydi İstanbul...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahmet Ümit - İSTANBUL HATIRASI (Kitap Raporu)
SonstigesKitap raporudur.. Kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.